Vakti gelmişti. Şubat yaklaşınca gözüm hemen bahar kampanyalarını aramaya başlar. Şimdi... Chanel'in yukarıda gördüğünüz pembo ve sevimli kampanyasını (markadan hiç beklenmiyor ya böyle hareketler, benim gözümde absürd bir güzelliği var bu tarz hareketlerin) anneannem Mefisto'ya ithaf ediyorum. Daha bugün bana 'Ayşecan senden başka kısa saçlı kız kaldı mı etrafta, uzat artık' diyordu. İşte bak anneanneciğim, senin pek beğendiğin Chanel, kısa saçlı kızlara doyamıyor. Saskia'dan sonra bu Michelle Williams kılıklı Parizyen kızla karşı karşıyayız.
Dior'un dünyasında yumuşak bir pastellik hakim. Morlar, lilalar, pembe ve somonla birleşerek romantizm sinyalleri veriyor. Bahara yakışır, itirazımız yok. Amma velakin biraz daha orjinal bir tablo çizebilirdi...
Ürünlerini kullanmaya başladıktan sonra marka olarak daha da saygı duyduğum Givenchy, pastoral ama son derece cesur (e biraz da 80'ler) bir koleksiyonla karşımızda. Böyle kampanyaya ya da uzaktan minnacık ürünlere bakmakla olmaz. Deneyip öyle yargılamak lazım.
Chanel Chance'ın daha kaç rengi ve kaç versiyonuyla tanışacağız bilmiyorum. Yeşil, pembe derken... Şimdi de enerjik turuncuya teslim oluyoruz. Vanessa Paradis'in kuş kafesi içine girdiği No:5 kampanyasına göz kırptığını düşünüyorum Chance'ın. Bu, en başından beri böyleydi. Şu uçuşan tüller, o renk ve siyah/beyaz babetlerle çizilen portre... Kokudan yükseldiğini hayal edebildiğim turunçgillerle bezeli, tazecik esans... İçimi umutla dolduruyor. Bir gün bahar gelecek ve sonra yerini yaza bırakacak!
Bir gün bahar gelecek ve sonra yerini yaza bırakacak cümlesi beni en çok mutlu eden cümle oldu^^
ReplyDeleteChanel'in kampanya fotoğrafı sanki pek Chanel değil gibi,ben de daha farklı bişeyler beklerdim...