İlk izlenim: Givenchy Noir Couture Mascara

Givenchy'nin bugüne kadar en memnun kaldığım ürünü: Minik bir bombayı andıran fırçasıyla Phenomen'Eyes Mascara. Bu yüzden Noir Couture'ü de büyük heyecanla bekliyordum. Son Sephora turumda (sadece Sephora'da bulabiliyorsunuz kendisini) çantaya indirdim ve şimdi de sizler için masanın üzerine koydum. 'E kirpiğine koysaydın daha iyi olmaz mıydı' diyeceksiniz, haklısınız. Oraya da koydum. Çok memnun kaldım. Oturdum, sizlere bu yazıyı yazdım. Diğer tüm Givenchy ürünleri gibi yine Liv Tyler'ın yüzü olduğu bu maskara dört farklı görevi birden edinmiş tek kişilik bir orkestra adeta. Kirpiklere hacim kazandırıyor, onların kıvrılmasını sağlıyor, en minik kirpiğin bile metrelerce uzamasına yardımcı oluyor ve bir yandan da kirpiklerinize bakım yapıyor. Tüm bunları yapıyor mu? Kirpik bakımı hakkında konuşmak için biraz erken, kullanmaya geçtiğimiz hafta başladım. Ama dörtte üçü cepte. Kirpiklerimin rengi siyahtan da siyah olduğu için ben 1 numaralı Black Satin'i kullandım. Diğer renk de sarışın, kumral ve kızıllar için ideal olabileceğini düşündüğüm 2 numaralı Brown Satin.


Tek bir topun yerini üç toplu yeni bir fırçanın aldığını fark etmişsinizdir. Markanın Lash Booster Expert Complex'iyle (kirpikleri besleyen ve dolgunlaştıran bir bakım kompleksi) güçlendirilmiş maskaranın dokusu kremsi ve doygun. Kirpiğe sürüldüğü ilk katta bile büyük fark yaratıyor. Givenchy, düşünceli bir harekette bulunarak her ambalajın içine bir de normal fırça yerleştirmiş. Klasikten vazgeçmiyorsanız 'topitop' fırçanızı bir kenara koyabilir ve annenizin yolundan gidebilirsiniz. Ancak ben Liv Tyler'ın ve benim yolumdan giderek bu maskarayı tasarlandığı şekilde kullanmanızı tavsiye ediyorum.


Not: Fırçanın 3 topçuğunu sizlere göstermekten aciz fotoğraflar çektim. En son resimde maskaranın gölgesini takip edenler esas şekli görebilir. Şu videoyu da seyretmemezlik etmeyin, Liv Tyler güzelliğinin doruğunda.

Yazar çizer...

Eğer bu blog'u uzun süredir takip edenlerdenseniz, kaş konusundaki (haydi takıntı demeyelim de...) 'hassasiyet'imin farkına varmışsınızdır. Esmeray Yıldırım'la tanıştıktan sonra bu konuda ne kadar yüksek bir çıta atladığımı da sizlere ballandıra ballandıra anlatmıştım. Kaşlarımın iki çizgi kalınlaşmış olduğu haberini, davullarla zurnalarla tüm yurda duyurduktan sonra kozmetik kırtasiyesinin bir numaralı ürünü kaş kalemleriyle halen yaşamakta olduğum ateşli ilişkiye değinmek isterim.


Giorgio Armani Brow Defining Pencil 2'ye bir alternatif arayıp duruyordum. Bir yandan da Givenchy'nin her zaman en doğal sonucu veren kalemi Powdery Eyebrow Pencil'in 1 numarası ile flört halindeydim. Bir tane ararken iki farklı amaca hizmet eden iki farklı kalem bulmayayım mı?! Chanel Sculpting Eyebrow Pencil'in 40 numaralı tonu Brun Cendré, (bildiğiniz küllü kahve işte) kaşlarımı dramatik şekilde ortaya çıkarıp göz makyajıyla hiç uğraşmak istemediğim günler için ideal. Kaşlarınız siyah değilse ama her kahverenginin içinde de kızıllık görmekten sıkıldıysanız bu kalem, sizin için de biçilmiş kaftan. YSL Eyebrow Pencil'in 2 numarası, solgun bir sütlü çikolata rengi. İçinde minimum kızıllık barındırıyor, bakışlara hoş bir sıcaklık kazandırıyor, özellikle de gözleriniz güneşte bal rengine dönen kahve tonlarındaysa. Sephora'nın kaş fırçası da çantamdan ayırmadığım başka bir malzeme. Saçımı taramam ama kaşımı affetmem hesabı... Siz de kaşlarınızı taramadan boyamayın ve almayın derim. Önce herkes güzelce yerleşsin, oyuna daha sonra başlarsınız. Chanel'in ten rengindeki Intense Eye Pencil 69 Clair'ini de kaşlarımın hemen altına sürüyorum, böylece bakışlarım aydınlanıyor. Makyörlerin her fırsatta hatırlattığı bu akıllı hileyi ben de tavsiye ediyorum, minnacık bir ten rengi çizginin her şeyi ne kadar değiştirdiğine inanamayacaksınız.


Marc Jacobs'ın İlkbahar/Yaz 2013 defilesinde karşımıza çıkan iki renk kaşı da denedim hemen. Kaşımın alt bölgesine koyu renkli Chanel'le, üste ise açık renk YSL ile haşin çizgiler çektim. Bir gün sokakta öyle karşılaşır mıyız bilmiyorum ama aynaya bakınca gördüğüm şey hoş ve değişik geldi. Yaz kızım kereviz: "Makyaj bir oyundur/Her şey kabuldür."

Bu 3 kadının ortak özelliği nedir?

Vogue Paris'in Eylül kapağında Kate Moss, Daria Werbowy ve Lara Stone'u görüyoruz bu ay. Elbisenin yakasından ve verilen pozdan olsa gerek Kate Moss, açık farkla önde gidiyor. Üçü de süpermodel, üçü de siyah bir elbise içinde, üçünün de saçları toplu... Geçelim, geçelim, geçelim... O makyaja gelelim ve orada kalalım.

Fırçanın her yere değdiği, yüzdeki hiçbir yerin boş bırakılmadığı, ağır ve etkili bir makyaj bu. Dudaklar ve tırnaklar, bu sezonun klasik duruşundan nasibini almış: Aynı renkte ve koyu kırmızı. Gözde bronz tonlarıyla yaratılan yumuşacık ve seksi bir duman söz konusu. Ama şu makyajın içinden tek bir öğeyi seçmeniz gerekseydi, inanın bana, o ustaca ortaya çıkartılmış (gerekirse sahtesi de yaratılabilen) elmacık kemikleri olurdu.

Evet, bu konuya takığım. Takığım çünkü benim de elmacık kemiklerim çıkık değil. Teyzemin ve anneanneminkiler çıkık. Benimkiler değil. Ben de şikayet etmek yerine çözüm bulmaya karar verdim ve çok şaşıracaksınız!!!!???!!!... Çözümü (ama asla özümü değil, hahha) makyaj fırçalarında ve bronzlaştırıcı pudralarda buldum. Ne zaman ki makyajıma 'gölgelendirme/aydınlatma' malzemelerini kattım, geriye yapacak fazla da bir şeyin kalmadığını fark ettim.


Şimdi... Cilt tonunuza ve yapınıza göre krem/pudra/toz şeklinde allık ya da pudra kullanabilirsiniz bu iş için. Vogue Paris'te elmacık kemiklerinin hemen altından geçen gölge, mat bir kahverengi. İçinde hiç kızıllık yok, aksine azıcık grilik var. Kızıllık konusunda olduğu gibi grilik konusunda da dikkatli olmalısınız: Kırmızı yapay durur, gri ise donuk. Bugüne kadar kullandığım ve ilgimi çeken birkaç ürünle başlıyoruz.



Givenchy Poudra Croisiére Healthy Glow Powder No:4 Extreme Croisiére
Bu pudraya bayılıyorum. Fırınlanmış olduğu için dokusu çok hafif. En açık rengini tüm yüzüme uyguladıktan sonra 4 numara ile sahte Kate Moss kemiklerimi yaratıyorum. Asla leke gibi durmuyor, üst üste sekiz kat sürmediğiniz sürece ağırlaşmıyor. Makyaj çantamdan hiçbir zaman eksik etmeyeceğim, yaz kış kullanacağım bir ürün. (Saat yönünde koyulaşıyor, 4 numara alt sırada, sağda.)

NARS Bronzer Casino
Bir best-seller'la karşı karşıyayız. Her ne kadar markanın yıldız bronzlaştırıcı pudrası Laguna gibi gözükse de ben Casino'cuyum. Daha koyu, daha belirgin, daha iddialı. Kullandığınız fırça özellikle Casino gibi koyu renklerde müthiş önem kazanıyor. Birazdan ona da değineceğiz. Yola devam!

Make Up Forever Aqua Cream No:14 Satin Brown
Make Up For Ever, Sephora raflarındaki yerini aldığından beri müthiş ilgi görüyor. Nasıl görmesin? Binlerce rengin bir arada durduğu güzel bir standa ve teknolojiyle farklılaşan ürünlere sahip. Aqua Cream de onlardan biri. Hem gözler hem de yanaklar için kullanılan bu krem, yüze sürüldüğünde kremsi etkisini koruyor ama dağılmıyor, kırışıklıklar üzerinde toplanmıyor. 14 numara Satin Brown, biraz daha parlak, biraz daha yumuşak ve nispeten renkli bir gölge isteyenler için doğru seçim olabilir.

Guerlain Terracotta Pour Homme
O ambalajın güzelliğini ve şıklığını bir kenara bırakalım (eğer bırakabilirsek). Terracotta konusunda gerçek bir uzman olan Guerlain, (bir keresinde 'Terracotta markası var mı sizde' sorusuna şahit olmuştum) erkekler için yarattığı bu muhteşem ürünün biz kadınlar tarafından arzulanmasına şaşırmıyordur herhalde. En maskülen ve dolayısı ile en doğal gölgenin peşinde koşanlarınız bir tane edinsin.

Tom Ford Shade&Illuminate
Adı üzerinde: Gölge&Işık. Yüzde ihtiyacınız olan iki boyut. Tom Ford, daha önce '5 Kutu Güzellik'te de yazdığım gibi bu konuya takık. (Oh Tom! Bizim de seninle ortak bir noktamız varmış meğerse...) TF Shade&Illuminate'teki koyu rengin yapısı Fred Farrugia'nın Universal Bronzer Cream'iyle benzerlik gösteriyor. Tom Ford'a uzanamayanlar, Sephora yolunu tutsun. Bu ürünü denedim, sevdim ama satın almadım. Oysa ki 'gölgeler diyarı' koleksiyonumun güzel bir parçası olabilirdi!

NARS Kabuki Ita Brush
Bu fırçayı hemen şu an, her işinizi bir kenara bırakıp almak zorundasınız! Yapmak zorundasınız bunu! Eğer bu yazının uzunluğu sizi bozmadıysa, buralara kadar zahmet verip geldiyseniz demek ki siz de bu konuya en az benim kadar takıksınız. Bu fırça o kadar güzel düşünülmüş ki en beceriksiz eller bile iddialı gölgeler yaratmakta zorlanmıyor. Tek yapmanız gereken şık Kabuki fırçanızı, elmacık kemiklerinizin hemen altındaki çizgi üzerinde bir ileri bir geri sürüklemek. Yumuşakça ama temasın gerçekleştiğinden emin olarak... Ha bir de... Hazır NARS'ın yolunu tutmuşken Yachiyo'dan da bir tane ediniverin. Pişman olmayacaksınız.

'E benim evde yüzlerce fırçam var, onlardan hangisini kullanacağım' diyenleriniz mutlaka olacaktır. Gölgelendirme için kullanacağınız fırça, aşağıdakilere benzemeli. Toparlak olmayacak, asimetrik ve açılı olacak. Bazen oval bir forma da bürünebiliyor bu fırçalar, aynı allık fırçası gibi. Ama siz en açılı olanı tercih edin.

Bir de bonus: Lisa Eldridge'i bilenleriniz biliyordur. NARS'ın web sitesinde uzun süre gezinenleriniz de öyle. Kendisi müthiş bir makyöz ve en az kendisi kadar müthiş bir blog'a sahip. Her ne kadar bu video, portakal rengi üzerine olsa da hem Tom Ford Shade&Illuminate'e rastlayacak hem de gölgelendirmenin incelikleriyle tanışacaksınız. İyi seyirler!

A la naturel

Gisele Bundchen'in (neredeyse hiç) çaba harcamadan elde ettiği doğal güzellik, çoğumuz için elde etmesi en zor olan şeydir. Yalnızca organik ve çiğ beslenen, günün en az 3 saatini egzersizle geçiren bir süpermodelden bahsediyoruz ne de olsa... Söz konusu yağlanabilen bir cilde, çipil gözlere, çizgi halinde incecik dudaklara sahip normal insanlar olduğunda, müthiş bir dengede durmak gerekir. Ne bakımsız ne de makyajdan boğulmuş gibi görünmek isteriz, arada bir yerde güzel bir denge sağlamak gerekir... Birkaç sezondur bizlerle birlikte 'a la naturel' görüntü. Neden olmasın ki? En güzeli o değil mi? Makyajın son dokunuşu olduğu halde maskaradan başlayacağım çünkü en önemli parça, o. Yüzünüzdeki tüm renkler doğal cilt yapınızı taklit ederken, hiçbir şey size ekstra renk ve canlılık katmazken, gözlerinizin odak noktası olabilmesi çok önemli. Üst üste birkaç kat sürdüğünüz maskaranızın, topaklanmaması, uçlarda toplanmaması, kirpiklerinizi sıklaştırıp, incecik bir eyeliner çekmişsiniz taklidine yatabilmesi gerekiyor. Benefit They're Real! maskara, bu iş için biçilmiş kaftan bence.

Maskaradan sonra kaseti en geriye sarıyoruz ve cilde odaklanıyoruz. Neyin peşindeyiz? Nem. Cildiniz nemli ve parlak görünmeli. Bu parlaklık, cilde yayılmış bir ışık olmalı, cildin üzerinde duran bir yağ tabakası değil. Bol bol su içmeniz gerektiğini biliyorsunuz ama diyelim ki günde üç bardaktan fazlaya çıkamıyorsunuz. İyi bir nemlendirici kullanmanın yanı sıra Clarins'in muhteşem Beauty Flash Balm'undan faydalanacaksınız o halde. Nemlendiricinizi sürdükten hemen sonra bu ürünü bir makyaj bazı olarak cildinize eşit şekilde, asla yayarak değil, parmak uçlarınızla yumuşak darbeler halinde (pıt pıt) vurarak süreceksiniz. Bir sonraki adım hiç oyalanmadan renkli nemlendiricinizi sürmek.

Far konusunda renk tercihlerinizi oldukça daraltacaksınız. Doğal cilt renginiz üzerinde sırıtacak, yapay tüm renkleri bir kenara bırakacaksınız. Bir seferliğine canlı mavilere, göz alıcı yeşillere, çapkın morlara güle güle diyeceksiniz yani... Ama merak etmeyin, 'hoş'ça kalan siz olacaksınız. NARS'ın ilkbahar koleksiyonundan üçlü far Ramatuelle, hem esmer hem sarışınlarda harikalar yaratan bir trio.

Dudaklar, böyle bir makyajda kesinlikle rujlu olmalı. Hedefimiz doğal bir görüntü yakalamak olsa da yüzün bütününde yaratacağımız bir armoni arıyoruz. İçinde kahve tonları barındıran pembeler, mürdüme çalan dudak eti renkleri (dudağınızı ısırdığınızda ortaya çıkan rengi düşünün) ideal. Asla kırmızı değil, asla fuşya değil, asla turuncu değil. Biraz daha solgun ve dolgun bir skala tercih etmelisiniz. Clinique Chubby Stick'in daha önce de yer verdiğim Whole Lotta Honey'si ya da 8 numaralı Graped Up, güzel seçimler olabilir...

Arizona Muse'un gözkapaklarında NARS Portobello Duo Eyeshadow'u görüyorsunuz. Benim yaz kış kullandığım bu renk, markanın en çok satanlarından biri aynı zamanda.

Rosie Huntington-Whiteley'nin muhtemelen Burberry imzası taşıyan bu makyajındaki (bu arada doğal tonlar arayanlar için Burberry ve Bobbi Brown da mükemmel markalar) anahtar ürün, her ne kadar far gibi görünse de güzel bir bronzlaştırıcı pudra ve allık bence. Doğal makyajda yüzdeki kemikleri belirginleştirmek her şeyi daha kolaylaştırıyor. Seneler önce röportaj yaptığım bir makyör, 'eğer kemiklerini doğru şekilde ortaya çıkartırsan başka hiçbir şey yapmak zorunda kalmazsın' demişti. Yine de Chanel Les 4 Ombres'in Prelude rengini tavsiye etmeden geçemeyeceğim. Grinin içinde kahve barındıran tonları, vizon rengine yakın tonlar, her göz rengi için uygun. Grinin soğuk tonlarını ise sadece mavi gözlülere bırakmalısınız. Yine Chanel'den Dunes da hoş bir dörtlü.

Eğer gür ve uzun kirpiklere sahipseniz tek kat maskara sürmeyi deneyin. Belki Givenchy'nin Mister Lash Booster'ı size yardımcı olabilir. Hem bakım hem makyaj ürünü olarak kullanabileceğiniz bu akıllı kalem, kirpikleri olduğundan daha yoğun gösteriyor.

Bir diğer favorim de NARS Lhasa tekli far. Bir kez deneyen bir daha bırakamaz.

Bronzer! Bronzer'ı unuttum. Oysa ki anahtar ürünümüzdü o! Dior'un Croisette koleksiyonundaki bronzlaştırıcı pudralarını denedim, beğendim. Yapıları ince, renkleri doğal. İçlerindeki turuncu, abartılmamış. DiorSkin Nude Tan Nude Glow Sun Powder, sizlerin de fırça değdirmesi gereken bir ürün, bence. 'Nude' ürün avınızda mutlaka bakmanız gereken bir kelime. Hangi üründe bu kelimeye rastlarsanız, (özellikle rujlarda) ona bir şans verin. İçinde sim barındıran ürünlerden uzak durun, ancak mat olanlara da hemen sırtınızı yaslamayın. İçinde hiçbir ışık huzmesi barındırmayan, ultra-mat ürünler, ciltte kötü sonuçlar doğurabiliyor. Yüzünüzün mat bir duvar gibi görünmesi, kesinlikle istediğimiz şey değil.

Tüm bu listenin içinde tek bir ürüne mi odaklanmak istiyorsunuz? O halde bronzlaştırıcı pudranızı göz kapaklarınıza, elmacık kemiklerinize ve eğer ki kuru bir dudak derisine sahip değilseniz, üzerine saydam bir parlatıcı sürerek dudaklarınıza değdirin. Maskara yerine kirpik kıvırıcıya bir şans verin.

Noir Couture

Bir maskara için ne güzel bir isim: Noir Couture. Givenchy, makyaj koleksiyonunu çıkardığı ilk günden beri teknoloji ve farklılık konusunda diğer markalardan birkaç adım önde gidiyor. Çok özel ihtiyaçlar için tasarlanmış özel ürünler sürüyor piyasaya. Maskaralarının rakipsiz olduğunu düşünüyorum mesela... Bu maskaralar gerek dokuları gerek fırça yapılarıyla bizleri daha önce hiç girmediğimiz sularda yüzdürüyor. Kıyıya vardığımızda ise yüzümüzde beliren memnuniyet gülümsemesini gizleyemiyoruz. Bugüne kadar kullandığım hiçbir Givenchy maskara topaklanmadı, dağılmadı, günün sonuna doğru kirpiklerimin üzerinde sertleşmedi. Yuvarlak top şeklindeki fırçasıyla makyaj çantamı fetheden Phenomen'Eyes, yerini markanın yeni maskarası Noir Couture'e bırakacak gibi görünüyor. Tek bir topun yerini, üç minik top alıyor bu kez. Girinti/çıkıntıların en minik kirpikleri bile yakalayacağını tahmin ediyorum, denemek için sabırsızlanıyorum. Sanırım bu maskara yaz sonunda (ya da belki beni şaşırtarak) yaz ortasında Sephora raflarındaki yerini alır.


O zamana kadar Liv Tyler'ın şu photoshop'lanmış kirpikleri ve Noir Couture için çekilen reklam filmiyle idare edin.

Hatta ve hatta reklam filmine geçmeden önce (eğer ki cilt üzerinde talk-pudra etkisi yaratmayan, yapay sim ya da pırıltılar barındırmayan, 'kaymak gibi' bir bronzer pudra arıyorsanız) markanın Healthy Glow Powder'ına da bir şans verin.

Gigi ya da Givenchy

Pazar sabahı, Gigi'de iç mimar Sinan Erül'ün tam karşıma yerleştirdiği şu illüstrasyona bakarken, daha önce hiç yemediğim türde bir French toast yiyip bir yandan da ılık kahvemi yudumlayarak Givenchy'nin ilkbahar/Yaz 2012 Instant Bucolique makyaj koleksiyonunu düşündüm. Nasıl düşünmeyebilirdim ki! Alttaki fotoğrafa bakacak olursanız çizim ve gerçek arasındaki ilişkiyi siz de görürsünüz.

Givenchy, son senelerde güzellik konusunda atağa geçti, ne mutluyuz ki bu hırslı hareket bizlere satın almak isteyeceğimiz makyaj koleksiyonları olarak geri döndü. Özellikle iş pudra, allık ve maskaraya geldiğinde, markanın kendini aştığını düşünüyorum.


Şimdi... 'Makyaj masamda ve yüzümde bahar havası estirmek isterim' diyenleriniz, pastel sevenleriniz, 'oyuncak bebek' makyajını seksi bulanlarınız varsa bu koleksiyon, sizler için. Prisme Blush Bucolic Rose No:1, Prisme Blush Bucolic Poppy No:2 (bundan bir adet edindim ve çok memnunum), dörtlü far Prisme Yeux Quatuor Bucolic Blossoms No:79 ve ciltte sağlıklı bir porselen etkisi yaratan pudra Prisme Visage Bucolic Blossoms No:1, pastel renklerde bir bahar hediyesi adeta.

Yüzün alt bölümüne indiğimizde ise böğürtlen dudak dediğimiz, kırmızı pembeyle karşılaşıyoruz. Soldan sağa: Gloss Interdit Bucolic Poppy No:32, Rouge Interdit Bucolic Poppy No:54 ve koleksiyonun tek ojesi Vernis Please! Bucolic Poppy No:177. Yarı mat yapısıyla beni asla yarı yolda bırakmayan Rouge Interdit'e de göz koyduğumu itiraf ediyorum.

Lütfen! Lütfen! Lütfen! Yaz gelsin artık!!

Şöyle Brigitte Bardot edasında şapkalarımızı takıp, kendimizi güneylere vurup, bol bol koruma faktörü sürerek güneşlenelim. Mart ayının kış taklidi yapmasına her daim sinir olmuşumdur, baharsın sen bahar. Bunu bir hatırlarsan çok sevineceğim sevgili Mart.


Miss Bardot ve Audrey Hepburn, bizlere iki farklı kadın tipi olarak sunulur hep. Dergilerin 'geçmişle barışık' konularında şu sorunun altı çizilir çaktırmadan: "Audrey Hepburn gibi zarif, narin ve kırılgan mı olmak isterdiniz yoksa Brigitte Bardot gibi umarsız, seksi ve neşeli mi?" Nedense Marilyn Monroe, Raquel Welch, Elizabeth Taylor gibi isimler bu gizli yarışa dahil edilmezler hiç. Ne var ne yoksa bu iki kadın arasındadır...


Audrey Hepburn bana hep daha özel, daha farklı gelmiştir. Amma velakin son günlerde Brigitte Bardot ile ilgili seyrettiğim bir belgeselde, siyah beyaz görüntülere bakarken 'Ve Tanrı kadını yarattı' cümlesinin Bardot'nun üzerine ne kadar hakkıyla yapışmış olduğunu fark ettim. 'Kadınlığının son raddesine kadar farkında/ama yine de umurunda değil dünya' izlenimini veren çok güzel bir dişi ve kişi kendisi. Ayrıca gerçek bir hayvan dostu.

Neyse... Sizleri bu Bardotmania'mla sıkmayacağım. Brigitte Bardot'nun en meşhur makyaj malzemesi, hiç kuşkusuz siyah kohl/kajal/göz kalemi. Plaja giderken bile bu seksi malzemeden vazgeçmemiş. Geçen hafta El İstanbul'da Yıldırım ve Sedat'la 'siyah göz kalemi' üzerine konuşuyorduk. Ben siyah göz kaleminin Türk kadınları tarafından (aynı maskara gibi) yanlış kullanıldığını, göz kalemi denince tek tercihin siyah olması gibi bir yanılgıya düşüldüğünü iddia ettim. Sedat (başarılı bir makyör olarak) siyah kalemin diğer tüm renklerden sıyrıldığını söyledi. Brigitte Bardot'nun şu üstteki fotoğrafına bakınca Sedat'a hak vermedim değil hani...


İşte yaz mevsimini çılgınlar gibi, dört gözle beklemeye başladığım, gelişi için gün saydığım bu vakitte siyah kajallar tüm ihtişamıyla karşınızdalar!



Givenchy Magic Kajal Eye Pencil
Pudralı yapısına rağmen, parlak, yarı ıslak bir görüntüye sahip. Kolay kolay yerinden kıpırdamıyor, akmıyor.

NARS Soft Touch Shadow Pencil/Aigle Noir
Ürünlerinin isimlerine Marlene Dietrich, Audrey Hepburn, Rita Hayworth'tan esinlenerek isimler koyan ama Brigitte Bardot ile arası pek iyi olmayan François Nars, Aigle Noir'ı Miss Bardot'ya ithaf edebilirmiş aslında... İçinde altın pırıltılar barındıran, granit siyah.

Sephora Smoky Kohl
Kajal, oryantal bir malzeme. Bu yönüyle diğer tüm kalemlerden seksapel konusunda 3-0 önde. Yani şunu çantasından çıkarıp tazeleyen bir kadının, buram buram Samsara, sandal ağacı yağı ya da misk koktuğunu hayal edebilirsiniz.

Benefit BADGal Kohl Pencil
Benefit, bu 'jumbo kohl' işinde de bir öncü. Bunu itiraf etmek gerek. Hem eyeliner hem göz kalemi olarak kullanılan bu malzemeyi ilk onlar yarattı. Hâlâ en iyilerden biri olmayı sürdürüyor BADGal.

Brigitte Bardot'yu saygıyla anan bir dergi çekiminde Claudia Schiffer, hiç de fena bir dublör olmadığını kanıtlıyor. (Kaşsızlığa dikkat!)

Kampanyalar burada bahar nerede?

Vakti gelmişti. Şubat yaklaşınca gözüm hemen bahar kampanyalarını aramaya başlar. Şimdi... Chanel'in  yukarıda gördüğünüz pembo ve sevimli kampanyasını (markadan hiç beklenmiyor ya böyle hareketler, benim gözümde absürd bir güzelliği var bu tarz hareketlerin) anneannem Mefisto'ya ithaf ediyorum. Daha bugün bana 'Ayşecan senden başka kısa saçlı kız kaldı mı etrafta, uzat artık' diyordu. İşte bak anneanneciğim, senin pek beğendiğin Chanel, kısa saçlı kızlara doyamıyor. Saskia'dan sonra bu Michelle Williams kılıklı Parizyen kızla karşı karşıyayız.

Dior'un dünyasında yumuşak bir pastellik hakim. Morlar, lilalar, pembe ve somonla birleşerek romantizm sinyalleri veriyor. Bahara yakışır, itirazımız yok. Amma velakin biraz daha orjinal bir tablo çizebilirdi...

Ürünlerini kullanmaya başladıktan sonra marka olarak daha da saygı duyduğum Givenchy, pastoral ama son derece cesur (e biraz da 80'ler) bir koleksiyonla karşımızda. Böyle kampanyaya ya da uzaktan minnacık ürünlere bakmakla olmaz. Deneyip öyle yargılamak lazım.

Chanel Chance'ın daha kaç rengi ve kaç versiyonuyla tanışacağız bilmiyorum. Yeşil, pembe derken... Şimdi de enerjik turuncuya teslim oluyoruz. Vanessa Paradis'in kuş kafesi içine girdiği No:5 kampanyasına göz kırptığını düşünüyorum Chance'ın. Bu, en başından beri böyleydi. Şu uçuşan tüller, o renk ve siyah/beyaz babetlerle çizilen portre... Kokudan yükseldiğini hayal edebildiğim turunçgillerle bezeli, tazecik esans... İçimi umutla dolduruyor. Bir gün bahar gelecek ve sonra yerini yaza bırakacak!

Kırmızıdan siyaha doğru

Kış sezonunun en hoşuma giden makyaj akımı işte bu. Kırmızıdan siyaha doğru uzanan, koyu şarap kırmızısına, mürdüme uzanan dudaklar. Markalar, sezon koleksiyonlarında bu ultra-sofistike, femme fatale renk skalasına yer verdi.

Siyaha dönen mürdüm, içinde mor tonlarını barındırıyor genelde. Bu renk, en çok sarı bazlı, koyu tenlere yakışıyor. Beyaz tenliler ise koyu renk ruj+maskara ikilisiyle güçlü bir etki yaratmak istediklerinde tercih edebilirler yukarıdaki renkleri.


Benim favorilerim:
Sephora R24 (resmen müdavimi oldum, olur da biter diye iki üç adet stokladım)
NARS Velvet Matte Lip Pencil Train Bleu (adını mı daha çok sevdim yoksa kendini mi emin değilim)
Dior Addict Ultra-Gloss Flash 992 (kırmızı rujunuzun üzerine bu parlatıcıyı sürdüğünüzde gotikleşiyor, mürdüme dönüyor)
Chanel Rouge Coco Rouge Noir (gelmiş geçmiş en kült rujlardan biri)


Bir de koyu kırmızılar var. Yaz sezonu boyunca misafir ettiğimiz turuncu bazlı, lolipop kırmızılarını bir kenara bırakıyor ve soğuk havalarda yudumlaması pek zevkli Merlot'muzun renginde rujlara yöneliyoruz.


Listem şarap kırmızılarında da kabarık:

Rouge G De Guerlain Jewel Lipstick Compact No 69 (hem rengi hem dokusu muhteşem)
NARS Pure Matte Lipstick Mascate (tek kat sürerseniz sakin bir kırmızı, yoğunlaştıkça güzelleşiyor)
Givenchy Rouge Interdit Satin Lipstick No 52 Lune Carmin (hemen aldım, dayanamadım)
Chanel Rouge Allure Fatale (bordoyla kırmızı arasında, çok güzel bir yerlerde)

Zıt kutuplar birbirini çeker (sonra ne yapar diye sordunuz mu hiç?)

Aslında sizlere şimdi tanıtacağım bu iki zıt kutup bir araya gelmek istemiyor. Estée Lauder'nin Sensuous macerasının son bölümünde nazikçe bir kayanın üzerine tüneyen İsabeli Fontana ile Givenchy'nin karanlık çiçeği rolündeki Mariacarla Boscono'nun ne kadar iyi anlaşabileceği konusunda şüphelerim var... öte yandan en keyifli arkadaşlıklar (sadece aşk için söylenen bir şey değil bu yani) böyle karışımlardan çıkmıyor mu?


Estée Lauder'nin şişe ve ambalaj tasarımı konusunda pek talihsiz bir marka olduğunu düşünüyorum. Aynı şeyi Lancome için de düşünmüşümdür hep. Sensuous Nude, biber, hindistancevizi, sandal ağacı ve bal notalarıyla 'mis gibi bir ten kokusu' yaratmanın peşinde. Kullananı çepeçevre saran, fakat yapay parfüm havası estirmeyen bir esans. Hani sanki siz zaten öyle kokuyormuşsunuz gibi...

Riccardo Tisci'nin önderliğinde yaratılan Dahlia Noir ise ismini hayali bir çiçekten (ve gerçek bir cinayet öyküsünden, bknz Black Dahlia) alıyor. Givenchy'nin ilham perisi Mariacarla Boscono, üzerinde simsiyah ve incecik bir şifonla objektife ölüm perisi edasında bakışlar atıyor. Seksi, gizemli ve oldukça tehlikeli bir kadın yaratılmış.

Hanginiz Dahlia Noir'ın 'bir ilkbahar günü' gibi kokmasını bekleyebilir?! Koku 'pudralı çiçek' olarak tanımlanmış. Oysa benim burnuma oryantal tınılar geldi daha ziyade. Pembe biber, mimosa, gül, zambak, paçuli, sandal, vanilya ve tabii ki tonka, bu kara çiçeğin notalarını oluşturuyor.


Şişe, maskülen. Sade ve zamansız. O maskülenliğin içini dolduran pembe sıvı, bence harika bir kontrast yaratmış. Kalkanlarının, dikenlerinin altında, zarif ve kırılgan bir ruh barındıran Givenchy kadınına ithaf edilmiş.

Son olarak sizleri Mariacarla Boscono'nun geçmiş senelerden kalma şu Givenchy pozuyla başbaşa bırakıyorum. Dahlia Noir'ın tohumları bence o zaman atılmış.

Şeftali, pudra, sim ve diğer başka şeyler

Tanla'yla çıktığımız arsız bir alışveriş gününde edindiğim NARS Arabesque, sezonun en şaşırtıcı güzelliklerinden biri bence. Neden diye soracak olursanız, kendisi simli. Bu ne demek? Uzak durulacak, üzerinde N-A-R-S harfleri görünse de kendisiyle yakın temasa geçilmeyecek, hiçbir koşulda tırnağa değmeyecek... ama işte biz ürünleri kurcalarken bu koca koca simli, şeffaf pembe bir kere değdi tırnağa ve olan oldu. Tek kat sürüldüğünde de seviyorum etkisini, iki kat sürüp abarttığımda da. Bronz tenli kadınların turuncu, kırmızı, pembe gibi renkler sürmelerine karşı duran biri olarak (hani simli ojeye de karşıydın demez misiniz şimdi, ben olsam kesin derim) Arabesque'in güzel bir renk ve doku alternatifi olduğunu düşünüyorum.

Gelelim NARS'ın gerçek klasiği Orgasm'ın tırnak versiyonuna. Onun içinde sim değil sedef var. Tek kat sürüldüğünde Orgasm da hoşuma gidiyor. İkinci katı sürdüğümde ertesi gün gözüme fazla kokoş ve hanım teyze ojesi göründü. Sanki çekçekimi alıp pazara gidecek ve oradan kendime saç boyası alacaktım... öyle bir görüntü...

Yazın, özellikle de deniz kenarında tercihim ellerin çıplak kalması. Sıfır oje. Markalar öyle müthiş renkler sunuyor ki önümüze, deniz sonrası özenle manikür-pedikür seansı yapmamak ve ojelenmemek elde değil. Şık bir ikili bahar aylarında Dior'dan gelmişti mesela. Avenue Montaigne koleksiyonundan Pink Boa ve Gris Montaigne. Ben tropik esintili yaz koleksiyonundaki Aloha ve Paradise'la (turuncu ve pembe) pek hoşlaşmadığım için bahar renklerinin tadını çıkarmaya devam ediyorum.

Bu yazın (benim için) favori renkleri bir önceki yazımda da kaş kalemini öve öve bitiremediğim Givenchy'den geliyor. Acid Summer Make Up Collection'ın Vernis Please! ojeleri, (bu ojeler karşımda olsa ben de 'vernis please' derim tabii) bir adet açık şeftali 'Candid Peach', bir adet balkabağı-turuncu (asit portakalı filan değil, sakin bir renk bu) 'Acid Orange' ve bir adet gülkurusuna bakan frambuaz rengi 'Vintage Garnet'. Bir kere daha hepinizin dikkatini ve vücudunu markanın standına çekmek isterim. Givenchy, son iki senedir en dikkat çekici makyaj koleksiyonlarına imza atıyor.