Düşünüyorum öyleyse...

İstanbul'un 'cildinizi nemlendirmenize gerek yok, ben bardak bardak yağmuru size içireceğim' dediği bu kutsal Pazartesi gününde aklımdan şöyle şeyler geçiyor:

- Esmeray Yıldırım'ı (artık size link bile vermiyorum, o kadar çok bahsettim ki ondan) uzun zamandır ziyaret etmedim, aksattığım kaş tadilatıma hemen geri dönmem gerek.
- İllüstrasyondaki kadını boyasaydım hangi renklere boyardım? Sarışın mı olsun yoksa esmer mi... Siyah-beyaza rağmen kendisinin bir sarışın olduğunu düşündüm, pin-up kanunları.
- C vitamini. Özellikle de kış günlerinde en çok ihtiyacımız olan şey. Hem içeriden hem de dışarıdan. Koca bir bardak portakal suyuna %10 C vitaminli Kiehl's Powerful Strenght Line-Reducing Concentrate eşlik edebilir.
- Gökyüzünün böylesine gri olduğu günlerde kırmızı rujun 'fazla' kaçtığını düşünüyorum. Öte yandan da bir şeyler fazla kaçmazsa sıkıntıdan ölürüz! Belki daha yumuşak ve soğuk bir kırmızı tercih edilebilir: NARS Sheer Lipstick Gipsy. Yumuşak bir pembe de sahte bahar havası yaratabiliyor böyle karanlık günlerde: Chanel Hydrabase'in 44 numaralı Paris Pink'i pek güzeldir mesela.
- Bugünlerde saçlarımı yeniden Bıttım Sabunu ile yıkamaya başladım. Tüm lüks şampuanlarım küskün küskün bakıyor bana yattıkları yerden. Ne yapabilirim? O sarı kütle saçlarıma gerçekten de iyi geliyor. Yağ kürümü ve nemlendirici maskelerimi aksatmadığım için saç kremi kullanmayı da bıraktım. Güzellik rutinimin tek bohem öğesi saç bakımı oldu.
- Yağ demişken... Yağlara bir şans verin. Yüzüm için de krem kullanmıyorum artık. Farklı farklı yağlar var banyomda. Thann ve NARS'ın arındırıcı yağı ile makyajımı temizliyorum. Annemin bana bir vakit İsrail'deki hoş bir SPA'dan hediye getirdiği Jojoba, badem ve avokado yağlarından oluşan Karma Cilt Masaj Yağı ile cildimi nemlendiriyorum. Fondöten kullanmayı da bıraktım. Yağ cildim tarafından emildikten sonra bir mineral pudra ile üzerinden geçiyorum. Elmacık kemiklerimin hemen üzerine 'nohut büyüklüğünde' (hahahaa!) Clarins Beauty Flash Balm. Sonra da allık, maskara ve ruj. Başka da bir şeye gerek yok. Şuraya bir göz atın.
- Lancome (o'su şapkalı, klavyemin azizliğine uğradım) Hypnose Doll Lashes, bugüne kadar kullandığım en iyi maskara olabilir mi? Clinique, M.A.C ve Chanel'e haksızlık etmiş olur muyum? YSL de müthiş maskaralar yapıyor.
- Köpeklerimi gezdirmek için parka giderken dudaklarımı ve yanaklarımı kırmızı-pembe yapmayı seviyorum. Hani sanki soğuktan ve temiz havadan kızarmışım gibi... Biraz Heidi, biraz Semiha Berksoy biraz da Pamuk Prenses sendromundan muzdarip oluyorum. Allığı yüzünüze güzelce yerleştirirseniz, ustaca dağıtırsanız sonuç, abarttığınızda bile tazeliğini korumaya devam ediyor.
- Son olarak... Nisan ayına kadar kafamda hep aynı düşünce olacak: Kış hemen bitsin. Önce bahar sonra yaz gelsin. Ama yaz hiç bitmesin. Bu düşünce hep sabit. Hep orada.

Salmonella

Pudradan başlayıp somona uzanan oradan da şeftali ve turuncuya doğru seyreden rujlara takmış vaziyetteyim şu aralar. 'Dudağım sanki hiçbir şey sürmemiş gibi görünsün ama renklensin' iddiasındaysanız bu tonlar ve defterime sizler için ıslak dokularını taşıdığım bu rujlar, hayat kurtarıyor. Kışın grisini, soğuğunu, muhtemelen üzerinizde taşıdığınız koyu renkli kıyafetlerin ciddiyetini ve karanlığını yumuşakça kırıyor. Aslen yaz mevsimine aitmiş gibi görünseler de onların zamansız bir güzelliği olduğunu düşünüyorum.


NARS Velvet Gloss Lip Pencil'in Hopi rengi, iki sezondur benimle. Markanın kremsi yapıdaki dudak parlatıcısını kalın bir kaleme hapsettiği bu seri, hep böyle doğal renklerden oluşuyor zaten. Shiseido'nun yeni serisi Lacquer Rouge, YSL'in başlattığı 'parlak dudak lekesi' akımını devam ettiriyor. Gazlı kalemle dudaklarınızı boyadığınızı ancak akan boyanın daha dolgun ve parlak bir yapıya sahip olduğunu düşünün. Saatlerce dudakta kalan ve çizgilerin arasına yerleşip komik görüntülere pay bırakmayan Lacquer Rouge'un OR508 kodlu turuncusunu edindim ve diğer iki renkte de fena halde gözüm var. Guerlain'in klasiği Rouge G'nin 40 numarası daha soğuk bir şeftali. Bu rengi daha ziyade sarışınlara yakıştırdığım için kendi dudaklarımda gördüğüm sonuca şaşırdım. Bir diğer çekici şeftali-mercan alternatifi de Clinique'ten geliyor: Buttershine Lipstick No:409 Ambrosia. Son günlerde bu rengi de sıklıkla kullanıyorum. NARS Sheer Lipstick'in Outsider rengi de hoş bir alternatif, ancak doğal dudak rengi koyu olanlar bu ruju satın almadan mutlaka denemeli.


Bir itiraf: Benim için bu tonların babası, gelmiş geçmiş en güzel rujlardan biri Chanel Rouge Allure'ün 47 numarası Absolu Topaze. Geçtiğimiz haftalarda 'çıt' sesiyle kırılarak beni yasa boğan bu renk, şu an hiçbir yerde bulunamıyor. Bir yerlerde görürseniz bana haber verin. (Ben sizin yerinizde olsam bana haber vermez ve onu hemen çantama atardım!)

Tenimin fonu gözümün bebeği

Bronz tenin doğalı makbul. Sahtesinin pabucu çoktan dama atıldı. Cildimiz olduğu gibi görünüp göründüğü gibi olma savaşı veriyor. Durum acil. Durum önemini koruyor. 'Bunu da nereden çıkardın' gibi bir yorum gelirse sizlerden, 'e bana mailler atıp güzel bir fondöten önerisinde bulunmamı istediniz ya' derim cevaben. Renkli nemlendiricileri her zaman fondötene tercih ediyorum. Bir kere daha doğal görünüyorlar. Yapıları incecik, cildi nemli ve bakımlı gösteriyorlar. Ufak tefek lekelerin, çillerin gözükmesi taraftarıyım, makyaj daha doğal duruyor. Cilt tonundaki dengesizlikler, burnun etrafındaki kırmızılıklar (onlara pigmentasyon bozukluğu diyoruz dermatoloji dilinde) renkli nemlendiricilerin rahatlıkla ortadan kaldırdığı şeyler. Eğer sivilce probleminiz varsa, boya badana şeklinde bir fondöten tercih etmek yerine, kapatıcı kullanarak bu sorunu da ortadan kaldırabilirsiniz.


BENEFIT YOU REBEL: Sanki hiçbir şey sürmemiş gibi (en üstte)
Piyasaya ilk çıktığı günden beri favorim. Köpükle krem arasında gidip gelen, tam kıvamında saydam, tam kıvamında yoğun bir dokusu var. Cilde sürdüğünüz anda bunun size iyi gelecek, cildinizi emanet edebileceğiniz bir renkli nemlendirici olduğunu anlıyorsunuz. Cilt bakımı rutinimin üzerine sürdüğüm de oluyor, sadece nemlendirici serum kullanıp geriye kalan her şeyi You Rebel'la hallettiğim de. Yaşım ilerledikçe ufak ufak kurumaya başlayan cildim, biraz daha az yağlı ve açık renk You Rebel Light'ı kullanmama engel oluyor. Eğer eliniz bugüne kadar bu Çokokrem kılıklı ambalaja değmediyse, şimdi tam zamanıdır.


YVES SAINT LAURENT LE TEINT TOUCHE ÉCLAT FOUNDATION: Doğal görünümlü ve aydınlık veren bir kapatıcılığa sahip
Dünya üzerindeki milyarlarca kadın gibi Touche Éclat kapatıcının müdavimlerindenseniz, bu fondötenin güzellik cemiyetine sunulduğu günü heyecanla beklemişsinizdir. Ben de öyle yaptım. Yves Saint Laurent, cildi aydınlatarak kapatmak konusunda rakip tanımıyor. İşte bu fondöten de aynen onu yapıyor. Senelerce altın rengi ambalajıyla göz altı bölgesine, burun kenarlarına ve dudak üzerine yaptığımız rötuşu şimdi tüm tenimize, üstelik makyajın ta en başında yapma şansını elde ediyoruz. Yapısını o kadar sevdim ki ten rengime birebir uyan ton dışında bir adet de koyu renk edindim. Böylece allık da sürmeme gerek kalmıyor, yüzümde belirginleştirmek istediğim her bölge için koyu renk fondöteni kullanıyorum.

NARS PURE RADIANT TINTED MOISTURIZER: Işık, aydınlık, parlaklık ve başka güzel şeyler
Aynı Benefit You Rebel gibi, NARS'ın bu renkli nemlendiricisi de sanki hiçbir şey sürmemişsiniz izlenimini veriyor. T bölgesinde yağlanma yaşayanlar, üzerine bir kat ince pudra geçmek ve matlaştırıcı mendillerini yanlarında taşımak isteyebilir. Pure Radiant Tinted Moisturizer'ın yüze verdiği aydınlık ve sağlıklı görünüm o kadar hoşunuza gidecek ki karma cildinize bile uygulamak isteyeceksiniz. Ben Alaska ve Saint Moritz renklerini kullanıyorum, dönüşümlü olarak. Yazın bronzken de Seychelles ile Saint Moritz'i karıştırıp kullanıyordum. Bu renkli nemlendiriciyle ilgili çok sevdiğim başka bir detay da dokusunun karışımlara çok müsait oluşu.

GIORGIO ARMANI LUMINOUS SILK FOUNDATION: Fondötenlerin Cadillac'ı
Pat McGrath gibi bir makyaj gurusu markaya danışmanlık yaparsa işte ortaya böylesine iddialı tanımlar çıkar. Luminous Silk Foundation cildinize değer değmez, ortaya harika bir sonuç çıkacağını anlıyorsunuz. Yağlı ve parlak değil, mat ve kalın değil. Tam olması gerektiği gibi. Ancak şunu söylemekte fayda var: Kalın bir tabaka sürecek olursanız herkes fondöten sürdüğünüzü fark edecektir. Bu, hemen hemen her fondöten için geçerli bir kural ama eğer ki parmaklarınızla fondöteni eşit şekilde yaymak konusunda acemiyseniz bir fondöten fırçasından yardım alın. Armani ailesinde en sevdiğim özelliklerden biri de fondöten ve kapatıcıların sarı ya da pembe bir skala yerine bej rengi üzerine odaklanmış olması.

DIORSKIN NUDE SKIN-GLOWING MAKEUP: Natalie Portman'ın pürüzsüz tenine bir adım yaklaştıran fondöten
Dior'un son fondöten ataklarından biri olan Nude, cilt üzerinde bir maske gibi durmuyor. Yağsız bir parlaklığı hedefliyor ve eğer ki Portman gibi, bir kadının en kıymetli hazinesi olan pürüzsüz ciltle doğmadıysanız size göz kırparak 'bir Hollywood yıldızı olmayabilirsin ama kimse bir Hollywood yıldızı gibi makyaj yapmanı engelleyemez' diyor. Görevini de başarıyla yerine getiriyor. Mineraller, doğal bitkilerden elde edilen sihirli sular, saydam pigmentler, teknoloji derken... Kendimizi ayna karşısında beğeniyle izlerken buluyoruz. Diorskin Nude üzerine allık bile sürmeye kıyamıyorum, öyle söyleyeyim...

CLINIQUE EVEN BETTER MAKE UP: Cildinde sorun olanlar bu 'kliniğe' başvursun
Ne zaman yüzümde kaynağı anlaşılmayan, saçmasapan bir sivilce belirse elim bu fondötene gidiyor. Hassas cilde sahip olanlarınız Even Better'dan memnun kalacaktır çünkü en minik meltemde bile kıpkırmızı olan ultra-alıngan ciltlerin hakkından bence ancak bu fondöten gelebiliyor. Sivilcenizin derecesine göre fondöteninizin üzerine kapatıcı ya da pudra takviyesi yapmanız gerekecek tabii. Ancak iyi bir baz her güzel şeyin başlangıcıdır. Bu arada benden sizlere bir tavsiye: Eğer yanak bölgenizde sivilceler varsa, krem allık asla kullanmayın, hatta toz allık kullanırken de olabildiğince hafif pembelere, açık gülkurularına, doğal şeftali tonlarına yönelin. Simli ürünlere de bir süreliğine (hatta fırsat bu fırsat, ebediyen) elveda deyin.

NARSskin: Cildinizin ihtiyacı olan her şey

İlkbahar/Yaz 2013 defilelerinde karşımıza çıkan o aydınlık, parlak, nemlenmiş cilt var ya... İşte o cilt bu ürünlerle elde ediliyor. Bir de bol bol su içerek... Bir de yaşlanma karşıtı, içinde su barındıran meyve ve sebzelerle beslenerek... Bir de her gece makyaj temizleyerek... Bir de bakım rutinini aksatmadan uygulayarak... Bir de beynimize galip gelerek bizi yöneten hormonları dengeleyerek... Evet, liste uzun. İşimiz zor. İşte bu yüzden Shiseido ile (yine cilt bakım ürünlerine bayıldığım başka bir marka) aynı laboratuarda üretilen (içeriden aldığım bir bilgi) NARS'ın cilt bakım serisi denemeye değer. İlk izlenimlerimi yine burada paylaşacağım.

Moda haftaları geçer makyajları kalır

3.1 Phillip Lim'le başlayalım. Bu görüntü favorilerimden biri. NARS ekibinin elinden çıkan işlere dönüp dönüp bakmak istememiz, kimseyi şaşırtmamalı zaten. Markanın yeni cilt bakımı serisi Skin Illuminated, bu makyajın bazını oluşturuyor. Pure Radiant Tinted Moisturizer (gelmiş geçmiş en başarılı renkli nemlendirici, kusura bakma Laura Mercier!!) ise bir sonraki katmanı. Bir gece öncenin makyajını taşıyormuş hissi yaratan gözlerde ise alt kirpik çizgisine ustaca yedirilmiş kalem ve maskara darbeleri görüyoruz. Tiftik tiftik saçlar da (perma taraklarının en adisiyle kolayca elde edilebilir) önemli bir dokunuş.

Altuzarra'daki bu topuzu nedense hemen Victoria Beckham'ın kafasına iliştirdim hayalimde. Kötü saç günlerimizde temiz, net ama son derece feminen sonuçlar verebilir.

Calvin Klein minimalist yaklaşımından ve beyaz göz kaleminden vazgeçmiyor. Mavi ve yeşil gözlerde beyaz kalemin büyütme etkisi tartışılmaz ancak biz esmerler ten rengini tercih etmeliyiz bence. (Bakınız Chanel Le Crayon Khôl No 69 Clair) Gölgelendirme işlemi, dudak renginde solgun bir gül kurusuyla yapılmış. Bu da yüze modern bir bütünlük kazandırıyor.

Diane von Furstenberg, sürekli ilham aldığı disko günlerini rafa kaldırıp genç modellerin doğal güzelliğini vurgulamayı seçmiş. Bu da favori görünümlerimden biri oldu. İlkbahar/Yaz makyajının anahtar kelimesi: Işıldayan cilt. Her sezon aynı parlak ve sağlıklı görüntüyle karşılaşıyoruz. Göz kapağı üzerindeki aydınlık ve alt kirpik dibini kalın bir dumanla geçen kahverengi toz far, tam dozunda iddialı bir kontrast bence.

New York Moda Haftası'nın en dramatik makyajı Marc Jacobs'dan geldi. Edie Sedgwick kırıntılı bu makyajda kaşların önemini vurgulamama gerek yok sanırım, yeterince vurgulanmışlar François Nars tarafından. Ancak minik bir detaya dikkat kesilmemiz gerekiyor; kullanılan kaş kalemi iki ton koyu ve biraz daha küllü. Deneme yanılma yöntemiyle biz de böyle bir dramaya sahip olabiliriz.

Proenza Schouler (iki üstte) ve Vera Wang (üstte), paralel çizgilerde ilerlemişler. Wang'deki topuzu çok beğendim. Söz konusu donuk kahveler ve gül kurusuyla yapılan renk oyunları olduğunda, beni de sayın lütfen, geliyorum!!

Burberry Prorsum'daki kırmızı dudaklara şaşırdığımı söylemeliyim. Ne oldu her sezon bir türlü vazgeçilemeyen klasik Burberry tonlarına? Ancak o kırmızı ruj, aynı Tom Ford'un kırmızıları gibi, gerçek bir hazine olabilir...

Ralph Lauren, Romance parfümüne kampanya hazırlamış sanki... Pembe yanaklar, pembe dudaklar, bakışları yukarı çeken siyah eyeliner. Her şey kıvamında. Ama artık bu havalardan da sıkılmadık mı biraz?

Rodarte'deki bu kaşsızlık, pırıl pırıl cilt, o garip at kuyruğu... Her şey akla 'Lord Of The Rings'deki Arwen'i getiriyor. Biraz da İnci Küpeli Kız'ı. Ciltte NARS aydınlığı göze çarpıyor yine. Makyajın temeli o müthiş kanvasa dayanıyor. Dudak parlatıcı ve kapatıcı dışında başka da bir şey kullanıldığını sanmıyorum. İşte böyle bir görünümde sarışınlar 2-0 öne geçiyorlar. Aynı tabloyu esmer bir kıza uyarlayın, kendinizi ' e makyajın devamı nerede' derken bulursunuz.



Önümüzdeki günlerde Paris ve Milano'dan da keyifli manzaralarla karşınızda olacağım. Şimdi şu aydınlık cilt olayını kendi makyaj malzemelerimle bir denemeye gidiyorum.



Tüm fotoğraflar Style.com'dan alınmıştır.

Sonbahar illa da kahverengi olmak zorunda değil ki...

Değil mi ama? Aslında sizleri kandırmış olmayayım, benim dudaklarda favorim yaz/kış kahverengiler bronzlar, et renkleri... Bu sezonun çikolatalarından ve şaraplarından da bahsedeceğiz tabii ki. Ama şimdi kendimi Instagram çılgınlığına kaptırdığım şu günlerde (nerelerde kaldın dediğinizi duyar gibiyim, geriden geliyorum ben, temkinli olmak lazım, bu sosyal medya bitirir adamı...) paylaştığım bu fotoğrafa gelelim. Yaprakları geçelim; iyiler hoşlar, çok güzeller. Biz yine de köşedeki mücevhere odaklanalım.


NARS Sheer Lipstick'in 'Autumn Leaves' (Sonbahar Yaprakları) rengi, mevsim döner dönmez, rüzgarlar esmeye başlar başlamaz, kalınca trikolarla aynı anda ortaya çıkıveren kahverengilere güzel bir alternatif. İçinde altın ve pembe pigmentler barındıran koyu bir turuncu olarak mimleyebiliriz kendisini. Yine içinde barındırdığı pigmentler sebebiyle dişleri olduğundan beyaz gösteren tek turunç rengi olarak da tarihe geçmeli bence Autumn Leaves.


Son iki haftadır ne makyaj çantamdan ne de dudaklarımdan eksik kalınca, yazmanın vakti gelmiştir diye düşündüm. Siz de bir adet edinin, keyfini çıkarın.

Bu 3 kadının ortak özelliği nedir?

Vogue Paris'in Eylül kapağında Kate Moss, Daria Werbowy ve Lara Stone'u görüyoruz bu ay. Elbisenin yakasından ve verilen pozdan olsa gerek Kate Moss, açık farkla önde gidiyor. Üçü de süpermodel, üçü de siyah bir elbise içinde, üçünün de saçları toplu... Geçelim, geçelim, geçelim... O makyaja gelelim ve orada kalalım.

Fırçanın her yere değdiği, yüzdeki hiçbir yerin boş bırakılmadığı, ağır ve etkili bir makyaj bu. Dudaklar ve tırnaklar, bu sezonun klasik duruşundan nasibini almış: Aynı renkte ve koyu kırmızı. Gözde bronz tonlarıyla yaratılan yumuşacık ve seksi bir duman söz konusu. Ama şu makyajın içinden tek bir öğeyi seçmeniz gerekseydi, inanın bana, o ustaca ortaya çıkartılmış (gerekirse sahtesi de yaratılabilen) elmacık kemikleri olurdu.

Evet, bu konuya takığım. Takığım çünkü benim de elmacık kemiklerim çıkık değil. Teyzemin ve anneanneminkiler çıkık. Benimkiler değil. Ben de şikayet etmek yerine çözüm bulmaya karar verdim ve çok şaşıracaksınız!!!!???!!!... Çözümü (ama asla özümü değil, hahha) makyaj fırçalarında ve bronzlaştırıcı pudralarda buldum. Ne zaman ki makyajıma 'gölgelendirme/aydınlatma' malzemelerini kattım, geriye yapacak fazla da bir şeyin kalmadığını fark ettim.


Şimdi... Cilt tonunuza ve yapınıza göre krem/pudra/toz şeklinde allık ya da pudra kullanabilirsiniz bu iş için. Vogue Paris'te elmacık kemiklerinin hemen altından geçen gölge, mat bir kahverengi. İçinde hiç kızıllık yok, aksine azıcık grilik var. Kızıllık konusunda olduğu gibi grilik konusunda da dikkatli olmalısınız: Kırmızı yapay durur, gri ise donuk. Bugüne kadar kullandığım ve ilgimi çeken birkaç ürünle başlıyoruz.



Givenchy Poudra Croisiére Healthy Glow Powder No:4 Extreme Croisiére
Bu pudraya bayılıyorum. Fırınlanmış olduğu için dokusu çok hafif. En açık rengini tüm yüzüme uyguladıktan sonra 4 numara ile sahte Kate Moss kemiklerimi yaratıyorum. Asla leke gibi durmuyor, üst üste sekiz kat sürmediğiniz sürece ağırlaşmıyor. Makyaj çantamdan hiçbir zaman eksik etmeyeceğim, yaz kış kullanacağım bir ürün. (Saat yönünde koyulaşıyor, 4 numara alt sırada, sağda.)

NARS Bronzer Casino
Bir best-seller'la karşı karşıyayız. Her ne kadar markanın yıldız bronzlaştırıcı pudrası Laguna gibi gözükse de ben Casino'cuyum. Daha koyu, daha belirgin, daha iddialı. Kullandığınız fırça özellikle Casino gibi koyu renklerde müthiş önem kazanıyor. Birazdan ona da değineceğiz. Yola devam!

Make Up Forever Aqua Cream No:14 Satin Brown
Make Up For Ever, Sephora raflarındaki yerini aldığından beri müthiş ilgi görüyor. Nasıl görmesin? Binlerce rengin bir arada durduğu güzel bir standa ve teknolojiyle farklılaşan ürünlere sahip. Aqua Cream de onlardan biri. Hem gözler hem de yanaklar için kullanılan bu krem, yüze sürüldüğünde kremsi etkisini koruyor ama dağılmıyor, kırışıklıklar üzerinde toplanmıyor. 14 numara Satin Brown, biraz daha parlak, biraz daha yumuşak ve nispeten renkli bir gölge isteyenler için doğru seçim olabilir.

Guerlain Terracotta Pour Homme
O ambalajın güzelliğini ve şıklığını bir kenara bırakalım (eğer bırakabilirsek). Terracotta konusunda gerçek bir uzman olan Guerlain, (bir keresinde 'Terracotta markası var mı sizde' sorusuna şahit olmuştum) erkekler için yarattığı bu muhteşem ürünün biz kadınlar tarafından arzulanmasına şaşırmıyordur herhalde. En maskülen ve dolayısı ile en doğal gölgenin peşinde koşanlarınız bir tane edinsin.

Tom Ford Shade&Illuminate
Adı üzerinde: Gölge&Işık. Yüzde ihtiyacınız olan iki boyut. Tom Ford, daha önce '5 Kutu Güzellik'te de yazdığım gibi bu konuya takık. (Oh Tom! Bizim de seninle ortak bir noktamız varmış meğerse...) TF Shade&Illuminate'teki koyu rengin yapısı Fred Farrugia'nın Universal Bronzer Cream'iyle benzerlik gösteriyor. Tom Ford'a uzanamayanlar, Sephora yolunu tutsun. Bu ürünü denedim, sevdim ama satın almadım. Oysa ki 'gölgeler diyarı' koleksiyonumun güzel bir parçası olabilirdi!

NARS Kabuki Ita Brush
Bu fırçayı hemen şu an, her işinizi bir kenara bırakıp almak zorundasınız! Yapmak zorundasınız bunu! Eğer bu yazının uzunluğu sizi bozmadıysa, buralara kadar zahmet verip geldiyseniz demek ki siz de bu konuya en az benim kadar takıksınız. Bu fırça o kadar güzel düşünülmüş ki en beceriksiz eller bile iddialı gölgeler yaratmakta zorlanmıyor. Tek yapmanız gereken şık Kabuki fırçanızı, elmacık kemiklerinizin hemen altındaki çizgi üzerinde bir ileri bir geri sürüklemek. Yumuşakça ama temasın gerçekleştiğinden emin olarak... Ha bir de... Hazır NARS'ın yolunu tutmuşken Yachiyo'dan da bir tane ediniverin. Pişman olmayacaksınız.

'E benim evde yüzlerce fırçam var, onlardan hangisini kullanacağım' diyenleriniz mutlaka olacaktır. Gölgelendirme için kullanacağınız fırça, aşağıdakilere benzemeli. Toparlak olmayacak, asimetrik ve açılı olacak. Bazen oval bir forma da bürünebiliyor bu fırçalar, aynı allık fırçası gibi. Ama siz en açılı olanı tercih edin.

Bir de bonus: Lisa Eldridge'i bilenleriniz biliyordur. NARS'ın web sitesinde uzun süre gezinenleriniz de öyle. Kendisi müthiş bir makyöz ve en az kendisi kadar müthiş bir blog'a sahip. Her ne kadar bu video, portakal rengi üzerine olsa da hem Tom Ford Shade&Illuminate'e rastlayacak hem de gölgelendirmenin incelikleriyle tanışacaksınız. İyi seyirler!

Sonbahar 101: NARS

Sizi bilmem ama ben, kahverengiciyim. Senelerdir vazgeçmediğim ne kadar farım, allığım, bronzlaştırıcı pudram ve hatta rujum varsa (kırmızı sayılmaz) hep kahverengi tonunda. Gri, lila, leylak, gül kurusu gibi solgunlarla anlaşamıyorum. Ben anlaşmak, buluşmak ve kaynaşmak isterdim, onlar yüz vermiyor. Ağustos sıcağının minik bir es verdiği şu serin ve biraz da ıslak günde NARS'ın 2012 sonbahar koleksiyonlarına göz atmanın zamanıdır diye düşündüm. Kendimi metalik ve kekremsi bir dünyanın içinde buldum.


NARS, 90'larda hepimizin kapılıverdiği, kimi zaman 'crunge' ya da 'crunch' (o kıtırık bir çikolata değil miydi) olarak telafuz edilen, aslı 'grunge' olan, yağlı saçlı/postallı/kolları uzun gelen hırkalı, ilhamını müzikten alan dönemin temsilcisi Kristen McMenamy'i yüzü olarak sahiplenmiş. İyi de olmuş. Çünkü koleksiyon, sert, iddialı ve agresif biraz. Marka, 'cesur, nefes kesici ve baştan çıkarıcı' olarak tanımlamış. İtiraz yok. Bir NARS ürününe uzaktan bakmak doğru olmayacağından (asla 'asla' deme hesabı) lavanta, mat orman yeşili, ametist moru High Society üçlü far ve buz renklerindeki Vent Glacé ikili far hakkında olumsuz şeyler söylemeyeceğim. Outlaw allık, Undress Me The Multiple, Larger Than Life Lip Gloss'un Rouge Tribal rengi, alınacaklar listeme giriş yaptı bile. Tüm dişilerin tırnaklarını süsleyeceğinden emin olduğum Storm Bird, içinde lavanta ve mavi tınıları barındıran bir koyu gri.

After-Sun'dan hemen önce

Bu mavi kokulu, tatile özendiren postların bazıları için fazlasıyla sinir bozucu olabileceğinin farkındayım. Ne yazık ki şu an elimden başka türlüsü gelmiyor. Maviden, bol bol yüzmekten, güneş altında tüm hücrelerimi (onları cayır cayır yakmadan) ısıtmaktan başka bir şey düşünemiyorum. 'Tüm ömrüm boyunca Okan's Beach'te yaşasam' havalarındayım. Bilirsiniz, tehlikeli havalardır bunlar...


Yazın en keyifli plaj saatlerinin beş buçukla dokuz arası olduğunu söylersem bana katılır mısınız? Bu öyle bir üç buçuk saattir ki, ortalarına doğru denize son defa girilir. Sonra soğuk bir duş alınır. Yaz meyvelerinden en az birini içeren koca bir bardak frozen'la buluşmadan önce, kozmetikte After-Sun (güneş sonrası) olarak tabir edilen bazı işlemlerin yapılması gerekir. Aslında gerekmez. Yani onları yapmazsanız bir şey eksilmez havanızdan. Ama yaparken bol keyif almanız ve sonra yeniden şezlongunuza uzandığınızda kendinizi dünyanın en güzel kadını gibi hissetmeniz olasıdır.


Bu yaz, çantamda minik bir hafifleme operasyonu gerçekleştirdim ve benimle deniz kenarına gelme şerefine erişen After Sun ürünlerimi ikiye indirdim. NARS Monoï Body Glow II ve Essie Apricot Cuticle Oil. Hatta dün birinci Monoï Body Glow şişemi bitirip, içindeki tiare çiçeğini (Tahiti gardenyası) şanına yaraşır bir merasimle Ayayorgi'nin mavi sularına bıraktım. O çiçeğin, minimalist şıklığına hayran olduğum şişenin içindeki görevi, rafine hindistancevizi yağına yavaş yavaş işlemek, burnumu mest edip, cildime de hoş bir koku yaymak. Bronzlaşmış cildi nemlendirmek, sakinleştirmek, soyulmasını önlemek ve parlatmak ise hindistancevizine düşüyor.


Essie'nin tanıştığımdan beri çantamdan eksik etmediğim tırnak eti yağı ise mis gibi kayısı kokuyor. Yazın oje konusunda komik bir çelişki yaşıyorum: Elime oje sürmekten hoşlanmıyorum, ayaklarımdaki ojeyi ise canım pahasına korumaya çalışıyorum. Temiz, nemli, pırıl pırıl tırnaklarla karşılaşmak istiyorum her şezlonga yatışımda.


After-Sun'dan hemen önce yazın en keyifli saatleri başlar. Cildinizi akşama hazırlamak ise işte tam da o saatlerde size düşer.

Couture: Abartma ihtiyacı

Sonbahar-Kış 2012 Couture manzaraları birer birer Style.com'a dökülürken kendimize hatırlatmamız gereken en önemli nokta şu 10dakika'cılar. Burada göreceğiniz makyajlardan bazılarını hiç beğenmeyeceksiniz, onları abartılı ve yersiz bulacaksınız. Haklısınız da. Onların yeri podyum çünkü. Bu makyajların tek başına pek de bir anlamı yok, onlara elbiselerini giydikten sonra bakmanız gerekiyor. Ama yine de ilham alabileceğimiz, kendimize ait bir şeyler bulabileceğimiz yönleri de var bu güzelliklerin.


Armani Privé ile başlıyoruz. İki önceki yazımda sizlere NARS Lhasa farı tanıtmıştım ya... Mesela bu göz kapaklarındaki renk, işte o. Gri, içinde mavi ya da mor kırıntıları barındırdığında bambaşka bir şeye dönüşüyor. Özellikle mavi gözler için müthiş bir seçim.

Armani'deki bu ıslak topuz, beni benden almadı. Aklıma nereden geldi bilmiyorum ama bu saça bakınca kendimi eksantrik şekle sahip bir çeşit börek yapmak üzere mutfağa giriyor gibi hissettim...

Giorgio Armani, makyaj konusunda da son derece iddialı bir marka. En iyi fondötenin ondan çıktığı söyleniyor mesela. Rujları da çok ünlü. Şu üstte, en solda kadraja kurban gitmiş far paletini de ben rica edeyim...

Ön cepheden tamamlanmış tabloya baktığımda hem saçı hem makyajı beğeniyorum. Kaş çizgisinin iki taraftan uzatılmış olması, farın göz çevresini bir maske gibi kaplaması hoşuma gidiyor. Göz kapağının iç tarafındaki yoğunluk dikkati hemen gözlere çekiyor.

Peter Philips komutasındaki Chanel'e bakıyoruz şimdi de. Chanel, buz mavilerini, grileri, lacivertleri her zaman çok sevdi. Marine kaleminin üzerine tanımam mesela... Bu tip gökyüzü mavilerini göz makyajında kullanmak akıllıca olduğu kadar riskli de. Ruj rengi hayati önem taşıyor. Ben bu ruju biraz fazla pembe buldum. Daha bej, daha nötr bir renk görmek isterdim dudaklarda.

En sevdiğim şeylerden biri usta makyörlerin eyeliner'ı (kalem, sıvı ya da krem fark etmiyor) iki kesik hareketle, şak diye çekivermesi.

Chanel'de de ağırlık gözlerde. 'Renkli renksiz' diye tabir edebileceğim bir makyajla karşı karşıya kalıyoruz birkaç sezondur. Grinin etrafında dolanan lila ve maviler, bazen de gülkurusu gibi solgun tonlar, tüm göz kapağına yayılıyor. Dokuları o kadar yumuşak ve ince oluyor ki bu farların, onlara renk demeye cesaret edemiyorsunuz...

Giambattista Valli, en teatral ve etkileyici makyajı taşımış podyuma. Biraz deniz kızları ve balıklar, biraz 'Kuzuların Sessizliği', biraz yeşil ormanlar ve kelebekler. Doğaya dönüş...

Her şeyi bir kenara bırakıp şu artistik pazar filesinin altına girelim de o nemli cildi inceleyelim. Bundan daha sağlıklı görünen, daha pırıl pırıl, daha imrendirici bir cilt görüntüsüyle karşılaşmış mıydınız? Makyaj öncesi bakım yağları ve yoğun nemlendiricilerle 'ıslatılan' cilt, ekstra neme sahip, yüze ışık veren fondötenlerle bu hale getiriliyor. Bir de tabii günde en az üç litre su içen modellerin cildi, zaten çok güzel...

Gözde ışık oyunları yaratan bu simleri çok beğendim. Bakması keyifli bu makyajı taşımak o kadar da kolay değil tabii... Sim gibi sağa sola dağılabilen, maceraperest bir seçim yaptığınızda kontrol etmeye çalışmayacaksınız. Bırakın aksın, dağılsın, dökülsün.

Merhaba kelebekler!

Merhaba 'Kuzuların Sessizliği'!

Yazının başında söylediğin ne varsa en sonda bir kere daha hatırlatacaksın... İşte buyrunuz. Giambattista Valli'nin müthiş kırmızı elbisesi içindeki bir model, yüzünü örten filesiyle podyuma çıkmaya hazırlanıyor. Siz böylesi bir iddiayı beyaz t-shirt'ünüzle elde etmeye çalışırsanız olmaz tabii ki. Zaten bu sıcakta ne işiniz olur filelerle, kelebeklerle... Nemli cildi uygulayın, gerisini modellere bırakın.

A la naturel

Gisele Bundchen'in (neredeyse hiç) çaba harcamadan elde ettiği doğal güzellik, çoğumuz için elde etmesi en zor olan şeydir. Yalnızca organik ve çiğ beslenen, günün en az 3 saatini egzersizle geçiren bir süpermodelden bahsediyoruz ne de olsa... Söz konusu yağlanabilen bir cilde, çipil gözlere, çizgi halinde incecik dudaklara sahip normal insanlar olduğunda, müthiş bir dengede durmak gerekir. Ne bakımsız ne de makyajdan boğulmuş gibi görünmek isteriz, arada bir yerde güzel bir denge sağlamak gerekir... Birkaç sezondur bizlerle birlikte 'a la naturel' görüntü. Neden olmasın ki? En güzeli o değil mi? Makyajın son dokunuşu olduğu halde maskaradan başlayacağım çünkü en önemli parça, o. Yüzünüzdeki tüm renkler doğal cilt yapınızı taklit ederken, hiçbir şey size ekstra renk ve canlılık katmazken, gözlerinizin odak noktası olabilmesi çok önemli. Üst üste birkaç kat sürdüğünüz maskaranızın, topaklanmaması, uçlarda toplanmaması, kirpiklerinizi sıklaştırıp, incecik bir eyeliner çekmişsiniz taklidine yatabilmesi gerekiyor. Benefit They're Real! maskara, bu iş için biçilmiş kaftan bence.

Maskaradan sonra kaseti en geriye sarıyoruz ve cilde odaklanıyoruz. Neyin peşindeyiz? Nem. Cildiniz nemli ve parlak görünmeli. Bu parlaklık, cilde yayılmış bir ışık olmalı, cildin üzerinde duran bir yağ tabakası değil. Bol bol su içmeniz gerektiğini biliyorsunuz ama diyelim ki günde üç bardaktan fazlaya çıkamıyorsunuz. İyi bir nemlendirici kullanmanın yanı sıra Clarins'in muhteşem Beauty Flash Balm'undan faydalanacaksınız o halde. Nemlendiricinizi sürdükten hemen sonra bu ürünü bir makyaj bazı olarak cildinize eşit şekilde, asla yayarak değil, parmak uçlarınızla yumuşak darbeler halinde (pıt pıt) vurarak süreceksiniz. Bir sonraki adım hiç oyalanmadan renkli nemlendiricinizi sürmek.

Far konusunda renk tercihlerinizi oldukça daraltacaksınız. Doğal cilt renginiz üzerinde sırıtacak, yapay tüm renkleri bir kenara bırakacaksınız. Bir seferliğine canlı mavilere, göz alıcı yeşillere, çapkın morlara güle güle diyeceksiniz yani... Ama merak etmeyin, 'hoş'ça kalan siz olacaksınız. NARS'ın ilkbahar koleksiyonundan üçlü far Ramatuelle, hem esmer hem sarışınlarda harikalar yaratan bir trio.

Dudaklar, böyle bir makyajda kesinlikle rujlu olmalı. Hedefimiz doğal bir görüntü yakalamak olsa da yüzün bütününde yaratacağımız bir armoni arıyoruz. İçinde kahve tonları barındıran pembeler, mürdüme çalan dudak eti renkleri (dudağınızı ısırdığınızda ortaya çıkan rengi düşünün) ideal. Asla kırmızı değil, asla fuşya değil, asla turuncu değil. Biraz daha solgun ve dolgun bir skala tercih etmelisiniz. Clinique Chubby Stick'in daha önce de yer verdiğim Whole Lotta Honey'si ya da 8 numaralı Graped Up, güzel seçimler olabilir...

Arizona Muse'un gözkapaklarında NARS Portobello Duo Eyeshadow'u görüyorsunuz. Benim yaz kış kullandığım bu renk, markanın en çok satanlarından biri aynı zamanda.

Rosie Huntington-Whiteley'nin muhtemelen Burberry imzası taşıyan bu makyajındaki (bu arada doğal tonlar arayanlar için Burberry ve Bobbi Brown da mükemmel markalar) anahtar ürün, her ne kadar far gibi görünse de güzel bir bronzlaştırıcı pudra ve allık bence. Doğal makyajda yüzdeki kemikleri belirginleştirmek her şeyi daha kolaylaştırıyor. Seneler önce röportaj yaptığım bir makyör, 'eğer kemiklerini doğru şekilde ortaya çıkartırsan başka hiçbir şey yapmak zorunda kalmazsın' demişti. Yine de Chanel Les 4 Ombres'in Prelude rengini tavsiye etmeden geçemeyeceğim. Grinin içinde kahve barındıran tonları, vizon rengine yakın tonlar, her göz rengi için uygun. Grinin soğuk tonlarını ise sadece mavi gözlülere bırakmalısınız. Yine Chanel'den Dunes da hoş bir dörtlü.

Eğer gür ve uzun kirpiklere sahipseniz tek kat maskara sürmeyi deneyin. Belki Givenchy'nin Mister Lash Booster'ı size yardımcı olabilir. Hem bakım hem makyaj ürünü olarak kullanabileceğiniz bu akıllı kalem, kirpikleri olduğundan daha yoğun gösteriyor.

Bir diğer favorim de NARS Lhasa tekli far. Bir kez deneyen bir daha bırakamaz.

Bronzer! Bronzer'ı unuttum. Oysa ki anahtar ürünümüzdü o! Dior'un Croisette koleksiyonundaki bronzlaştırıcı pudralarını denedim, beğendim. Yapıları ince, renkleri doğal. İçlerindeki turuncu, abartılmamış. DiorSkin Nude Tan Nude Glow Sun Powder, sizlerin de fırça değdirmesi gereken bir ürün, bence. 'Nude' ürün avınızda mutlaka bakmanız gereken bir kelime. Hangi üründe bu kelimeye rastlarsanız, (özellikle rujlarda) ona bir şans verin. İçinde sim barındıran ürünlerden uzak durun, ancak mat olanlara da hemen sırtınızı yaslamayın. İçinde hiçbir ışık huzmesi barındırmayan, ultra-mat ürünler, ciltte kötü sonuçlar doğurabiliyor. Yüzünüzün mat bir duvar gibi görünmesi, kesinlikle istediğimiz şey değil.

Tüm bu listenin içinde tek bir ürüne mi odaklanmak istiyorsunuz? O halde bronzlaştırıcı pudranızı göz kapaklarınıza, elmacık kemiklerinize ve eğer ki kuru bir dudak derisine sahip değilseniz, üzerine saydam bir parlatıcı sürerek dudaklarınıza değdirin. Maskara yerine kirpik kıvırıcıya bir şans verin.