Marc Jacobs'ın kendi tasarımları içinde, 'Mrs. Jacobs' konseptiyle kapağını süslediği Industrie'nin ikinci sayısını heyecanla satın aldım. Bayan Jacobs'ı kadın kıyafetleriyle görmek istediğim için değil, Christian Dior parfümlerinin yaratıldığı laboratuara giriş biletim saklıydı derginin içinde. Adeta Charlie'ydim. Willy Wonka'm ise yazılarını zevkle okuduğum Lee Wallick'ti. François Demachy ile yaptığı söyleşide, parfüm meraklılarını mest edecek bilgiler gizliydi.
Peki kim bu Demachy? Kendisi, sektördeki en ünlü burunlardan biri. Yalnızca Christian Dior'a ait parfümleri (şimdilik 40 adet) yaratmakla ve denetlemekle kalmıyor, LVMH bünyesindeki parfümleri de burnuyla gözetiyor ve gözetliyor. Givency için 42, Guerlain için 27, Kenzo için 13, Acqua Di Parma için yine 13, Benefit için 7, Pucci için 6 ve Fendi için 2 parfümden sorumlu. Bu da demek oluyor ki dünyanın farklı ülkelerinde bu adamın zevkini soluyor, ona aşık oluyor ve seneler boyu üzerimizde taşımak üzere tutamayacağımız sözler veriyoruz. Monsieur Demachy kadar etkili ve güçlü, onunla aynı konumda sayılabilecek sadece iki parfüm ustası daha varmış dünya üzerinde: Daha önce birlikte çalıştığı, şu an Chanel'de harikalar yaratan Jacques Polge ve burnunu Hermés'e emanet etmiş olan Jean-Claude Ellena.
Dior'un piyasaya sürülen ilk parfümü Miss Dior'du. 1947 doğumlu bu floral parfüm, müdavimleri tarafından hala satın alınabiliyor. Christian Dior, Dior kadınlarının bu kokuyu taşımasını istermiş. Yalnızca Dior kadınlarıyla da sınırlandırmazmış kendini... Dior mağazalarının bulunduğu sokaklar, sabahın erken saatlerinde Miss Dior esansıyla yıkanırmış. İki sene sonra piyasaya sürülen Diorama, yine aynı tatta bir koku. Aynı Miss Dior'da olduğu gibi, onu takip eden her yeni kokunun afişi René Gruau'ya emanet edilmiş. Ortaya feminen notaları yansıtan feminen renkler ve görüntüler çıkmış.
1956 doğumlu Diorissimo'nun ana notası yasemin, Dior parfümlerindeki rolünü asla kaybetmemiş. Demachy'nin favori notalarından biri... 1985'te birçok kadını etkisi altına alan Poison'la, kremsi yasemini badem, vanilya, tarçın ve karanfille harmanlayarak gelmiş geçmiş en seksi kombinlerden birini yaratmış Demachy. Reklam kampanyasında ilk olarak Carmen Kaas, sonrasında ise Charlize Theron'la bakıştığımız 1999 doğumlu J'adore ise, Chanel No:5'in satış rekorunu kıran mucize ve Dior'un 'blockbuster'ı olarak da tanınıyor.

Demachy'e göre bir parfümü olduğu gibi bırakmak doğru değil. "Bir parfüm yarattığınızda onu asla kendi haline bırakmamalısınız. Güncelleştirmeli, modernleştirmeli, aynı bir çocuğu büyütür gibi büyütmelisiniz."Böyle diyor kendisi. Belki de bu yüzden imzasını attığı çoğu parfümün farklı versiyonlarına rastlamak mümkün. Poison, Hypnotic Poison, Pure Poison, Midnight Poison, Tendre Poison... J'adore, J'adore L'eau, J'adore Parfum D'ete, Fahrenheit, Fahrenheit 32 gibi... Bu kaderi paylaşan, modern zamanlara adapte olan Miss Dior da, Miss Dior Chérie olarak yenilendi. Reklam kampanyası da Sofia Coppola'nın yetenekli ve sade ellerine emanet edildi. Hatta bu yenilenme de Demachy'i kesmemiş olacak ki Miss Dior Chérie'nin L'Eau ve Blooming Bouquet versiyonları da piyasaya sürüldü. 'Versiyon' bu durumda doğru bir kelime seçimi de olmayabilir. Poison ailesini bir araya getirip birer birer kokladığınızda burnunuz bu kokular arasında ortak bir no(k)ta bulamayacaktır. İşte tam burada, Demachy gibi usta bir burna ihtiyaç duyuluyor. Parfümün ve markanın özünü koruyan, aynı kimliğin farklı yönlerini vurgulayabilen bir değişim arzu ediliyor.
Demachy'nin incileri arasından en çok şunlar ilgimi çekti:
- Güne sabah yedi buçukta, bir fincan Earl Grey içerek başlarmış. Kahvenin çok güçlü bir esansı olduğundan sabah saatlerinde tercih etmezmiş.
- Sabah saatleri, koku alma duyumuzun en yüksek olduğu zamanlarmış. Demachy tüm kokusal kararlarını erken saatlerde veriyormuş.
- Aynı gün içinde Givenchy için yaratılan sabunlara onay verip, Dior'un son parfüm harikası için laboratuara girip (ofisinin hemen karşısı, o kadar da uzak değil) Kenzo'nun parfümüne eklemeler yapıyormuş.
- Dior, parfümlerini kendi laboratuarında üreten nadir moda evlerinden biriymiş. (Giorgio Armani L'oréal, Tom Ford Estée Lauder, Dolce&Gabbana Procter&Gamble, Marc Jacobs ise Coty ile koku birliği içinde)
- Bir moda evi kendisine ait bir parfüm yaratılmasını istediğinde, marketing ekibi peşinde olduğu konsepti Demachy gibi usta burunlara iletiyormuş. Şöyle siparişler geliyormuş mesela... "Baharın ilk günlerinde, zümrüt gözlü bir kadının titanyum göz yaşlarıyla ıslanan Sicilya gökyüzünün üzerinde gezinen bulutların sıcak kokusunu yaratın." 2004 tarihli Pure Poison için verilen tarif ise şuymuş: "Aynı anda hem yumuşacık hem de çok güçlü ve sert bir şeye sahip olmak nasıl bir duygudur?" Demachy ise bu isteklere şöyle cevap veriyor: "Bunu söylemem belki de doğru değil ama aslında hep aynı kadın için aynı parfümü yaratmak isterler. O parfüm çok satsın ve para kazansın isterler. Bu yüzden de ben, bana verilen tariflere aldırmamak durumundayım."
- Demachy şu sıralar Fahrenheit'ın yeni erkek kardeşi Fresh Attitude üzerinde çalışıyormuş.
- Hepimiz aynı şeyleri kokluyormuşuz. Bir parfümcünün bizden farkı içinde yasemin barındıran bir esans duyduğunda o yaseminin Grasse'dan mı, Mısır'dan mı yoksa Hindistan'dan mı geldiğini bilmesiymiş.
- Parfüm dünyasının VIP'leri şunlarmış: Yasemin ve gül özü, Tonka Beans, balina kusmuğu ve misk.
- Sentetik maddelerin kullanılmadığı, gerçek bitki ve çiçek özleriyle yaratılan parfümlere çoktan elveda demişiz. Geri dönüş, artık mümkün değilmiş.
Fotoğraf: Camilla Akrans
Styling: Franck Benhamou