Bir çeşit 'Godfather' gibi düşünün siz onu. Milan'ı yani... Aslında kendisini illa bir filme benzeteceksek Prada'nın şu hemen üstteki cesur hareketini hesaba katarak 'Neon Swan' diyebiliriz. (Filmin adı oydu değil mi... ha ha, evet...)
Upuzun, dümdüz, ekstra parlatılmış ombre saçlar... Neon turuncu kaşlar. Siyah, mor ve buz beyazının yardımıyla vahşi bir kuşu kıskandıran gözler. Sokağa böyle çıkmanızı beklemiyorum (ya da bilmiyorum, neden beklemeyeyim ki), ama makyaj konusunda ilham almak için malzeme aradığınız bir dönemdeyseniz, bundan daha artistik, daha Miuccia-vari bir şey bulamazsınız.
Pucci'de ise kendi etrafımızda 180 derecelik bir dönüş yaparak vahşi rüzgarımızı bir kenara bırakıyoruz ve kaşlarımızı tarayarak sakinleşiyoruz. Bu jelle tarandıktan sonra spreyle sabitlenen (adeta saç muamelesi gören) kaşlar konusunda biraz kararsızım. Etkileyicilik ve iticilik konusunda kesişebiliyorlar. Aynı kümeler gibi...
Ara not: Model bize bakmadığında daha mı güzel görünüyor ne?...
Roberto Cavalli'deki şu makyaj beni çok heyecanlandırdı. İşte makyaj budur. O göz pınarındaki Peridot rengi (Peridot ve yeşil altın renk olarak birbirine çok yakın bir yerlerde), kaş kemiğine doğru yol alan satüre mor, ve alt kirpik çizgisine yerleşmiş o yeşil!!! Bu makyajı da tavuskuşları kıskanır mesela. Kuzguni siyah saçlarıyla da beni kıskandıran en alttaki modelden gözlerimi alamıyorum. Bu makyajı biraz daha basitleştirebilir, üst kirpik hizasına mor, alt kirpik hizasına yeşil çekerek (hele bir de kahverengi ya da siyahsa) gözlerinizi iyice ortaya çıkarabilirsiniz. Lacivert ve yeşilin de güzel bir ikili olduğunu söylemeliyim. Mücevher renkleri... Safir ve zümrüt.
Dolce&Gabbana ile bir kere daha sakinleşiyoruz. Derin derin nefesler alıyoruz. Sonra da veriyoruz. Kendimizi limon ağaçlarıyla bezeli bir İtalyan kasabasında buluyoruz. Biraz Sophia (Loren) biraz Monica (Bellucci ya da belki Vitti)'yiz. Pembeyiz. Ama neon pembe değil. Tenle birebir uyumlu, içinde kahverengi tınılar taşıyan, kadınsı bir pembe.
Sonra karanlık tarafımız yeniden hortluyor ve kendimizi Versace defilesinde buluyoruz. Göz kapaklarımızı hırs ve karanlık bürümüş. Neyse ki o sevimli kâküllerimiz var. Kaşlarımız ise ortada görünmüyor. Bir süreliğine 'aradığımız kaşlarımıza ulaşılamıyor'. Bu kadar yoğun bir göz makyajıyla belki de böylesi daha iyi.
Fendi, kaşa faça atıyor. Grinin en açık tonuyla, sanki 'bir arkadaşınız duvarını bu sofistike ve mesafeli renge boyarken dayanamayıp size de bulaştırmış' havasında yapıyor bunu. Ben bu görüntüye bayıldım. Yapar mıyım? O başka mesele. Bu arada geçtiğimiz sezonun örgüsünün 'ıslak saç' versiyonuyla yeniden karşımızda olduğunu fark ettiniz herhalde...
Raf Simons'un göz yaşartıcı bomba (ya da bilenleriniz bilir, Sulugöz ciklet) edasındaki vedasının fotoğrafları tüm bloglarda paylaşılırken, biz Jil Sander kadınının bir bahar meyvesini andıran dudaklarına odaklanalım. Tenin geri kalanını tertemiz bırakalım, hiç ellemeyelim ki Raf kızmasın. Saçları da 'a la Gwyneth' (Oscar'a katılan fit ve hip elf görüntüsü) at kuyruğu yapalım. Kulakların hemen üzerinden o at kuyruğunu azıcık hırpalamaya ve saçın o bölgesini hafifçe bollaştırmaya özen gösterelim.
Bir başka favorim de Marni. Pembe, yalnızca taze bir renk vermek için değil kemik yapısını belirginleştiren gölgeler yaratmak için de kullanıldı Sonbahar/Kış 2012 defilelerinde. Bu pembe, Dolce&Gabbana'daki skalanın aksine, biraz daha turanj ve canlı. Ama asla neon değil, pop değil. Kim ne derse desin, gözün hemen üzerine düşen, yoğun bir perçemin tüm dikkati göze çektiğine, kadınsı ve seksi bir görünüm yarattığına inanıyorum ben.
Missoni'de ise bir tek saçı beğenebildim. Parçalara ayrılmış, sanki iç içe geçmiş gibi duran bu saçı sevdim. 'Saç parsellemek' böyle bir şey olsa gerek...
Cavalli'nin goz pinarlarinda kullandigi peridot sarisi renkten Urban Decay'den almistim ben kalem seklinde birkac sene once, Honey adi. Bir goz kalemi ancak bu kadar muhtesem olabilir, goz altlarinda hafif gezdirince yuzu inanilmaz aydinlatiyor bence.
ReplyDeleteSiteni begeniyorum cok fazla. Fakat yazdiklarin o kadar cok tercume kokuyor ki.. Bu tarzi seviyorum, dergi havasi katiyor ama ceviri ceviri demeden de gecemiyorum.
ReplyDeleteufak bir elestiri olsun..
sevgiler..
İltifat ve eleştiri için teşekkürler,
ReplyDeleteYazdığım her şey kendi tecrübe ve fikirlerime dayanıyor. Bu sebeple tercümesini yaptığım tek şey güzellik hakkındaki iç sesim olabilir...
Sevgiler,
aC.
seçtiğin makyajlar çok hoş, ilham verici blogunu izlemeye aldım benimkine de beklerim:)
ReplyDelete