Diane Keaton, kızı Dexter'a yazdığı bir mektupta şöyle demiş:
"Dexter, sen kahverengi saçlı ve kahverengi gözlü, üç yaşında bir kızsın. Carol Kane senin için, 'Oooo, hayır hayır, o kahverengi saçlı ve kahverengi gözlü bir kız değil, Dexter'ın ela gözleri ve kızıl sarı saçları var' diyor. Kathryn Grody senin sarışınlığın sınırlarında gezinen bir kumral olduğunu iddia ediyor. Renk körü Bill Robinson, kızıl diyor. 'Onun kızıl saçları ve yeşil gözleri var.' Yeşil gözleri mi? Sana tek söyleyebileceğim hepsinin yanılıyor olduğu. Senin, hayallerindeki minik prenses rolünü oynamanı bekliyorlar, kendi görsel ajandalarında senin için bir gelecek belirlemişler. Annem bile tüm hassasiyetini bir kenara bırakarak, 'Dexter, sarı saçlı bir melek' deyiverdi. Senin ne kadar özel bir yaratık olduğunla ilgili teorilere sahip. Özel mözel. Ben bu tip abartılı cesaretlendirmelerin kimseyi sağlıklı bir egoya götürebileceğini düşünmüyorum. Seni 'olağanüstü'nün dipsiz çukuruna göndermek çok fazla olur. Bunu bilecek kadar yaşadım. Hem kahverenginin nesi var? Senin, içinden her daim sevinç fışkıran kahverengi gözbebeklerine bayılıyorum. Dünyanın yeniden güzel bir yer olması için tek yapman gereken onları açmak ve bana bakmak. Kahverengi güzeldir. Toprak kahverengidir. Chocolate Labrador Retriever köpekler kahverengidir. Ayılar kahverengidir ve senin gözlerin en güzel kahverengi. Seni mitleştiren o ekibin bir parçası olmayı reddediyorum. Seni saçmasapan umutlarla başbaşa bırakmakla kalmıyor onlar, her şeyden önce gerçek değiller. Oh, unutmadan, bir söz daha. Benim yaptığım gibi başkalarının beklentilerini karşılamak için çabalamayacağına söz ver. Bunu yapma Dex. Kaygan bir yamaç. Kahverengi kahverengidir. Bunu kabullen.
Seni seviyorum,
Annen"
Then Again, a memoir, Diane Keaton
1996'da evlat edindiği Dexter'ın saçları, büyüdüğünde gerçekten de açık kumral/sarışın olmuş olmasına ama gençliğinde kendi fiziğini asla beğenmeyen ve uzun yıllar boyunca Bulimia Nervosa ile savaşan Keaton'ın bu söyledikleri sanki ben Dexter'mışım gibi hafızama kazındı. Ne kadar güzel ve gerçek bir yaklaşım. Keaton, kitapta kendisinin geç büyüyenlerden biri olduğunu söylüyor. 50 yaşından sonra anne olduğunda insan, böyle bir dürüstlük ve açıklıkla çocuk büyütebiliyor demek ki. Paragrafı ben Türkçe'ye çevirdiğim için bazı gariplikler olabilir, mazur görünüz. Bu yazının amacına odaklanınız:
Kendi güzelliğimizle ilgili Keaton'laşalım. Aynaya baktığımızda gördüğümüz şeyden yalnızca bir tane olduğunu, onun da bize ait olduğunu bilelim. Bunu kendimize hatırlatalım.
İyi haftalar 10dakika'cılar!
ne kadar güzel bir yaklaşım..düşünüyorum da benim annemde asla bana sen prensessin sen muhteşemsin leoparlar kırmızılar sana çok yakışıyor falan diye yetiştirmedi beni...dolayısıyla büyüdüğüm zaman hayatın gerçekleri beni yıpratmadı, neysem oydum hala öyleyim.
ReplyDeletebu posta bayıldım..sanırım son zamanlarda okuduğum en güzel post
ne güzel bir mektupmuş :) paylaştığın için teşekkürler..
ReplyDeletehakikaten iyidir kahverengi ;)