Lenny Kravitz, 'American woman stay away from me' diyor. Neden böyle diyor, anlamıyorum. New York Moda Haftası'na şöyle bir göz atacak olursak (iki farklı bölümle göz atacağız sevgili 10dakika'cılar) 2012 İlkbahar/Yaz sezonunda karşımıza çıkan Amerikan kadınının, dönüşmek istediğimiz her şey olduğunu görüyoruz. Bu durum, onların klasiğe sığınan ve bu anlamda pek de cesur görünmeyen ruh halleri için geçerli değil ancak saç ve makyaj konusunda harikulade ilham kaynaklarıyla karşı karşıyayız. 'Komşu kızı' olarak küçümsediğimiz o kavram, sofistike bir virajla rotamızı değiştiriyor ve bizi New York'un tam kalbine götürüyor; modern Amerikan kadınının, her şeyden önce kendi rahatlığını ve konforunu düşündüğü, kendini kabullendiği ve sevdiği, hepimizin gitmek istediği o yere...
Anna Sui ile başlıyoruz. Üstte gördüğünüz gibi, Sui, Veronica Lake'in kült saç modeliyle pembenin tazeliğini birleştirmiş. Önemli bir geceye hazırlanan çoğu kadının kuaföre götürüp göstermek isteyeceği fotoğraf da hemen altta.
Calvin Klein'daki makyaj o kadar sade, o kadar yok gibiydi ki...
Ben daha ziyade şu güzel ayakkabılarla ilgilenmeyi tercih ettim.
Carolina Herrera için de aynı şey söylenebilir. Karamel ve bronzla çerçevelenen gözler, pembenin soğuk ve duru bir tonuyla belirginleştirilmiş dudaklar... Grace Kelly'e zarif bir selam çakan o at kuyruğu...
'E hani olmak istediğimiz her şeydi bu kadın?' dediğinizi duyar gibiyim. İşte (en azından benim) olmak isteyebileceğimiz kadınlardan biriyle Donna Karan'da karşılaşıyoruz. Merhaba Rouge Noir, nasılsın? Her ne kadar kışsal etkiler taşıyor olsa da bu şarap rengi dudaklarla allıksız ve pürüzsüz tenin yarattığı kontrasta bayıldım ben! Tırnaklara dikkat!
Derek Lam, sarı, dore ve turuncu gibi sıcak tonları kullanarak, gözlerde yumuşak bir gölgelendirme yapmış. Estée ürünleriyle bugüne kadar yapılan en modern ve gösterişli makyajlardan biriyle karşı karşıyayız. Hemen altta gördüğünüz platin, S&M etkileri taşıyan bu at kuyruğu, önümüzdeki yaz uzun saçların sıkı sıkı toplanacağını işaret ediyor.
Seneler önce sıçradığı güzellik dünyasından her daim çok keyif aldığı, her halinden belli olan Diane Von Furstenberg, tam kıvamında nemlenmiş pırıl pırıl bir cilt (Benefit You Rebel Tinted Moisturizer) ve gölgelendirilmesi gereken yerlere bronz bir dokunuşla (NARS The Multiple Laguna) bizleri 'Makyaj 101' dersine çağırıyor. Cildinizle ve yüzünüzle ne yapacağınızı bilemez bir halde misiniz? Sadeleşin. Göz kaleminin olmadığı yerde, maskaranın daha da önem kazandığını unutmayın.
Marc by Marc Jacobs, hedeflediği Lolita kitlesi için doğal tonları tercih etmiş elbette. Öte yandan tırnaklar çıldırmış, renklenmiş vaziyette. Şu alttaki fotoğrafta dikkatimi en çok çeken şey, kaşlar oldu. Eğer güzel bir kaş şekline sahipseniz ve vakti zamanında kaşlarınızı yolmamış o şanslı kadınlardansanız, onları taradıktan sonra şeffaf bir kaş jeliyle belirginleştirmeyi deneyin. Farkı göreceksiniz.
Benim en beğendiğim görüntülerden biri, tabii ki Michael Kors'a ait. Kendisi birkaç sezondur ne kılık kıyafet, ne de saç/makyaj anlamında hayal kırıklığına uğratıyor bizleri. Her şey kusursuz. Her şey tam kıvamında. Her detay sonuna kadar kullanılmış ve değerlendirilmiş ama hiçbir şey fazla değil. Allık, başrolde. Pembeden şeftaliye dönen sıcak tonlar, bronzlaştırıcı pudra tadında kemikleri belirginleştiriyor. Böylesine dominant bir allığa yoğun bir far ya da ruj eklemek, makyajın modern görüntüsünü baltalayacaktır. Michael'ın kitabına uyun siz de.
İlk bölümümüz burada bitiyor. Yarın Oscar, Vera ve Ralph'te sıra. 'Americana' hadisesinin demirbaşlarında yani... See you later, alligator(s).
M.Kors beni aldı götürdü; ama düşünüyorum da bende elmacık kemiğinden nasibini alamamış şeftali yanaklar, allığı fazla kaçırmış, imajından nasıl kurtulabilir? Ah bu Batılı kızlar hep kandırıyor bizi :(
ReplyDeletesana şöyle bir önerim olabilir (ben de elmacık kemiğinden nasibini almamış o insanlardan biriyim çünkü) mat ve yoğun renklerden uzak dur. İçinde sim de olmayan, pırıltı olan allıklara yönel. onlarla daha soft ve gerçekçi bir etki yaratabilirsin. Bir de nars'ın kabuki serisinde ita isimli bir fırça var. en güzel gölgeler onunla yapılıyor.
ReplyDeleteÇok teşekkür ederim :))
ReplyDelete"Önemli bir geceye hazırlanan çoğu kadının kuaföre götürüp göstermek isteyeceği fotoğraf" mükemmele çok yakın ancak filmin sonunda Bihter maşasıyla çıkacak o kadın kuaförden. Çünkü Türkiye'de tanıdığım hiçbir kuaför o saçı o haliyle bırakıp (lülelendirmeden) müşterisini yollamaz. Onurlarına dokunur.
ReplyDeleterouge noir'a bayildim. Dudaklarima olmasa da tirnaklarima uygulanabilir diye dusunuyorum.
ReplyDelete