Her şeyden önce Yıldırım geri döndü!
Sonbahar/Kış sezonuna giriyoruz ya… aynı benim gibi saçlarım da depresyonda. Dökülüyorlar. Onların şu halinden biraz da ben sorumluyum. Okurken, yazarken, bir şeyler düşünürken saçlarımla zalimce oynamak gibi bir huya sahibim çünkü. Bugün, bu konu hakkında yine bir yandan onlarla oynayarak düşünüp taşınırken Nalan'dan (güzellik konularına pek meraklı, pek titiz, pek tavsiyesine kulak verilesi bir arkadaşımdan) bir mail geldi. Sormuş bana: İlik bakımı yaptırdın mı? Daha önce başkalarından da duyduğum bu bakım, birden 'iştahımı kabarttı'. Hemen Yıldırım'a bir mesaj, iki soru. 1) Ne zaman dönüyorsun? 2) İlik bakımı yapıyor musun? İki cevabın da tam beklediğim gibi olması üzerine soluğu El İstanbul'da aldım. Bu salonun tüm modernliğiyle pek de uyuşmayan ismi, içerideki tatlı elemanların becerileri sayesinde 'saç şeyhi'ne dönüşmesi bahanesiyle açıklanabilir… (Evet, olmadı bu. Farkındayım.)
Salonun sevdiğim birkaç detayını sizlerle tabii ki paylaşacağım ama önce şu ilik bakımını ince eleyip sık dokuyalım biraz…
Tarif şu: Dananın but kemiğinden çıkan iliği kasaptan alıyorsunuz. İliği kaynatıyorsunuz. Çıkan kokuya tahammül ediyorsunuz. Eriyen ilik, kemikten ayrışıyor. Onu bir buz kalıbına bölüştürüyorsunuz. Her bakımda bir parça kullanmanız yetiyor. Buzluktan çıkardığınız iliği plastik bir kaba koyuyorsunuz. O kabı kaynar su dolu başka bir kaba koyup, iliği sıcakta karıştırarak sıvı hale getiriyorsunuz (altta).
Saç yapınıza göre seçtiğiniz, protein ya da nem bakımı yapan bir ürünle (El İstanbul Paul Mitchell, Sebastian ve benim çok ama çok sevdiğim Davines ürünlerini kullanıyor) karıştırıyorsunuz (altta). Yıkanmış, ıslak ama kremlenmemiş saça uyguluyorsunuz. Saç uçlarına sürdükten sonra ısıyla saça yediriyorsunuz. Isı, saçın pul tabakasını genişletiyor ve bakımın içeri sızmasına yardımcı oluyor. 20 dakika sıcak sıcak bekledikten sonra bir şampuan seansı bekliyor sizi.
Bir kobay olarak şu detayları da eklemek istiyorum:
- İlik, bir kere kemikten ayrılıp donduruldu mu, kokusunu kaybediyor. Hatta ilikle birleştirdiğiniz bakım güzel kokuyorsa (benimki Sebastian Hydre Deep Moisturizing Treatment'tı) tüm bakım boyunca mis gibi kokular içinde kalıyorsunuz. Bu sebepten El İstanbul'un müşterilerinden Ahu Yağtu, bu bakımı 'iyilik' olarak yeniden vaftiz etmiş.
- Isı olmadan bu bakımın hiçbir anlamı yok. Evde uygulayacaksanız saçınızı yakmadan, eşit derecede yüksek ısı altında tutmanın bir yolunu bulmanız gerekiyor.
- Tek bir seanstan hiçbir fayda sağlayamıyorsunuz. Dört hafta boyunca, haftada bir kere yapılması tavsiye ediliyor. Öte yandan Yıldırım, bunun saç yapısına göre değiştiğini söyledi. Mesela benim gibi kalın ve kuru telli saçlara iki ya da üç seans yetermiş. Daha sonra nem takviyesiyle devam edilse olurmuş.
- Fiyat konusunda bir şey söyleyemiyorum. Her yeniliği hevesle denediğim ve kendimi bu uğurda feda ettiğim (bir de artık müdavim müşteri olduğum) için kıyak geçiyor bana El İstanbullular.
- İlik saf bir protein. Bu bakımın, Brazilian Keratin Treatment'la hiçbir ilgisi ya da benzerliği yok. Yapılandırıcı özelliği var, düzleştirici değil.
Sonuç:
Memnun kaldım. Daha sonra hafifçe inceltilen, şekle sokulan saçlarım parlak parlak kurudu. Normalde yaptıkları gibi tel tel olmadı. Gerçek sonucu birkaç hafta sonra görecekmişim. O zaman sizlere de bildireceğim tabii.
El İstanbul'un en sevdiğim detayı bir barı olması aslında. Üzerinde gazete ve dergiler duruyor. Beklerken (ki benim başıma gelmedi daha hiç, çok mutluyum, randevularına sadık insanlar) orada takılabiliyorsunuz.
Bir diğer güzellik şu: Saç yıkamak için yerinizden kalkmak, kafanızda havlular ve yüzünüzde boyalarla robot gibi hareket ederek rahatsız bir koltuğa ilişmeniz gerekmiyor. Yıkama size geliyor (altta).
Bir de ayaklarımı dayadığım şu 'tank'lar var yerde (altta). İyi anlaşacağımızı buradan anlamalıydım. Benim de tankım var, El İstanbul'un da!
Sedat ve Yıldırım, genelde dergi ya da reklam çekimlerinde oluyor. Dolayısıyla randevu almakta, gitmeden aramakta fayda var.
El İstanbul: 0212 257 05 92