30.11.12

Tenimin fonu gözümün bebeği



























Bronz tenin doğalı makbul. Sahtesinin pabucu çoktan dama atıldı. Cildimiz olduğu gibi görünüp göründüğü gibi olma savaşı veriyor. Durum acil. Durum önemini koruyor. 'Bunu da nereden çıkardın' gibi bir yorum gelirse sizlerden, 'e bana mailler atıp güzel bir fondöten önerisinde bulunmamı istediniz ya' derim cevaben. Renkli nemlendiricileri her zaman fondötene tercih ediyorum. Bir kere daha doğal görünüyorlar. Yapıları incecik, cildi nemli ve bakımlı gösteriyorlar. Ufak tefek lekelerin, çillerin gözükmesi taraftarıyım, makyaj daha doğal duruyor. Cilt tonundaki dengesizlikler, burnun etrafındaki kırmızılıklar (onlara pigmentasyon bozukluğu diyoruz dermatoloji dilinde) renkli nemlendiricilerin rahatlıkla ortadan kaldırdığı şeyler. Eğer sivilce probleminiz varsa, boya badana şeklinde bir fondöten tercih etmek yerine, kapatıcı kullanarak bu sorunu da ortadan kaldırabilirsiniz.


BENEFIT YOU REBEL: Sanki hiçbir şey sürmemiş gibi (en üstte)
Piyasaya ilk çıktığı günden beri favorim. Köpükle krem arasında gidip gelen, tam kıvamında saydam, tam kıvamında yoğun bir dokusu var. Cilde sürdüğünüz anda bunun size iyi gelecek, cildinizi emanet edebileceğiniz bir renkli nemlendirici olduğunu anlıyorsunuz. Cilt bakımı rutinimin üzerine sürdüğüm de oluyor, sadece nemlendirici serum kullanıp geriye kalan her şeyi You Rebel'la hallettiğim de. Yaşım ilerledikçe ufak ufak kurumaya başlayan cildim, biraz daha az yağlı ve açık renk You Rebel Light'ı kullanmama engel oluyor. Eğer eliniz bugüne kadar bu Çokokrem kılıklı ambalaja değmediyse, şimdi tam zamanıdır.


YVES SAINT LAURENT LE TEINT TOUCHE ÉCLAT FOUNDATION: Doğal görünümlü ve aydınlık veren bir kapatıcılığa sahip
Dünya üzerindeki milyarlarca kadın gibi Touche Éclat kapatıcının müdavimlerindenseniz, bu fondötenin güzellik cemiyetine sunulduğu günü heyecanla beklemişsinizdir. Ben de öyle yaptım. Yves Saint Laurent, cildi aydınlatarak kapatmak konusunda rakip tanımıyor. İşte bu fondöten de aynen onu yapıyor. Senelerce altın rengi ambalajıyla göz altı bölgesine, burun kenarlarına ve dudak üzerine yaptığımız rötuşu şimdi tüm tenimize, üstelik makyajın ta en başında yapma şansını elde ediyoruz. Yapısını o kadar sevdim ki ten rengime birebir uyan ton dışında bir adet de koyu renk edindim. Böylece allık da sürmeme gerek kalmıyor, yüzümde belirginleştirmek istediğim her bölge için koyu renk fondöteni kullanıyorum.




























NARS PURE RADIANT TINTED MOISTURIZER: Işık, aydınlık, parlaklık ve başka güzel şeyler
Aynı Benefit You Rebel gibi, NARS'ın bu renkli nemlendiricisi de sanki hiçbir şey sürmemişsiniz izlenimini veriyor. T bölgesinde yağlanma yaşayanlar, üzerine bir kat ince pudra geçmek ve matlaştırıcı mendillerini yanlarında taşımak isteyebilir. Pure Radiant Tinted Moisturizer'ın yüze verdiği aydınlık ve sağlıklı görünüm o kadar hoşunuza gidecek ki karma cildinize bile uygulamak isteyeceksiniz. Ben Alaska ve Saint Moritz renklerini kullanıyorum, dönüşümlü olarak. Yazın bronzken de Seychelles ile Saint Moritz'i karıştırıp kullanıyordum. Bu renkli nemlendiriciyle ilgili çok sevdiğim başka bir detay da dokusunun karışımlara çok müsait oluşu.





























GIORGIO ARMANI LUMINOUS SILK FOUNDATION: Fondötenlerin Cadillac'ı
Pat McGrath gibi bir makyaj gurusu markaya danışmanlık yaparsa işte ortaya böylesine iddialı tanımlar çıkar. Luminous Silk Foundation cildinize değer değmez, ortaya harika bir sonuç çıkacağını anlıyorsunuz. Yağlı ve parlak değil, mat ve kalın değil. Tam olması gerektiği gibi. Ancak şunu söylemekte fayda var: Kalın bir tabaka sürecek olursanız herkes fondöten sürdüğünüzü fark edecektir. Bu, hemen hemen her fondöten için geçerli bir kural ama eğer ki parmaklarınızla fondöteni eşit şekilde yaymak konusunda acemiyseniz bir fondöten fırçasından yardım alın. Armani ailesinde en sevdiğim özelliklerden biri de fondöten ve kapatıcıların sarı ya da pembe bir skala yerine bej rengi üzerine odaklanmış olması.

























DIORSKIN NUDE SKIN-GLOWING MAKEUP: Natalie Portman'ın pürüzsüz tenine bir adım yaklaştıran fondöten
Dior'un son fondöten ataklarından biri olan Nude, cilt üzerinde bir maske gibi durmuyor. Yağsız bir parlaklığı hedefliyor ve eğer ki Portman gibi, bir kadının en kıymetli hazinesi olan pürüzsüz ciltle doğmadıysanız size göz kırparak 'bir Hollywood yıldızı olmayabilirsin ama kimse bir Hollywood yıldızı gibi makyaj yapmanı engelleyemez' diyor. Görevini de başarıyla yerine getiriyor. Mineraller, doğal bitkilerden elde edilen sihirli sular, saydam pigmentler, teknoloji derken... Kendimizi ayna karşısında beğeniyle izlerken buluyoruz. Diorskin Nude üzerine allık bile sürmeye kıyamıyorum, öyle söyleyeyim...




























CLINIQUE EVEN BETTER MAKE UP: Cildinde sorun olanlar bu 'kliniğe' başvursun
Ne zaman yüzümde kaynağı anlaşılmayan, saçmasapan bir sivilce belirse elim bu fondötene gidiyor. Hassas cilde sahip olanlarınız Even Better'dan memnun kalacaktır çünkü en minik meltemde bile kıpkırmızı olan ultra-alıngan ciltlerin hakkından bence ancak bu fondöten gelebiliyor. Sivilcenizin derecesine göre fondöteninizin üzerine kapatıcı ya da pudra takviyesi yapmanız gerekecek tabii. Ancak iyi bir baz her güzel şeyin başlangıcıdır. Bu arada benden sizlere bir tavsiye: Eğer yanak bölgenizde sivilceler varsa, krem allık asla kullanmayın, hatta toz allık kullanırken de olabildiğince hafif pembelere, açık gülkurularına, doğal şeftali tonlarına yönelin. Simli ürünlere de bir süreliğine (hatta fırsat bu fırsat, ebediyen) elveda deyin.

29.11.12

Hot Now!


















































Karşınızda Aralık ayının öne çıkan, konuşulacak, e tabii ki makyaj çantalarına giriş yapması beklenen "hot" ürünleri! Sephora Beauty Crackers, benim çok hoşuma giden bir hediye alternatifi. Hatta markanın bugüne kadar piyasaya sürdüğü en sevimli şeylerden biri olduğunu söyleyebilirim. Paketlerin içine gizlenmiş minik güzellik hediyelerini bulmak ise işin oyun kısmı. Make Up For Ever'ın takma kirpikleri, gittiğiniz bir partide tüm bakışları gözlerinize çekecek. Sizi bilemem ancak ben, bu takma kirpik olayıyla bir türlü barışamadım. Kendimi Minnie Mouse'a benzetiyorum, ayrıca 'yapışkanın etkisi gidecek mi', 'şimdi ya bu kirpik yemeğime düşerse' gibi endişeler kaplıyor içimi. Bu ayın "hot"ları içinde benim en ilgimi çeken ürün Urban Decay'in Eyeshadow Primer Potion'ı. Göz kapağında çizgi çizgi toplanan krem ya da toz far, sizi de en az benim kadar rahatsız ediyorsa bu minik tüpün içindeki bazı, özenle tüketmenizi tavsiye ediyorum. Marc Jacobs parfüm ailesi benim baharatlı ve odunsu zevkime hitap etmediği için Dot'la hiç ilgilenmedim. Ancak meyveli/çiçekli kokuları sevenler, uğurböceği kılıklı ambalajın içinde sevdikleri bir şeylerle karşılaşabilir.



19.11.12

Numara 5 / Bölüm 2





Chanel ve Marilyn Monroe'nun tarihçesine bir de buradan bakın.

15.11.12

Bir makyaj yarışmasının ardından














































Sephora Make Up Masters 2012, Yves Saint Laurent ve L'Officiel Dergisi sponsorluğunda geçtiğimiz akşam İstinyePark'ta gerçekleşti. Ben de kendimi jüri masasında otururken buldum. Hayır, öylesine bir kadeh şarap içmeye uğramadım. Bayağı bayağı puan vermek için çağrıldım ve Sephora/YSL ortaklığında hazırlanan 'değerlendirme formu' beni lise sınavlarına geri götürdü. Dikkat etmek gereken onlarca detay, yapılması gereken onlarca hesap vardı. Hatta benim yanıma koydukları hesap makinesi, finalistlerin puanlarını vergisiyle de hesaplayabiliyordu. İki makyör ve altı makyözden oluşan yarışmacı kadrosu, tüm gece boyunca çok heyecanlıydı. Bir kısmını Sephora ziyaretlerimden tanıdığım genç yetenekler, bir saat içinde kendilerine verilen artistik temadan ilham alarak muhteşem makyajlar yaratmaya çalıştı. Tema neydi diyecek olursanız Picasso, Matisse ve Miró'nun birer tablosuydu derim ben de. Finalistlerin çoğu bu tablolarda gördükleri renk ve desen karmaşasını modellerinin yüzüne birebir yansıtmayı tercih etti. Birinciliği kazanan Özlem Gürdağlı ise bir adım öteye giderek kendi hayal gücünü ve duygularını da kattı çorbanın içine, tuzunu tabii ki bol tuttu. Bir makyözün gösteriş düşkünlüğünden daha eğlenceli ne olabilir şu hayatta? (Space Invaders ve Bubblemania oyunları... keh keh keh.) Sponsor YSL olunca ürünler de smokin konforunda ve şıklığındaydı tabii. Markanın makyaj ürünlerine ben de bayılıyorum, bazı ürünlerini yıllardır kullanıyorum. Arada elim yeni bir şeylere gidiyor ama sonra bir bakmışım... Yine oradayım. Aynı siyah smokin gibi işte! Sephora'nın genç yeteneklere destek vermek, elemanlarını motive etmek amacıyla düzenlediği bu tip organizasyonları çok takdir ediyorum, devamını diliyorum. Sevgiler.

11.11.12

İstiyorum!!!





















Estée Lauder Zodiac Compacts, ilk duyduğum günden beri merakla beklediğim, sınırlı sayıda üretileceğini de bildiğim için 'ben nerelerden nasıl bulurum bu pudrayı' diyerekten karalar bağlayarak beklediğim bir üründü. Nihayet piyasaya çıkmış. Boğanın zayıf taraflarına hitap eden her şeye sahip bu şık aksesuar: Altın rengi, burcun uğur taşı olan zümrüt kibar şekilde ucuna iliştirilmiş, burcun sembolü hem sevimli hem şık. Yani her şey olması gerektiği gibi. İçindeki yüz pudrası ise Lauder ailesinin ta Estée'den beri tüm kadınlarının aksatmadan kullandığı şeffaf makyaj pudrası. Bittiğinde yeniden doldurabiliyorsunuz. Rujunuzu tazelemek (ve belki de burnunuzu pudralamak) için şu şık pudrayı kullandığınızı bir hayal edin! Diğer burçlar da hemen burada. Yengeç, yay, terazi ve ikizler favorim! Eğer kendi burcunuzu beğenmediyseniz yükseleninizi seçin, kim tutar sizi!








































'E peki Türkiye'ye ne zaman gelecek' diyorsunuz, haklısınız. Estée Lauder'den aldığım bilgiye göre gelmeyecek. Yurtdışına giden arkadaşa yalvarma seansları başlasın ya da internet alışverişi için pamuk eller klavyeye dokunsun.

6.11.12

10dakika Facebook'ta



























10dakika'nın atıştırmalık haberlerine, beğendiği fotoğraflara, nacizane öğütlerine artık Facebook'tan da ulaşabileceksiniz. Tık tık tık.

4.11.12

Jüri koltuğu





Bir makyaj artistinin çalışmasını izlemek beni her zaman heyecanlandırır. İnsan yüzünün boş bir kanvas olarak kullanılması, tek dokunuşun bile her şeyi değiştirmeye yettiği makyajı yeterince özel kılıyor zaten... Hele bir de bu iş, yetenekli bir makyör/zün fırçasına düştüyse, heyecanla beklediğim bir film vizyona girmiş kadar sevinirim. İşte Sephora'nın geleneği haline gelmiş, bu sene YSL ve L'Officiel dergisinin sponsorluğunda hayata geçecek Make-Up Masters 2012'de bu seyri jüri koltuğundan gerçekleştireceğimi öğrenince ne kadar sevindiğimi tahmin edersiniz. 13 Kasım'da İstinyePark'ta düzenlenecek organizasyonda L’Oreal Luxe Türkiye Genel Müdürü Elif İkiz, Sephora Genel Müdürü Beyhan Figen, L'Officiel Güzellik Editörü Şebnem Burcuoğlu, yetenekli makyör Hakan Kültür, fotoğrafçı Ümit Savacı, televizyon yıldızı Bade İşçil ve tasarımcı Zeynep Tosun'la birlikte en yetenekli fırçanın kime ait olduğuna karar vereceğiz. Ben tabii ki ayrıntıları buradan sizlerle paylaşıyor olacağım.




































YSL demişken geçen gün bir başka güzel derginin, Marie Claire Türkiye'nin Güzellik Editörü Deniz Tokgöz'le Touche Éclat günlerimizin yeniden başladığını konuşuyorduk. Markanın kült ürünlerinden (saniyede kaç tane satıldığını tahmin edin?!?!) biri olan bu kapatıcı, sıvıyla krem arasında gidip gelen müthiş dokusuyla, göz altı, dudak ve burun üstü gibi aydınlanması gereken bölgelere son derece doğal bir ışık kazandırıyor. Sanki hiçbir şey sürmemişsiniz ama tüm gün boyunca da makyajınız tazeliğini korumuş gibi. Eğer benim cildim iyi bir günündeyse ve 'ağır işçi' fondötene ya da onun 'hafifsiklet' kardeşi renkli nemlendiriciye ihtiyaç duymuyorsa sadece bu altın rengi, şık kalemi kullanarak yüzüme güzel bir tazelik kazandırıyorum. Touche Éclat'yı unutmuş ya da bugüne kadar hiç keşfetmemiş olanlarınız için (artık o nasıl mümkün olacaksa) işte size bir kullanma kılavuzu. Güzel aydınlanmalar!




Blogosferden "saç" beğen






































Kuaföre göstermek dergilerden sayfa sayfa örnek toplamak tarihe karıştı çünkü şimdi teknolojinin kölesiyiz. Beğendiğimiz ve illa ki yanımızda dursun dediğimiz görselleri çeşitli cihazlara yüklüyoruz, yanımızda dolaştırıyoruz. Değişen tek durum bu da değil: Artık Hollywood ve modeller dünyasına ihtiyacımız yok. Örneğin, eski yıllarda kısa saç kulübünün sadık bir üyesi olan bendeniz, Winona Ryder, Kate Moss, Audrey Tautou, Selma Blair gibi hayatının bir dönemini en hoş pixie modellerle geçiren yıldızları defterlerimin arasından eksik etmezken bugün, The Sartorialist, Garance Doré, Hanneli ve Into The Gloss'u tıklayarak, "gerçek" kadınların "gerçek" saçlarına göz atabiliyorum. Gerçek saç derken neyi kastediyorum? Photoshop darbesi ya da çekim anında yalnızca on dakika dayanan sprey darbeleriyle beni kandırmayan, -olduğugibigörünengöründüğügibiolan- saçları kastediyorum elbette.

Omuz boyu benim gelip gelebileceğim en uzun nokta olmasına rağmen, dolgun, sağlıklı, ucu kırılmamış, pırıl pırıl prenses saçlarını da beğenmeden duramıyorum. Biz doğru bir çift değiliz ancak yakışana da çok yakışıyor. Bakınız altta tüm blogger'ların favorisi bir stylist, Ada Kokosar.
















































Sonracığıma omuz boyu saçın en güzel örneklerinden birini Garance Doré'un bir çekimde keşfettiği Cisco verdi geçtiğimiz günlerde, yine Doré'un blogunda.


























Into The Gloss'tan anında klasörlerime attığım bir başka fotoğraf da, piercing'leri ve ona pek yakışan chignon'u yüzünden Maya'ya aitti. Bir gün ben de saçlarımı böyle toplayabilecek miyim acaba?





























Yasmin Sewell'le tüm saç dönemlerimiz çok benzeştiği (ve her şeyden önce kendisi hem stili hem de güzelliğiyle benim örnek aldığım bir kadın olduğu için -itiraf ediyorum işte, siz yabancı değilsiniz) için o da hep gözümün önünde tuttuklarımdan.





























Acaba bir gün kısacık saça geri döner miyim? Bir tarafım küpe takmayı dünyanın en zevkli olayı haline getiren bu Fransız ve pixie modelleri arıyor hep. Öte yandan uçuş uçuş, kabaran bir 'yele'yi de pek kişisel, pek özel buluyorum...































Bir an için top-modellere geri dönelim ve böylelikle kısa saç deyip de Saskia De Brauw'u es geçmiş olmayalım. Ne de olsa modellik kariyerinin bu kadar yüksek bir çıtaya çıkmasında o saçların payı büyük.








































Taylor Tommasi Hill, şu fotoğrafıyla 'herkes kızıl olsun, başka bir saç rengi olmasın' diyor adeta. Doğal saç rengimi asla değiştirmeyeceğimi bilsem de bu fotoğrafa da arada sırada bakmaktan alamıyorum kendimi.




























Küt mü dediniz? Kulak boyunu biraz geçsin mi dediniz? İşte buyrunuz! Ara renkleriyle, 'taranma' şekliyle ağzınıza layık bir mönü!



























Ombre dediğimiz (o bir anda ve zaman zaman da kademelerle değişerek çok açıklara ya da koyulara giden) saç modeli henüz ortalara yayılmamışken, ilk işareti bloglardan aldık. Ombre'nin hakkını veren arkadaşım Yasemin için bir kenarlara sakladığım bu iki fotoğraf, bugün hala hoşuma gidiyor.








































Kate Moss'un İ-D kapağında görür görmez vurulduğum şu saçlarının da bir kere daha altını çizmeden edemeyeceğim. Ne demiştim ben? Photoshop'suz, spreysiz, her iki saniyede bir saçı düzelten ve olması gerektiği forma geri döndüren kuaförsüz demiştim değil mi? Siz bana bakmayın. Bu müthiş kareyi göz ardı etmeyin.