26.4.11

Çıkardıkça güzelleşir makyaj
























Stylist Lisa Marie Fernandez, en sevdiğim güzellik bloglarından biri olan Into The Gloss'a makyaj rutinini anlatırken şöyle demiş: "Geceleri yüzümü yıkamıyorum, neden biliyor musunuz? Akşamdan kalma eyeliner'ın görüntüsüne bayılıyorum. Bir gece öncesinden kalma saç ve makyaj… İşte bunu hiçbir makyör baştan yaratamaz." Okuduğum bu cümle aklımın bir köşesine yerleşiyor. Sonra başka bir andayım. Büyük ekranda Keira Knightley, 'Atonement'ta -galiba yine en çok biz kadınların aklını çalan ve çelen- muhteşem bir güzellikte, makyaj masasının önüne oturmuş, özenle kırmızı rujunu sürüyor. Aynaya bir bakış fırlattıktan sonra, çizgisi çizgisine doğru sürülmüş rujunu şöyle bir siliyor. Artık hiçbir şey bir saniye önceki kadar mükemmel değil ve işte belki de bu yüzden her şey çok daha güzel. O kırmızılık yerini tatlı bir pembeliğe bırakıyor. Sanki Cecilia ve Robbie uzun uzun öpüşerek o ruju tüketmiş… sanki kırmızı ruj, filmin o sahnesine kadar bu kıvama gelmeyi sabırsızlıkla beklemiş gibi…

Önemli bir geceye hazırlanırken eğer ki usta bir makyörü tercih etmişseniz, neden sizi bir an önce makyaj masasının başına oturtmak ister? Çünkü makyajın yüze yerleşmek için zamana ihtiyacı vardır. O gecenin fotoğraflarına bakarken, neden tam ortasına denk gelen bir anda yüzünüzün en güzel halinde olduğunu düşünürsünüz? Çünkü makyajın yüze yerleşmek için 'sandığınızdan daha fazla' zamana ihtiyacı vardır. Ertesi sabah uyandığınızda (onayladığımdan değil ama diyelim ki çok üşendiniz ve bir kerelik makyajınızı silmeden uyudunuz) gecenin biriktirdiği fazlalıkları şöyle bir temizledikten sonra neden yüzünüzü yıkamaya kıyamazsınız? Çünkü bir gece önce makyajınız yapılırken olmasını istediğiniz her şey, şimdi oradadır: Gözleri belli belirsiz çevreleyen göz kalemi, dudaklarda hafif ve mahmur bir pembelik; ultra-siyahlığını geride bırakmış, sanki doğal ve gür kirpiklere sahipmişsiniz yanılgısına düşüren maskara. Sizin yüzünüz… ama çeyrek makyajlı.

'Eau de Parfum' dünyasında da benzer bir tablo söz konusu: Kokunuzun sokaklarda geçen bir günün sonuna doğru, rüzgar tarafından hırpalandıktan, tene iyice karıştıktan sonra daha da güzel kokması ve kendini en beklenmedik anda hatırlatması çok mu farklı sizce? Parfümün esansa dönüştüğü, tarafımızdan daha da sahiplenildiği, bundan başka bir şekilde kokamazmışız gibi hissettiren o an, çok tatminkar değil mi? 'Ne kokuyorsun' sorusunu yok eden, yerine 'ne güzel kokuyorsun'u getiren bir an o.

Sanki evrenin sırrı buymuş ve benim de çözmem gerekiyormuş! Lisa Marie Fernandez'in itirafıyla başlayan düşüncelerim bir güzellik iddiasına, gereksiz yere üstüme aldığım bu sorumluluk ise dört bir yana fırlattığım ve Naz'a isabet eden soru oklarına dönüşüyor: Çıkardıkça güzelleşir mi makyaj?

- Naz sence çıkardıkça güzelleşir mi makyaj? Haydi deneyelim. Sen en ağır, en havalı makyajını yap. Mönüde kırmızı ruj da olsun, siyah eyeliner da olsun, ölümüne maskara da olsun. Hatta biraz far bile sür. Sonra silelim. Bakalım nasıl oluyor…
- Salı sabahı bana gel. Önce kahve ardından makyaj. Sonra sileriz.

Fotoğraflarda gördüğünüz Naz Dipçin, ne moda ne de güzellik dünyasına yabancı. Benimle de senelerdir tanışıyor. Bu tanışıklığın suç ortaklığına dönüşmesinde, Naz'ın bir kadını güzelleştiren her şeye duyduğu büyük ilginin de payı var elbet. Bir editörden bahsederken bu halleri 'mesleki deformasyon' olarak vaftiz edersem (ki şu an etmiş bulundum) haksızlık olmaz sanırım. Kahvemizi içtikten sonra Naz, makyaj masasının başına geçiyor ve tam istediğim dozda, yoğun bir makyaj yapıyor. Makyajın, fırından yeni çıkmış hali de oldukça göz alıcı. Ancak ne zaman ki yağlı bir temizleyiciyle, cildine dokunmadan gözlerini ve dudaklarını hafif darbelerle temizliyor, işte o zaman her şey daha da güzel oluyor. Demek ki Keira'ya ait bir manevra değilmiş bu. Hepimiz yapabilirmişiz.


İhtiyaç listesini ikiye ayırmak gerekiyor: "M.Ö" ve "M.S". Makyajınızı yaparken, yani "M.Ö" döneminde mükemmel bir baz oluşturmanız önemli. Ne de olsa yarısını sileceksiniz. Fondöten ve pudranızın ardından, asla çıkmayacakmış gibi duran bir göz kalemi ve eyeliner (Estée Lauder Double Wear Stay-In-Place Eye Pencil, Benefit BADgal Waterproof Liner'ın siyah ya da antrasit rengi), kıpkırmızı bir ruj (Chanel Rouge Allure No:58 Audace ya da sıkı bir Givenchy kırmızısı) işinizi görecektir. Makyajınızı geriye sararken iddialı bir pamuk stoğu dışında, yağlı yapıda bir göz makyaj temizleyicisine (Sephora, NARS ya da Lancome'un kült ürünü BI-FACIL) ihtiyacınız olacak. Göz makyajınızı silerken, alt kirpik dibindeki kalemi tamamıyla yok etmemek önemli. Göz kapağını da fazla zorlamayın. 'Bu makyaj temizleyici çok kötü, makyajımı çıkarmıyor' dedirtecek bir performans bekleniyor sizden. "M.S" safasına geldiğinizde, birkaç minik dokunuşla yüzünüzü sanki hiç ellenmemiş gibi göstermelisiniz. Dudaklarınızın etrafında oluşan kırmızılıkları bir kapatıcı  yardımıyla örtüp, pamuk ve kağıt mendil darbeleri sonrasında kuruyan dudaklarınızı lip balm'la (Erborian, Burt's Bees ya da eskilerin bir numaralı nem kaynağı vazelinle) nemlendirin. Böylece kırmızı rujdan geriye kalan pembelik canlanacaktır. Yüze parlak bir görüntü kazandıran krem aydınlatıcı (NARS Copacabana Illuminator) ya da hafif yapılı bir renkli bir nemlendiriciyle (Benefit You Rebel Lite Tinted Moisturizer) doğal görünümünüze bir doz parlaklık katabilirsiniz.


Siz sıfır makyajlı halinizle zaten böyle mi görünüyorsunuz? O halde kendinizi benim kıskanç bakışlarımdan koruyarak kapıyı çekin ve yanınıza bir tane bile makyaj malzemesi almayın!



Sevgili 10dakika'cılar bu yazının orjinalini XOXO'nun yeni sayısında okuyabilirsiniz. Aslen dergi için yazdığım bu makyaj macerasını, buraya Naz'ın fotoğraflarıyla koymadan edemedim. Şu altta gördüğünüz kareyi de çok sevdiğim için onu da ekledim. Ne de olsa burası 10dakika, her şeyi yapmaya hakkımız var!



4 comments:

  1. Yine mükemmel bir 10 dakika gönderisi...

    ReplyDelete
  2. harika bi yazı olmuuş.bende yatmadan önce makyajını silmeye kıyamayanlardanım. bi de şöyle bi durum var ki bu da en az makyaj kadar vahim: duşa girmeden önce saçının tam istediğin şekle girip mükemmel görünmesi.kıyıp da duşa giremiyorum ama girmesem ertesi gün saçım yağlanıcak :(

    visnetadindaa.blogspot.com

    ReplyDelete
  3. duygularıma tercüman olmuşsun resmen :) yazıyı okuyunca çok şaşırdım. genelde gece makyajı yaptıysam eve yorgun döndüğüm için yıkayamadan uyur kalırım ve sabah aynadaki görüntüm o kadar hoşuma gider ki hep içimden keşke normalde makyajım böyle dursa diye düşünürüm...

    ReplyDelete
  4. Anonymous4.5.11

    ne keyifli bir yazı olmuş, bazen geç geldiğimde makyajımı silmeye üşenirim ya da ne bileyim iyi çıkaramam göz bölgesi makyajını, ertesi sabah o bugulu bugulu bakarım etrafa :))
    demek bu evrensel bir bulguymuş :)
    çok sevdim blogunu, sevgiler sana 10 dk :)

    ReplyDelete