2.3.11

Neler olup bitiyor (güzellik dünyasında)

























Belki de başlıkta 'benim küçük güzellik dünyam' ibaresini kullanmalıydım... Bvlgari'nin pek sevdiğim ve Türkiye sınırları içinde de büyük ilgi gören kokusu Jasmine Noir'ın light kız kardeşi Mon Jasmine Noir, iştah kabartıcı. Siyah şişe şeffaflığın etkisi altına girmiş. 2008 doğumlu esansın da özünde bulunan zambak, yasemin, miske bürünmüş nuga ve odunsu notalar, sedir, paçuli ve turunçgillerin arasından sıyrılıp kendini gösteriyor. Bir dönem severek kullandığım Jasmine Noir, bana göre ağır bir koku değildi. Bu yüzden Mon Jasmine Noir'ın kolonyalaştırılmış bir parfümden ziyade yeni ve taze bir kimlikle piyasaya sürülmesi hoş olur.


























Gelelim kampanyaya... Julianne Moore'un da aynı Kirsten Dunst (üstteki resim) gibi soyunduğu ve vahşi hayvanlarla poz verdiği Bvlgari mücevher kampanyasından sonra, benzer bir zevksizlikle karşı karşıyayız. Açıkçası Kirsten Dunst'ı neden seçtiklerini de anlayamadım, kendisi Balenciaga ya da Chloé gibi bir markanın elçiliğine daha çok yakışmaz mıydı? Bvlgari'ye de daha feminen, daha yuvarlak hatlı, biraz daha olgun bir kadın gerekiyor. Dunst'ın alttaki fotoğrafına bakacak olursanız, genç yıldızı güzelleştirmek adına da pek başarı sağlayamadıklarını görebilirsiniz...





















Natalie Portman, John Galliano'nun birbirine kattığı Dior'u terk etmek üzereymiş. Yahudi bir çifti kaba sözleriyle tacizi video görüntüleriyle de kanıtlanan Galliano, kült moda evinden kovuldu. Bu tip konulardaki hassasiyeti sektör tarafından bilinen müstakbel anne Portman'ın, bu cezalandırmaya rağmen Dior'a 'alors adieu' diyeceği ve bu kararından pek de pişman olmayacağı konuşuluyor şu sıralar.



























Foto-blogger'lar tarafından neredeyse Natalie Portman kadar ünlü bir yıldıza dönüştürülen Japon Vogue Moda Editörü Anna Dello Russo'nun bir heves piyasaya sürdüğü, vanilya ve badem kokulu parfümü Beyond'un satışları pek de iyi gitmiyormuş. Ayakkabı şeklindeki şişe, hoş bir detay. Yine de bir üstte gördüğünüz reklam kampanyasına da pek anlam veremedim.



















Miss Russo'nun moda haftası sırasında, Jil Sander tasarımları içinde çekilmiş şu fotoğrafı ise başlaması için sabırsızlandığımız yaz sezonunu yakından ilgilendiriyor. Neden mi? Çünkü iki gün önce bana bir ofis masasında gösterilen, turuncu, fuşya ve kırmızının hakimiyetindeki bir makyaj koleksiyonunu müjdeliyor. Koleksiyonun kendisi için sabırsızlanıyorum ama bir de makyaj çantaları var ki... Anna'cım onları bir portföy edasında elinde taşıyabilir... o kadar güzeller!






















Fazla satmayan bir parfümden 'bestseller' bir fara geçmek istiyorum müsade buyurursanız. Benefit Creaseless Cream Shadow/Liner, göz üzerinde toplanmaması ve muhteşem renkleri sayesinde Amerika ve Avrupa'da en çok satanlar arasına girmiş. Prada 2011 İlkbahar/Yaz defilesinde, Freja Beha Erichsen'in göz kapaklarında karşılaştığımız gümüşi mavi, işte şu yukarıdaki kavanozların içinde saklanıyor: Silver Spoon (gümüş) ve Tidal Rave (mavi).




















Eğer ki makyaj konusunda o kadar da iddialı değilseniz, Photoshop konusunda olmak isteyebilirsiniz. Leica lens kullanması sebebiyle her daim radarımda olan Panasonic, yeni mikro makinesi Lumix FX77'ye tüm kadınların ihtiyacı olan bir özellik eklemiş. Göz altındaki gölgelerden, sarı dişlerden, ciltteki kırmızılıklardan bir tuşla kurtulmanız mümkün. Tek yapmanız gereken fotoğraflarınızın sadece kendi makinenizle çekilmesini garantilemek. Kadın olmanın incelikleri ve zorlukları...



























Strivectin-SD'nin hassas ciltler için yarattığı Sensitive serisi de doğru ve kıvamında uygulanmış Photoshop kadar mucizevi bir şey. Çok yakında Sephora raflarındaki yerini alacak, listeye isminizi yazdırmayı ihmal etmeyin.






















Son olarak söylemek istediğim şey bir haberden ziyade sitem niteliği taşıyor. Jasmin Sewel (iki üstte) ve Christina Caradona (Trop Rouge'un yaratıcısı, bir üstte) uzun saçlı günlerimi özletiyor bana. Öte yandan Michelle Williams ya da Halle Berry gibi kısa saçı 'olması gereken de zaten bu' edasında taşıyan kadınları görünce... fikrimi hemen değiştiriveriyorum. Hollywood nereye çekerse ben oraya gelirim. Mi?

No comments:

Post a Comment