23.2.11

Somewhere over the rainbow...


























... skies are blue. Gökyüzü mavi, saçlar ise pembe, lila, yeşil ve mor. Buralardan uzakta bir yerlerde... İstanbul'daki yansımalarını bir tek, içinden platin çizgiler geçen upuzun sarı saçlarının uçlarına pembeler attıran arkadaşım Yasemin'de görebildim. Seviyor muyum sevmiyor muyum karar veremiyorum. Aklıma hemen Gwen Stefani'nin fosforik pembe saçlı, Punk günleri geliyor. Oldukça eski ve itici bir görüntü... Kendisinin kırmızı rujuyla ilgili de bazı sorunlarım var zaten. Öte yandan platin sarının, geçici bir boyayla, bir süreliğine bebek pembesine terfi etmesi, yukarıda gördüğünüz Hanneli Mustaparta imzalı fotoğrafta, hoşuma gitti. Kelly Osbourne'un (altta) lila ve gümüş arasında gidip gelen rengi de hiç fena değil bence...






















Bir de şu kız var, Anastasija Kondratjeva (altta). İsmini ben uydurmadım. Moda haftalarının bukalemunuydu kendisi. Bir defilede mor, bir defilede mavi saçlı oluveriyordu. Bir süre sonra çok mu sıkılır insan pembe saçlı olsa?




















Bir de yine altta gördüğünüz Rachel McAdams var. O, herkesten biraz daha önde giderek, kimseler pembe balyaj yaptırmazken tercih etmişti bu romantik aykırılığı. Uçların hafifçe pembeleşmesi, benim en çok hoşuma giden şekil galiba... McAdams'ın yaptığı türde nostaljik at kuyrukları ya da topuzlara başka bir hava katıyor. İddialı olduğu gerçeği değişmiyor tabii...



























İddia demişken... Genelde tüm hemcinslerini bu konuda harcayıp geçen (sürekli çıplak dolaşarak başarıyor bunu) Paz De La Huerta, renkli balyaj konusunda sınıfta kalmış. Bakır ve turuncu arasında gidip gelen o renk, saçlar için tasarlanmış bir Kasımpaşa forması adeta... Turuncu yerine alev kırmızısı dolaşsaydı o saçlarda fena mı olurdu?


No comments:

Post a Comment