26.9.12

Tikkat tikkat! Etrafta alışılmadık güzellikte yeni yüzler var!









































Amra Cerkezovic, Rooney Mara, Linda Evangelista, Michelle Williams gibi kadınların kaderini paylaşan bir isim. Saçlarını kestikten/değiştirdikten sonra görünür olanlardan. Bir alttaki fotoğrafa bakanlarınız, 'aaaaa, Demi Moore'un Ghost'taki hali' diyebilir. Moda haftasını oldukça kalabalık bir ajandayla geçiren bu genç model, bence gelecek vaat eden yüzlerden.

















































































Franziska Müller ise kemikli ve kemerli bir burnun sahip olabileceğiniz en güzel şey olduğunun gerçek bir kanıtı. Ayrık gözleri, yamuk dudakları, Elf kulakları ve uzun, kemikli yüzüyle klasik güzellik kavramına zıt düşen bir Alman. Onu da takibe alınız.





Lip Sync










































İngilizce başlık konusunda can sıktığımın farkındayım ama beni mazur görün. Her ne kadar Türkçe düşünüyor, yazıyor ve konuşuyor olsam da (bilmem kaç sene yurt dışında yaşadım, bunun Türkçe'si nasıl denir ki havasında olanlardan sanmayın beni) bazı söylemler İngilizce'de daha sevimli, daha muzur, daha 'cuk diye yerine oturuyor'.


Üstten alta doğru: Dries Van Noten, Missoni, Prada ve Rochas. Devamı da gelir elbet, henüz Paris'in en başındayız. Pigment, İlkbahar/Yaz 2013 sezonunda altın çağını yaşayacak. Bu renkli toz pudralar, podyum ardındaki makyaj masalarını yıllardır kuşatıyor aslında ama ilk defa bu kadar görünür ve kullanılır oldular. Doğru uygulandığında dudağı dolgunlaştıran ve öne çıkaran pigment'le ne kadar rahat yaşanır bilemiyorum ama bir güzellik çekimi için muhteşem bir ürün.


Öyle görünüyor ki önümüzdeki yaz dudaklarımızı tek bir ruj darbesiyle sokaklara çıkarmak yetmeyecek. Tam takım hazır olacağız: Dudak kalemi, ruj ve parlatıcı. Bu üçünü bir arada kullanan eskilerden kim kaldı?

Not: Dudak kalemiyle dudaklarınızın etrafına (içi mutlaka doldurulacak) bir çerçeve çizerken abartma sanatından uzak durmayın. Dudak çizginizin azıcık dışına taşmayı deneyin, dudağınızı içeri doğru boyamayın. Ama tabii her abartma sanatında olduğu gibi bunu da dozunda tutmaya özen gösterin.

İlk izlenim: Givenchy Noir Couture Mascara


































Givenchy'nin bugüne kadar en memnun kaldığım ürünü: Minik bir bombayı andıran fırçasıyla Phenomen'Eyes Mascara. Bu yüzden Noir Couture'ü de büyük heyecanla bekliyordum. Son Sephora turumda (sadece Sephora'da bulabiliyorsunuz kendisini) çantaya indirdim ve şimdi de sizler için masanın üzerine koydum. 'E kirpiğine koysaydın daha iyi olmaz mıydı' diyeceksiniz, haklısınız. Oraya da koydum. Çok memnun kaldım. Oturdum, sizlere bu yazıyı yazdım. Diğer tüm Givenchy ürünleri gibi yine Liv Tyler'ın yüzü olduğu bu maskara dört farklı görevi birden edinmiş tek kişilik bir orkestra adeta. Kirpiklere hacim kazandırıyor, onların kıvrılmasını sağlıyor, en minik kirpiğin bile metrelerce uzamasına yardımcı oluyor ve bir yandan da kirpiklerinize bakım yapıyor. Tüm bunları yapıyor mu? Kirpik bakımı hakkında konuşmak için biraz erken, kullanmaya geçtiğimiz hafta başladım. Ama dörtte üçü cepte. Kirpiklerimin rengi siyahtan da siyah olduğu için ben 1 numaralı Black Satin'i kullandım. Diğer renk de sarışın, kumral ve kızıllar için ideal olabileceğini düşündüğüm 2 numaralı Brown Satin.


Tek bir topun yerini üç toplu yeni bir fırçanın aldığını fark etmişsinizdir. Markanın Lash Booster Expert Complex'iyle (kirpikleri besleyen ve dolgunlaştıran bir bakım kompleksi) güçlendirilmiş maskaranın dokusu kremsi ve doygun. Kirpiğe sürüldüğü ilk katta bile büyük fark yaratıyor. Givenchy, düşünceli bir harekette bulunarak her ambalajın içine bir de normal fırça yerleştirmiş. Klasikten vazgeçmiyorsanız 'topitop' fırçanızı bir kenara koyabilir ve annenizin yolundan gidebilirsiniz. Ancak ben Liv Tyler'ın ve benim yolumdan giderek bu maskarayı tasarlandığı şekilde kullanmanızı tavsiye ediyorum.


Not: Fırçanın 3 topçuğunu sizlere göstermekten aciz fotoğraflar çektim. En son resimde maskaranın gölgesini takip edenler esas şekli görebilir. Şu videoyu da seyretmemezlik etmeyin, Liv Tyler güzelliğinin doruğunda.



(Bana göre) Milano'nun yıldızı: Dolce&Gabbana







































Saç ve makyajı elbiseler olmadan yansıtmak istemediğim bir defileyle karşılaştığımda 'tav olduğumu' bilirim. Muhtemelen bu yazıyı yazdıktan sonra 50'lerin, 60'ların Sicilya'sını araştırmaya koyulacağım. Domenico Dolce ve Stefano Gabbana'nın köklerine, doğdukları şehre adadıkları İlkbahar/Yaz 2013 koleksiyonu, ikili ile ilgili sıkça söylenen bir cümleyi doğruluyor: "Dolce&Gabbana, kadın ruhundan anlıyor." Her ne kadar kendimi modern, temiz, sade bir şeyleri beğenirken, daha da önemlisi onlarla bütünleştiğimi hissederken hayal etsem de kanımın kaynamasına engel olamıyorum. Bir sezon önce elbiselere asılan o kırmızı biberler, içimde dolanıyor. Ben, bir kadınım ve bu görünüm benim olmalı!!!














































































Fular ya da eşarp cinsi aksesuarlarla aramın iyi olduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Onları saça sabitleme sanatını bir türlü anlayamadığımdan, sürekli kaygan zeminde kaldıklarından, bugüne kadar iki kere buluşma şansımız oldu. Tesadüfe bakın ki üzerimde bu tarz bir şeyler vardı iki seferde de. Ve gerçekten çok iyi hissediyordum! Dolayısıyla Guido Palau'nun (göz rengine uyumlu eşarp detayına dikkat dikkat) Sicilyalı kadınların büyük beceriyle kafalarına sarıverdiğini hayal ettiğim şu eşarplarla yaptığı topuza bayıldım.




















































































































Kullanılan tüm makyaj malzemeleri Dolce&Gabbana koleksiyonuna ait. Pat McGrath, Sole, Mocha, Apricot isimli allıkları ve The Makeup Luminous Liquid Foundation'ı kullanmış mesela. Modellerin yüzünde gördüğümüz o sıcacık ışığı yaratırken gözünü Richard Avedon'un 50'lerde çektiği siyah/beyaz bir fotoğrafa dikmiş. Kuyruklu eyeliner konusunda çoğu makyörün söylediği şeyi tekrar ediyor McGrath: "Önce kalemle çizginizi çekin, üzerinden sıvı eyeliner'la geçin." Dudakların doğal rengine fazla müdahale edilmemiş. Kaşlar da doğal yine. Böylesi doğal bir sonuç elde etmek için kaşınızı doğal tonundan iki renk açık bir farla doldurmanız daha iyi olacaktır. Kaş kalemleri en ustaca kullanıldıkları zamanlarda bile kendilerini fark ettiriyor.


Bu koleksiyonu görür görmez kendimi tutamayarak Facebook'a da yazmış bulundum: Haydi hemen bir sonraki yaz gelsin. Kendimizi Sicilya'nın arnavut kaldırımlarına atalım. Gün ortası elimizde Campari'lerle sokaklarda dolaşalım, dans edelim. Öyle bir hayatımız, öyle bir yazımız olsun. Dream on, 10dakika'cılar!














































































Abre Los Ojos






































Tom Cruise ve Penelopé Cruz'un aşklarını (Cru'ların çarpışması) filizlendiren 'Vanilla Sky', Almadovar'ın 'Abre Los Ojos'unun ikinci versiyonuydu diyebiliriz. İki film de aynı replikle başlıyordu: 'Aç gözlerini!'. İşte Milano'daki bazı makyaj manzaraları bana hemen bu güçlü cümleyi hatırlattı. Pat McGrath (Versace, Gucci) ve Tom Pecheux (Marni) gibi ustaların fırça darbeleriyle çarpıcı bir derinlik kazanan gözler, en doğal hareketleriyle bile bizleri etkilemeyi başarıyor. Hatta içimizden şöyle bir cümle geçiriyoruz: "Acaba modeller gözlerini hiç açmasalar mı?" Gucci'de Pat McGrath, her sezon illa ki belirginleştirdiği kaşları bir kenara bırakmış ve göze badem şekli veren bronz bir makyajı tercih etmiş. Style.com'a 'burası Milano, artık sade olmamıza gerek yok, istediğimiz kadar abartabiliriz' demiş. Bu makyajın doğallığı kaşların kendi halinde taranmasından, herhangi bir takviyeye maruz kalmamasından geliyor. Etkisi ise takma kirpiklerden... Gözün dışındaki yumuşak bronzluk, gözün içini ve kirpik diplerini saran siyahlıkla dengelenmiş. Her sezon, her gün uygulanabilecek kadınsı ama modern bir görünüş.

















































































Tom Pecheux, 'tazelik', 'nem', 'pembelik' ve 'romantizm' diyor ve asla romantik yerlerde dolanmayan Consuelo Castiglioni'nin desenlerini bu doğal görünümle birleştiriyor. Kaşlar yine doğal ve açık renk. Göz kapaklarının ve dudakların üzerinde ilkbahar sabahını andıran bir pembelik var. Cilt ekstra nemli. Yine Style.com'da okuduğuma göre Pecheux, bu nemi artık imzası haline gelen şu karışımla sağlamış: Estée Lauder DayWear Advanced Multi-Protection Anti-Oxidant Creme ve Idealist Even Skintone Illuminator bir araya geliyor, MAC Studio Sculpt Foundation ise son katı oluşturuyor. Göz kapaklarındaki parlaklık, alta allık üste ise Elizabeth Arden 8 Hour Cream kullanarak da elde edilebilir.

















































































Cool ve seksi Versace kızının göz kapaklarını dolu görmek, bizleri şaşırtmıyor. Tüm bu makyajlarda en çok dikkatimi çeken detay, kaş ve göz makyajı arasındaki denge oldu. Eğer yine Pat McGrath'in maharetli ellerinden çıkan bu makyajda kaşlar da ağır bir şekilde boyanmış olsaydı, makyaj modernliğini kaybedecekti. Göz kapaklarınızda far yerine renkli pigmentler kullanmak gerekiyor. En alta koyu bir espresso kahvesi. Göz kapağının ortasına bronz ve yağ yeşili arasında gidip gelen bir pigment'i fırça yardımıyla yediriyoruz. Allık yerine ise elmacık kemiklerini belirginleştiren doğal gölgeleri tercih ediyoruz. Guido Palau, saç konusunda Donatella'nın sözünden çıkmamış. Yapılı gibi durmayan ama aslında yapılı olan, sanki kuaförden çıktıktan sonra bir süre rüzgar yemiş izlenimi veren bu saç modeli, sanıyorum çoğumuzun varmak istediği yeri temsil ediyor.