25.12.12

10dakika'nın bugüne kadar aldığı en özel mektup

10dakika'ya şu sıralar pek vakit ayıramadığımı fark etmişsinizdir. Nihayet hayalimdeki blogun tasarımı tamamlandı. Yeni yılda 10dakika, yeni adresinde sizlerle buluşacak. Bunun olabilmesi için de biraz zamana ihtiyacım var, ne de olsa sizleri bomboş bir sayfayla karşılamak ayıp olur! Bu bekleyiş döneminde Zekiye Altürk'ün 10dakika Facebook sayfasına bıraktığı mesaj, günüme bomba gibi düştü. Beni övdüğünden değil azıcık yerdiğinden sizlerle paylaşmak istedim. Doğrudur, 10dakika'ya 'bana ait güzellik dünyası' muamelesi yaptığımdan bu dili, bu jargonu bilenleri rahat ettirebiliyorum ancak. Makyaj malzemeleri konusunda tecrübesiz ama istekli, her gün tüm yazılarımı okuyan bazı tatlı insanları hiç istemediğim halde 'dışlayabiliyorum'. Bunun böyle olmadığını söylemek istedim: Amacım güzelliğin belli bir maddi güçle sağlanabileceğini hissettirmek değil asla. Dolayısıyla şu yazdıklarım sana hem teşekkür hem de özür mesajı olsun Zekiye Altürk. Eğer benimle adresini paylaşırsan en kısa zamanda Sephora'dan kocaman bir makyaj paketinin eline ulaşmasını sağlayacağım. Ama önce yazını tek bir noktasına, virgülüne dokunmadan tüm 10dakika'cılarla paylaşacağım.



Merhaba sevgili 10 Dakika Gecikiyorum

10 Dakika gecikiyorum diye hitap ediyorum çünkü ismini yaşantınla ilgili hiçbir şeyi araştırmadım. Çok kere buna yeltendim ancak ben de oluşturduğun etkinin, büyünün yok olmasından korktum. Hep böyle sır olarak kalsın istedim. Çok kere düşündüm sana mail atmayı çok kere yeltendim ama dikkate almamandan korktum ki öyle bir şey olursa üzülürüm. Şu hayatta hep silik yaşadım bu yazıyı yok sayman yani sana karşı olan düşüncelerimi sevgimi dikkate almaman beni çokta şaşırtmaz ama çok derinden yaralar tabi. Yazıyorum ama bunu okuyacağın bile meçhul senin sayfayı silmenden ziyade ben her an vaz geçebilirim bu maili göndermekten.

Senin ellerini hep çok mütevazi buldum yazıların gibi sıcak ve içten her şey. Nasıl başarabiliyorsun bunu anlam veremiyorum her şeyle çok ilgilisin. Hiç yorulmaz mısın? Kendine dikkat et lütfen hele ki şu kış aylarından. Ben de hep yazı sevmişimdir. Senin de dediğin gibi önce bahar gelsin ardından yaz ve hiç gitmesin. Kışı sevmiyorum çünkü koca burnum soğuktan daha bi kocaman ve kırmızı oluyor. Bu durum kendime olan güvenimi daha çok kırıyor. Kışı sevmiyorum çünkü çokta özen göstermediğim ellerim daha çok kuru ve büyük gözüküyor. Kışı sevmiyorum çünkü yaşadığım yerde bu mevsim çok sert geçiyor. Kışı sevmiyorum çünkü bana kabarmış doğal faturası getiriyor… Kışı sevmiyorum çünkü sende sevmiyorsun ve bu benim en güzel nedenlerimden biri.

Anneniz ile ilgili yazıyı okuduğumda ne kadar çok ağladığımı bilmeni istiyorum. Anneniz çokça güzel bir anne imiş bunu bi daha bi daha fotoğraflara bakarak hiç çekinmeden söylüyorum. Evet annenize çok benzemiyorsunuz ama be sizin burun ve dudak yapınızı hep sevdim. Ne güzel anılar biriktirmişsin öyle imreniyorum her şeyinle sana.
Seni çok seviyorum çünkilerim saymakla bitmez ne tuhaf değil mi tanımadan bilmeden karşılıksız sevmek. Nedenlerin bir tanesi hayatımın odağında ki cümle senin cümlen 30.01.12 tarihli yazından ‘Aynaya baktığımızda gördüğümüz şeyden yalnızca bir tane olduğunu, onun da bize ait olduğunu bilelim. Bunu kendimize hatırlatalım.’ Bide sağ elin ve ayağında ki dövmelerden dolayı seviyorum seni. Bana hep çok yaratıcı ve mütevazi gelmiştir dövmelerin. Azra’yı yazdığın için seviyorum seni mesela. İnşallah bir an önce bu zorlu günleri atlatır. Ve daha bir sürü şet işte.
Bunları yazıyorum ama gerçek misin acaba orada bu saçmalıklarımı okuyacak biri var mı gerçekten. Saat şu an 04.46. Yarın dersim var ve ben hala sana bir şeyler yazma peşindeyim. Ama benim senin gibi bir yerlere 10 dakika gecikmek gibi bir huyum olmadı çünkü yetiştirmem gereken bi makyajım ve makyaj malzemem olmadı hiç. Bazen kadınsal duygulardan heveslerden yoksun olduğumu düşünüyorum 22 yaşındayım ve doğru dürüst hiç makyaj yapmadım. Şunu bilmeni isterim ki okuyucuların daha iyi anlaması için kâğıtlara sürdüğün o rujlar göz kalemleri vs. hep içimi acıtmıştır. Benim nezdim de ziyan oluyor o fırça darbeleri. Tüm kullandığın makyaj malzemeleri güzellik bakım ürünleri vs. için servet harcıyorsun sanırım Bu gün kendime çeki düzen verip şu suratımı aynada bakılabilecek bir hale sokmak için önerdiğin bi kaç ürünün fiyatına baktım evet sadece bakmakla kaldım. Galiba onları alabilmem için daha zamana ihtiyacım var. Okulu bitirip çok para veren bir yerde çalışmak kadar bi zaman mesela.

Bazen senin kız kardeşin olmayı istemişimdir bana bildiğin her şeyi öğretir her zaman olmasa da arada bir özel günlerde mesela ya da birine âşık olduğum da ona güzel görünmek istediğimde makyaj malzemelerini kullanmama izin vermen için. Bu pekte mümkün gözükmüyor sanırım. Ama senden şu konuda yardım istiyorum. Ben bi bayan olduğumu his etmek istiyorum etrafımdakilerin umursamaz eleştirilerine maruz kalmak istemiyorum artık. Bana verebileceğin dibinde kalan ruj yere düşüp kırılan allık kendine yakıştıramadığın fondöten eskittiğin fırça masanda geriye doğru ittirdiğin bir şeyler benim mutlu olmama yeter. Bunu yapıyorum çünkü bugün çok fazla yaralandım insanların bu söylemleri kendimden nefret etmeme neden oluyor buna bir dur demek ve o kadar da berbat olmadığımı göstermek istiyorum. Bana elini uzatabilir misin lütfen.

Ben kim miyim? Çocukluğundan ağır yaralar taşıyan hala da ortaya çıkmasından korkan. 22 yaşında üniversite öğrencisiyim. İktisat 2. Sınıftayım daha ama olsun ben de çok para kazanıp senin gibi güzel ve bakımlı bir bayan olacağım elbet. Çok gururlu, iyi bir babanın ve güzel bir annenin 6 evladından biriyim. Kendine hep iyi bak lütfen.

17.12.12

Düşünüyorum öyleyse...































İstanbul'un 'cildinizi nemlendirmenize gerek yok, ben bardak bardak yağmuru size içireceğim' dediği bu kutsal Pazartesi gününde aklımdan şöyle şeyler geçiyor:

- Esmeray Yıldırım'ı (artık size link bile vermiyorum, o kadar çok bahsettim ki ondan) uzun zamandır ziyaret etmedim, aksattığım kaş tadilatıma hemen geri dönmem gerek.
- İllüstrasyondaki kadını boyasaydım hangi renklere boyardım? Sarışın mı olsun yoksa esmer mi... Siyah-beyaza rağmen kendisinin bir sarışın olduğunu düşündüm, pin-up kanunları.
- C vitamini. Özellikle de kış günlerinde en çok ihtiyacımız olan şey. Hem içeriden hem de dışarıdan. Koca bir bardak portakal suyuna %10 C vitaminli Kiehl's Powerful Strenght Line-Reducing Concentrate eşlik edebilir.
- Gökyüzünün böylesine gri olduğu günlerde kırmızı rujun 'fazla' kaçtığını düşünüyorum. Öte yandan da bir şeyler fazla kaçmazsa sıkıntıdan ölürüz! Belki daha yumuşak ve soğuk bir kırmızı tercih edilebilir: NARS Sheer Lipstick Gipsy. Yumuşak bir pembe de sahte bahar havası yaratabiliyor böyle karanlık günlerde: Chanel Hydrabase'in 44 numaralı Paris Pink'i pek güzeldir mesela.
- Bugünlerde saçlarımı yeniden Bıttım Sabunu ile yıkamaya başladım. Tüm lüks şampuanlarım küskün küskün bakıyor bana yattıkları yerden. Ne yapabilirim? O sarı kütle saçlarıma gerçekten de iyi geliyor. Yağ kürümü ve nemlendirici maskelerimi aksatmadığım için saç kremi kullanmayı da bıraktım. Güzellik rutinimin tek bohem öğesi saç bakımı oldu.
- Yağ demişken... Yağlara bir şans verin. Yüzüm için de krem kullanmıyorum artık. Farklı farklı yağlar var banyomda. Thann ve NARS'ın arındırıcı yağı ile makyajımı temizliyorum. Annemin bana bir vakit İsrail'deki hoş bir SPA'dan hediye getirdiği Jojoba, badem ve avokado yağlarından oluşan Karma Cilt Masaj Yağı ile cildimi nemlendiriyorum. Fondöten kullanmayı da bıraktım. Yağ cildim tarafından emildikten sonra bir mineral pudra ile üzerinden geçiyorum. Elmacık kemiklerimin hemen üzerine 'nohut büyüklüğünde' (hahahaa!) Clarins Beauty Flash Balm. Sonra da allık, maskara ve ruj. Başka da bir şeye gerek yok. Şuraya bir göz atın.
- Lancome (o'su şapkalı, klavyemin azizliğine uğradım) Hypnose Doll Lashes, bugüne kadar kullandığım en iyi maskara olabilir mi? Clinique, M.A.C ve Chanel'e haksızlık etmiş olur muyum? YSL de müthiş maskaralar yapıyor.
- Köpeklerimi gezdirmek için parka giderken dudaklarımı ve yanaklarımı kırmızı-pembe yapmayı seviyorum. Hani sanki soğuktan ve temiz havadan kızarmışım gibi... Biraz Heidi, biraz Semiha Berksoy biraz da Pamuk Prenses sendromundan muzdarip oluyorum. Allığı yüzünüze güzelce yerleştirirseniz, ustaca dağıtırsanız sonuç, abarttığınızda bile tazeliğini korumaya devam ediyor.
- Son olarak... Nisan ayına kadar kafamda hep aynı düşünce olacak: Kış hemen bitsin. Önce bahar sonra yaz gelsin. Ama yaz hiç bitmesin. Bu düşünce hep sabit. Hep orada.

4.12.12

Salmonella





























Pudradan başlayıp somona uzanan oradan da şeftali ve turuncuya doğru seyreden rujlara takmış vaziyetteyim şu aralar. 'Dudağım sanki hiçbir şey sürmemiş gibi görünsün ama renklensin' iddiasındaysanız bu tonlar ve defterime sizler için ıslak dokularını taşıdığım bu rujlar, hayat kurtarıyor. Kışın grisini, soğuğunu, muhtemelen üzerinizde taşıdığınız koyu renkli kıyafetlerin ciddiyetini ve karanlığını yumuşakça kırıyor. Aslen yaz mevsimine aitmiş gibi görünseler de onların zamansız bir güzelliği olduğunu düşünüyorum.


NARS Velvet Gloss Lip Pencil'in Hopi rengi, iki sezondur benimle. Markanın kremsi yapıdaki dudak parlatıcısını kalın bir kaleme hapsettiği bu seri, hep böyle doğal renklerden oluşuyor zaten. Shiseido'nun yeni serisi Lacquer Rouge, YSL'in başlattığı 'parlak dudak lekesi' akımını devam ettiriyor. Gazlı kalemle dudaklarınızı boyadığınızı ancak akan boyanın daha dolgun ve parlak bir yapıya sahip olduğunu düşünün. Saatlerce dudakta kalan ve çizgilerin arasına yerleşip komik görüntülere pay bırakmayan Lacquer Rouge'un OR508 kodlu turuncusunu edindim ve diğer iki renkte de fena halde gözüm var. Guerlain'in klasiği Rouge G'nin 40 numarası daha soğuk bir şeftali. Bu rengi daha ziyade sarışınlara yakıştırdığım için kendi dudaklarımda gördüğüm sonuca şaşırdım. Bir diğer çekici şeftali-mercan alternatifi de Clinique'ten geliyor: Buttershine Lipstick No:409 Ambrosia. Son günlerde bu rengi de sıklıkla kullanıyorum. NARS Sheer Lipstick'in Outsider rengi de hoş bir alternatif, ancak doğal dudak rengi koyu olanlar bu ruju satın almadan mutlaka denemeli.


Bir itiraf: Benim için bu tonların babası, gelmiş geçmiş en güzel rujlardan biri Chanel Rouge Allure'ün 47 numarası Absolu Topaze. Geçtiğimiz haftalarda 'çıt' sesiyle kırılarak beni yasa boğan bu renk, şu an hiçbir yerde bulunamıyor. Bir yerlerde görürseniz bana haber verin. (Ben sizin yerinizde olsam bana haber vermez ve onu hemen çantama atardım!)

2.12.12

Günün sorusu







































The Sartorialist'in çektiği şu fotoğrafa bakarak sizlere sormak istiyorum: Dudak kalemi ve dudak kontürü hakkındaki önyargılarımız kırılabilir mi? Doğru kullanılan dudak kaleminin gücünü inkar edebilir miyiz? Yeni bir haftaya güzellik sorularıyla başladık bile!