26.8.12

'Bleach' çamaşır suyundan çok daha fazlasıdır


























23'le 25 yaş arasını kaşsız geçirmiş biri olarak, yukarıdaki minik kavanozları ve spatulaları çok yakından tanıdığımı söyleyebilirim. Eğer o dönem bana gelip 'Ayşecan, kaşlarımı nasıl açabilirim' diye sorsaydınız şu cevabı verirdim: "Bir minik kavanoz ve bir minik tüpü ustaca birbirine karıştırıp, sözüm ona spatula yardımıyla (ben hep parmaklarımı kullanır, sonra da onların buruş buruş olmalarına hayretle bakardım) kaşa süreceksin. Bir şarkı boyu bekleyeceksin. Daha az beklersen kaşların kırçıllı, tuhaf bir renk alır. Daha çok beklersen kaşların görünmez olur. Kendine arada bir süre seç işte."


90'ların sonundan milenyuma uzanan kaşsızlık modası, pek geçici değilmiş ki Love'da Kate Moss, birkaç ay önce Vogue Türkiye'de Lara Stone, Dior'un Addict kampanyasında tüm yaz boyunca Daphne Groeneveld, yüze ifade kazandıran başlıca tüy diziminden kurtulmayı seçti. Bu modellerin kaşsızlığa giden yolda iki önemli avantajları var: Kemik yapıları ve sarışınlıkları. Eğer siz de çıkık kemiklere sahip, platin ve bal sarısı arasında gidip gelen 'sarı'lardansanız kaşlarınızı birkaç ton açabilir ya da bir süreliğine onlardan tamamen vazgeçebilirsiniz.


Bol maskara ve eyeliner ya da koyu ve iddialı bir ruj varken, kaşa kimin ihtiyacı var ki zaten?


Benim.







24.8.12

Mutlaka izlemeniz gereken videolar






Biri Chanel'den biri de Estée Lauder'den geliyor. Bir tanesinde Rouge Allure'ü Erwin Blumenfeld'e saygı duruşunda izleyeceksiniz, bir diğerinde Tom Pecheux'nün Estée Lauder için Paris'ten esinlenerek yarattığı oje koleksiyonunu, süpermodel Constance Jablonski'nin 'aşk şehri' turunda tanıma fırsatı bulacaksınız. Ben ikisini de çok sevdim. Chanel'den gelen böyle görsel bombalara alışıktık. Estée'nin de yüzünü biraz daha genç bir yerlere çevirmesi bizler için iştah açıcı bir gelişme.


23.8.12

Chanel'den daha güzel tek bir şey olabilir: Vintage Chanel
























Mademoiselle Coco'nun mirasını, ambalajlarında siyah/beyaz/altın rengi üçlüsü dışında her renkten uzak durarak koruyan Chanel'in bu konudaki tek rakibi daha modern ve mat bir yol izleyen ama yine siyah/beyazdan giden NARS olabilir... Diyordum... Ta ki Didier Roy'un çektiği bu fotoğrafları görene kadar. Tipografi meraklıları ve kozmetik müdavimleri! Kafa kafaya verin ve söyleyin bana. Bundan daha şık bir şey gördünüz mü?


Uzun bir aradan sonra bilgisayar başındayım. Ve sizlere söylemek istediğim milyonlarca şey var! Markalar yeni sezona iddialı bir giriş yapmak için hazırlanıyor (daha doğrusu onlar tüm hazırlıklarını bitirdiler, yeni ürünler raflara yerleşmek üzere, ama sizlerle buluşması biraz daha geç oluyor tabii). Mesela şu yazıdan başlayarak önümüzdeki haftayı Chanel'e adamak istiyorum. Merakla beklenen yeni parfümleri Coco Noir, yepyeni makyaj koleksiyonu filan derken önümde koskoca bir dosya var!

10dakika da yeni sezonu yepyeni bir yüzle karşılayacak. Ekim ayından itibaren sizlerle aynı Chanel gibi, daha şık, daha olgun, siyah/beyaz ağırlıklı bir blog'da buluşacağım. Bu konu da beni ayrıca heyecanlandırıyor.


Çok sevdiğim Jay Jay Johanson'un sözlerini çalıyorum ve diyorum ki: "So tell the girls that I'm back in town."

Milkshake!!






























Sephora'nın banyo serisi yenilendi. O konuya daha sonra değineceğim ama şimdilik bakışlarınızı yukarı çevirin. Gördüğünüz minnaları süte katıp kendime 20 çeşit milkshake yapmak istedim! Seyahat boyu duş jeli hiç bu kadar şık ve tatlı bir ambalaja girmemişti! Siz siz olun, bir haftalık tatilinizin her günü için başka bir renk (ve esans) satın alın.


Sonbahar 101: NARS






































Sizi bilmem ama ben, kahverengiciyim. Senelerdir vazgeçmediğim ne kadar farım, allığım, bronzlaştırıcı pudram ve hatta rujum varsa (kırmızı sayılmaz) hep kahverengi tonunda. Gri, lila, leylak, gül kurusu gibi solgunlarla anlaşamıyorum. Ben anlaşmak, buluşmak ve kaynaşmak isterdim, onlar yüz vermiyor. Ağustos sıcağının minik bir es verdiği şu serin ve biraz da ıslak günde NARS'ın 2012 sonbahar koleksiyonlarına göz atmanın zamanıdır diye düşündüm. Kendimi metalik ve kekremsi bir dünyanın içinde buldum.


NARS, 90'larda hepimizin kapılıverdiği, kimi zaman 'crunge' ya da 'crunch' (o kıtırık bir çikolata değil miydi) olarak telafuz edilen, aslı 'grunge' olan, yağlı saçlı/postallı/kolları uzun gelen hırkalı, ilhamını müzikten alan dönemin temsilcisi Kristen McMenamy'i yüzü olarak sahiplenmiş. İyi de olmuş. Çünkü koleksiyon, sert, iddialı ve agresif biraz. Marka, 'cesur, nefes kesici ve baştan çıkarıcı' olarak tanımlamış. İtiraz yok. Bir NARS ürününe uzaktan bakmak doğru olmayacağından (asla 'asla' deme hesabı) lavanta, mat orman yeşili, ametist moru High Society üçlü far ve buz renklerindeki Vent Glacé ikili far hakkında olumsuz şeyler söylemeyeceğim. Outlaw allık, Undress Me The Multiple, Larger Than Life Lip Gloss'un Rouge Tribal rengi, alınacaklar listeme giriş yaptı bile. Tüm dişilerin tırnaklarını süsleyeceğinden emin olduğum Storm Bird, içinde lavanta ve mavi tınıları barındıran bir koyu gri.