30.4.12

Kütlek







































Açıkçası bu saça 'bob' diyesim gelmiyor çünkü benim için gerçek bob, kulağın hemen altında, çenenin azıcık üzerinde bitiyor. Kuaförün saçınızı, siz ne olduğunu anlamadan, bir çırpıda, kuru kuru, pat diye kesivermiş göründüğü şu yukarıdaki modelin ismi benim için 'kütlek'. Zamansız, mevsimsiz, çok güzel bir saç olduğuna inanıyorum. İster kıvırcık ister dümdüz isterse dalgalı olsun. Her kadına yakışan bir kütlek mutlak vardır (aynı kırmızı ruj gibi).

24.4.12

Bir adet edininiz!





Sephora'nın Exfoliating Face Disc'i ofisteki kız arkadaşlarınıza muhteşem bir 'cheer up' hediyesi olabilir. Her şeyden önce siz ve yeni mevsimi hafifçe kuruyarak, pütürleşerek, üzerine sürdüğünüz fondöteni ağzından inatla mamasını çıkaran bir çocuk misali geriye püskürterek sizi deliye çeviren cildiniz için muhteşem bir hediye. Bu diski ıslatmadan, yüzünüze uyguladığınız scrub'ı cilde iyice yedirmek için de kullanabilirsiniz, yüz temizleyicinizle daha etkili bir sonuç elde etmek için de... En yakın Sephora'ya, marş marş!

18.4.12

Kate Moss da bir dönem kısa saçlıydı



























Hatırladınız mı o günleri? Her ne kadar başka bir boyuta taşıdığı 'lapiska' ya da 'mısır püskülü' saç konusunda gerçek bir ikon olduğunu düşünsem de bu modern ve Parizyen günlerini sevgiyle anıyorum Mrs. Hince'in.

12.4.12

‘Yeux Charbonneux’





Fransızca (diğer birçok şeye olduğu gibi) güzellik dünyasına da en çok yakışan dil değilse nedir? Into The Gloss'un bu videosunda L'Officiel'in Yayın Yönetmeni Daphné Hezard, kırık İngilizcesiyle güzellik rutinini anlatıyor. Benim ilgimi en çok romantik ve seksi 'karbon gözler' çekti.

11.4.12

Q-tips ya da 'Kütips'



































Things Organized Neatly
'de gördüğüm bu fotoğraf, gizli düzen hastalığımı ortaya çıkardı. Bir başka 'gizlilik' de kütips (okaliptüslü bir şeker markası için süper isim değil mi?) gibi kahramanlara mahsus. Ortalıkta pek görünmezler, itinayla banyonun bir köşesine saklanırlar, ambalajlarının ya da kendilerinin pek bir önemi yoktur. Oysa ki bu iki ucu pamuğa sarılmış çubuklarla sanılanın aksine güzellik adına pek akıllıca işler yapabilirsiniz.

- Kalemtıraşınızın içine sıkışmış kalem ruj kalıntılarını ya da göz kalemi artıklarını temizleyebilirsiniz.
- Göz makyajınızı bitirdikten sonra olur da gözleriniz kaşınırsa özene bözene yarattığınız şaheseri bozmadan, kütipsi hafifçe bastırarak sorunu çözebilirsiniz.
- Eğer ki yanınızda makyaj fırçanız yoksa kirpik dibine sürdüğünüz kalem ya da eyeliner'ı onun yardımıyla dağıtabilir ve hafifletebilirsiniz.
- Ojenizin fazlasını (benim gibi oje süremeyenler için bu önemli) üzerine aseton damlatarak alabilir ve mükemmel maniküre kavuşabilirsiniz.
- Burun kenarlarında ya da dudağınızda dönem dönem biriken kurumuş derilerden kütips masajı sayesinde kurtulabilirsiniz. Yalnız masaj bittikten hemen sonra nemlendirici sürün.


Anlayacağınız kütipsle yapmamanız gereken tek şey, iç kulak temizliği.


Sephora, yurt dışındaki bazı markaların yaptığı gibi iki uca göz makyajı çıkarıcı damlatsa, bizleri öyle bir lüksle buluştursa... Fena olmaz mı?

10.4.12

Bugün...

Saçınızı durularken sıcak su yerine soğuk suyu tercih edin. Eğer dayanabiliyorsanız başınızı bir süre soğuk suyun altında tutun. Saçlarınızın daha parlak göründüğünü fark edeceksiniz.

9.4.12

Sephora lansmanında gördüğüm bazı güzel şeyler































Sephora'nın banyo ve vücut serisi tamamen yenilenmiş. Şu en altta gördükleriniz mum. Artık banyo mumlarımızı da Sephora'dan alabileceğiz. Ben hindistancevizli olanı uzun uzun içime çektim. Bazı yeni esanslar var, sevdiğiniz klasikler ise hiçbir yere gitmemiş, panik olmayın.

































Ambalajların renkleri o kadar güzel ki hepsini lolipop gibi banyoya dizmek istiyor insan. Markanın pastel akımına uyum sağladığı da gözümden kaçmadı. Lagoon ve Mango pek güzel kokuyor, benden söylemesi...

































Bir diğer heyecan verici yenilik de İngiliz Nails Inc.'in Sephora bünyesine adım atması. Çılgın French'ler, simler, desenler, içinde bulunduğumuz ultra-liberal oje döneminde bile tuhaf kaçan renklerin peşindeyseniz, bu habere en çok sizler sevineceksiniz.
































Şu üstteki masmavi göz kapaklarına, geriye taranmış ıslak görünümlü saçlara ve turuncu ojelere bayıldım. Bu resmin önünde bir süre oyalandım. Açık renk kaşlar, makyajın renkli ama yine de modern görünümüne destek oluyor. İçimden not düştüm, yazın deneyeceğim.


































Sephora Shine Lipstick de İlkbahar/Yaz 2012 makyaj koleksiyonunun yenilerinden. Sephora'nın rujlarını senelerdir kullanan ve çok memnun kalan biri olarak hemen bunları da mıncıkladım. Renklere bayılacaksınız ama esas dokusunu seveceksiniz bu hafif siklet yaz rujlarının.


































Yeni transferlerden Make Up For Ever da editörlerin yoğun ilgisiyle karşılaştı. Çok yakında mağazalarda sizlerle de buluşacak yenilikler sayesinde Sephora'nın yazı bayağı hareketli geçecek gibi görünüyor...

































Sephora'nın ruj ambalajlarının da her daim çok hoşuma gittiğini söylemek zorundayım. O simsiyahlığın üzerinde, bizleri renkli bir puantiye bekliyor her zaman. En sevimsiz günlerde kendinize bunu hatırlatın: Ruh halinizi değiştirmek için bazen 'renkli bir puantiye' yeterlidir.

8.4.12

'Masayı Donatın Garson Bey!'






























Tüm hesaplar Essie'den bu gece.


Not: Bu kadar ojeyi bir masa üzerinde görsem çıldırırdım. Sizin eliniz ilk hangi renge giderdi?

5.4.12

Keira her zamanki gibi pek güzel







































Interview'da Mert&Marcus'a böyle hain hain bakan Keira, 80'ler ve 90'lardan en utanç verici öğeleri sahiplenmiş, onları modern bir yorumla bizlere satıyor. Beceriyor mu? Bence, evet. Islak saçlar, ultra-belirgin ve pudralı elmacık kemikleri (Grace Jones allığı), yoğun göz ve dudak makyajının bir arada kullanılması, kalemle iyice kalınlaştırılmış kaşlar... Keira Knightley'nin her türlü dramayı kaldırabilen, muhteşem yüz güzelliği karşısında bir kere daha saygıyla eğilelim.


Bir parfümün anatomisi / Olfaktif çocuğum





Bir beher, bir mezura, bir ölçüm kağıdı ve bir burunla ne yapabilirsiniz? Kimya testi. Peki diyelim ki yüzden fazla esansın üzerinde sıralandığı, upuzun, ahşap bir masanın başında oturuyorsunuz. Bu şartlarda bir parfüm yaratmak çok daha eğlenceli ve şık bir deneyim olmaz mı? Başlıkla ilgili açıklamanın işte tam zamanı: Kimya dersinden asla zevk almamış ama parfüm denen iksire ölesiye meraklı bir kişinin, kendi elleriyle hazırladığı bir parfümün anatomisi bu.

Ilgım'la tanışın. Parfüm perim. Bana yol gösterecek. Masayı düzenlerken parfümlerin üçgen şeklinde inşa edildiğini anlatıyor. Vücut dilime bakılacak olursa hevesli, heyecanlı ve sabırsızım. Üst notada hiç yüz vermediğim yeşiller, tazeler, narenciyeler. Ortada iki çiçek: Yasemin, mutlak ve tek. Sabah akşam koku değiştiren gül ise son derece kafa karıştırıcı: Karanfille isleniyor, mügeyle ıslanıyor. Baharatlar da orta grupta. Dipte ise misk, amber, vanilya ve reçine. Ağır takım. Klasik parfüm formülü bu ama ben pek de klasik olmayan bir şeyler yaratmanın peşindeyim. Tütsü, odun ve baharat istiyorum. Her sorunun cevabı koklayarak bulunuyor bu odada, tüm önyargılardan kurtulup burun denen komik organa güvenmek şart. Kokluyorum: Oryantal baharat. Ait olduğum yer.

Plan şu: Ölçüm kağıdına not al, mezurada ölç, beherde karıştır, tuşla. Sonra kokla. Sonra karar ver. 5'er mililitre amber, sandal ve miskle başlıyoruz, fiks mönü. Dip notalara başka ne ekleyebilirim? Biraz paçuli? Hayır. Castorium nasıl da keskin ve seksi bir şey böyle! Hemen içeri. Biraz da çikolata ekledim mi yukarı çıkmayı hak etmişim demektir. Esanslara (insanlarda yaşanan durumun aksine) yolculuklarının sonunda isim koymak mümkün. Kalbinde meyve, gül yaprakları, gardenya, tarçın ve ylang ylang olsun parfümümün. Chanel No:5'e yakın bir yerlerde olduğumu söylüyor Ilgım. Mandalina, yeni kesilmiş çimen ve frenk üzümünü üst notalara eklediğimde beklediğimden çok daha feminen bir kokuyla karşılaşıyorum. Frezya bir doz tazelik katsın.

Mezuraya baktığımızda 40 ml civarında olduğumuzu görüyorum, o ana kadar mililitre hesaplarını sürekli şaşıran ve parfümü dışarı taşıran ellerim, parfümün son damlalarına vardığımda ustalaşıyor. Üst notanın sahte agresyonu güldürüyor beni, önce diğer tüm notaları bastırmaya çalışıyor sonrasında ise hemen geriye çekiliyor. Maço kostümü giyinmiş bir sevgili adeta… Biraz yeşil nota, biraz mango: 'Animalic' etki. Aradığım sıcaklığı, Ilgım'ın yarattığı 'Parfumer's Secret' baz notada bulabilir miyim? Yanımıza gelen Birgül, 'haki renk bu koku' diyor. Bana göre yeşil, Ilgım'a göre bordo. O da ne? Badem badem badem! Kremli, baharatlı, temiz ve net. Kokum hazır, 51 ml ile maratonu tamamladım.

Elmas kesim, altın kapaklı, parfümümün hak ettiği kadınsılıkta, vintage esintiler taşıyan ama yine de modern bir şişe seçiyorum. İsmi mi? Yoğun baharatlarıyla diğer her şeyi bastıran bir kış kokusu hazırlamak için yola çıktığım ama burnumun biraz daha uçuşan, biraz daha feminen notalara ihtiyaç duyarak kontrolü ele aldığı bugünün anısına… L'Hiver Volant koyuyorum olfaktif çocuğumun adını. 'Uçuşan Kış' anlamına geldiğini umarak…



La Déesse


İllüstrasyon: Deniz Yeğin İkiışık
Bu yazı XOXO Nisan sayısında yer almıştır.


Güneşi bekliyorum / Öyle mi? Al o zaman çocuğum





































Jil Sander'in bugüne kadar yaptığı en güzel parfümün Sun olduğunu düşünüyorum. Pierre Bourdon'un mat beyaz şişede sunduğu rayihalı esansın üst notasında tatlı portakal çiçeği, ortada zambak, ylang ylang, güneş çiçeği ve karanfil, en dipteyse vanilya, tonka çekirdeği, sedir ve benzoin bulunuyor. İlk sıkıldığı saniyeden itibaren süren kişiyi bir bulut gibi saran ve ilerleyen saatler içinde karakterini pek de değiştirmeyen Sun, (bu anlamda biraz Kenzo Jungle'a da benziyor) parfüm tarihçemin önemli basamaklarından biriydi.


Bahara merhaba der demez bir anda yaza razı geleceğimiz ortada. Fena da değil bu durum. Ağır geçen, karlı ve gri bir kışı geride bıraktık. Güneşi özledik. Fazlasıyla hak ettik. İşte birazdan sizlerle de paylaşacağım yazımın aheste aheste yattığı Nisan sayısında, XOXO'nun Genel Yayın Yönetmeni Olga, 'siz onu bunu boş verin de, kış uykunuzdan uyanıp yeni güneş gözlüklerinizle güneşe bakın, hiç kimsenin sizi üzmesine izin vermeyin, çözüm orada bir yerde değil, tam da olması gerektiği yerde, kendinizi dinleyin' demiş. O bunu dedikten, ben de okuduktan saniyeler sonra Jil Sander'in yeni 'güneş'iyle tanıştım: Eau De Soleil.


Hmmm... Orjinal Sun'la kıyaslamak haksızlık olur. İki kokunun akraba olduğunu anlamak için şişeyi ve ismi görmek gerek. Bergamut, limon ve pembe greyfurt açılışı yapıyor. Çiçeksi bir şeyler de var ortada ama ne olduklarını kestiremeden yoğun (ama buna rağmen taze) bir muskat buram buram kokmaya başlıyor. Bir süre sonra tene yerleşiyor, sakinleşiyor. Sıcak iklimler için yeniden düzenlenen tüm ağır kokular gibi yaza uyum sağlıyor.


Dürüst fikrim: Orjinalinin yerini tutamaz. Yeni bir şey koklar gibi denerseniz, ancak o zaman bir şans vermek istersiniz.

4.4.12

Perk Up Artist































Perk Up Artist, Benefit'te çalışıyor. Size makyaj yaparken kocaman güneş gözlüklerini asla çıkarmıyor. Bıyıklarıyla takım ruhu içindeki sakallarını her gün özenle şekillendiriyor. Kendine küçük gelen gömlekler, canlı renkte t-shirt'ler, komik pantolonlar giyiyor. 'Sen bunları boşver de ürünü anlat' diyorsanız şayet... Kitch bir ambalajın içinde ciltteki tüm lekeleri görünmez kılmayı hedefleyen üç farklı renkte kapatıcı gizli. Adı üzerinde: Custom Complexion Correctors. İşte karşınızda bir Benefit klasiği: Güçlü formülüyle makyaj kurallarını baştan yazan bir ürün, mizah dolu bir ambalajın içinde. Ciddiye almamak mı? Kesinlikle tavsiye etmiyorum. Hayatınızın makyaj malzemesini ıskalıyor olabilirsiniz!

Bunu biliyor muydunuz?
























NARS'ın şu sıralar pek hoşuma giden kült ojesi (bunun aynı renk ruju da vardır) Schiap, ismini İtalya'nın Coco Chanel'e cevabı couturier/terzi Elsa Schiaparelli'den alıyor. Mücevher zevki de fazlasıyla gelişmiş olan bu karizmatik kadına, pembenin böylesi bir tonu yakışırdı zaten ancak.

Hey! Nereye?































Bugün sabah saatlerini Sephora'nın yeni sezon lansmanında geçirmiş biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki suya atıldığında banyo köpüğüne dönüşen bu ördek ve köpek, müthiş güzellik malzemelerine doğru yol alıyorlar. Birkaç adım ileride Sephora, Benefit, Nails Inc, Make Up For Ever, Yes To, Too Faced, NARS, Erborian, Herborist, Strivectin ve daha nice markanın makyaj ve cilt bakımı ürünleri dizilmiş, onları ve beni bekliyor. Bu ne demek? Yarından itibaren sizleri yepyeni haberlerle ve izlenimlerle buluşturacağım. İşte, o demek.

'Summertime' De Chanel





Kreatif Direktör Peter Philips'in Chanel yaz makyajı:

"Güneş ışıklarıyla yıkanan sıcacık ve aydınlık bir yaz. Zamanın kaygısızca oyalandığı bir dakikada deniz ve gökyüzü, bir caz melodisinin başına buyruk notalarıyla yatışıyor. Zihin başı boş dolaşmakta, havada süzülerek mavi gök çizgisiyle bir oluyor. Güneşin öpücük kondurduğu yanaklar, manyetik gözler ve ışıl ışıl bir güzellik... Dumanlı göz makyajında siyahın yerini baharat tonları ve kahverengi alıyor. Altın rengi pudra göz kapaklarını, yanakları ve dudağın hemen üzerini aydınlatıyor. Ultra-feminen ve yoğun bir mercan rengi, tırnaklarda ve dudaklarda şık bir etki yaratıyor."


Model: Jac Jagaciak
































Müdavim Ayşecan'ın Chanel yaz makyajı:


"Alaçatı'da akşam olmak üzere. Gökyüzü mavinin koyu tonlarına bürünmeye başlamış. Dudağımdaki mercan rengi ile müthiş bir kontrast oluşturuyor. Hafif bronzlaşmış tenimde sadece dikkatli gözlerin fark edebileceği altın pırıltılar dolanıyor. Sağlıklı ve ışıl ışıl görünüyorum. Bakır ve şeftali arasında gidip gelen müthiş bir rengi, alt kirpik çizgisine hapsetmişim. Bakışlarım olduğundan daha parlak. Üst kirpik çizgisini dolaşan natürel ama bir o kadar da etkili kahve, göz rengimi iyice ortaya çıkarmış. Gözlerim makyajımın odak noktası. Maskarasızım. İhtiyaç yok. Martini'mden bir yudum alıp gülümsüyorum. Upuzun günden geriye artık sadece saniyeler kalmış."
































Şimdi gerçeklere dönelim ve yaz gelmeden bu koleksiyondan edinmeniz gereken ürünleri listeleyelim:


- Harmonie Poudre De Soleil
Breton çizgilerle şekillenen bu pudra, bence koleksiyonun olmazsa olmazı. Chanel pudrasının ne demek olduğunu kullananlarınız çok iyi bilir. Yumuşacık ve incecik bir doku, en solgun cildi bile sağlıklı ama doğal gösterecek parlaklık, ister ayrı ayrı ister birlikte kullanılabilecek müthiş bir renk skalası... İki farklı rengi mevcut. 907 Sable Beige ve 917 Sable Rose. Sizlerin de tahmin edebileceği gibi, 917 biraz daha pembe.

- Le Crayon Khôl 75 Péche Cuivré
Bayıldım bayıldım bayıldım! Gözleriniz olduğundan daha mı büyük görünsün istiyorsunuz? O halde bu bakır şeftaliyle bakışlarınızı ve göz orantısını tamamen değiştirmek elinizde. Stoklamak ve depresif kış günlerinde bol bol kullanmak niyetindeyim.

- Le Vernis 597 Island, 607 Delight, 617 Holiday
Üçünü de almanız lazım ne diyeyim... Chanel, oje konusunda diğer tüm markalardan her daim on adım ileride gidiyor. Mavileri bitirdi, şimdi sıra geldi toprak tonlarıyla dans eden müthiş bir turuncu-mercan rengine. Island, yanık tende ıslak tırnak etkisi yaratır. Delight, biraz Quartz'ı andırıyor. Holiday benim favorim. Şu an tırnaklarımda.


- Rouge Coco Shine 447 En Vogue
Turuncu değil, kırmızı değil... Hafif pembe bir mercan. Kış aylarında biraz yersiz kaçabilecek bu renk, yaz aylarında kimlik değiştiriyor. Dudaklara hayat getiriyor. Nude takılmak isteyenler şunu denesin: 437 Empreinte.









































Haydi siz de benimle birlikte mırıldanın: "Summertime and the livin' is easy. Fish are jumpin' and the cotton is high. Oh! Your daddy's rich and your ma is good lookin'. So, hush little baby, don't you cry..."


Not: Chanel yaz makyajına kavuşmak için biraz bekleyeceksiniz ama emin olun bu beklemenin her saniyesine değecek.

1.4.12

Pantone koleksiyonu Sephora'da pişer, kim bilir belki bize de düşer





























Tangerine Tango. Pantone'nin 2012 rengi. Ne yalan söyleyeyim, içinde kırmızı tınılar barındıran bu mandalina rengi seneye damgasını vurunca çok sevindim. Turuncu ve kırmızının her tonuna kapım açık. Bir dakika lütfen...


ŞU KOLEKSİYONUN GÜZELLİĞİNE BAKAR MISINIZ?!!!!! O RENKLER! O MALZEMELER! ÇANTAYI İSTİYORUM!!! KİRPİK KIVIRICIYI İSTİYORUM!!! TAKMA KİRPİKLERİ İSTİYORUM!!! RUJU KESİN ALIRIM! PEKİ YA ŞU ÜSTTEKİ FIRÇALAR!!! AAAAAAAAAAA!!!!!! OJELERİN HANGİSİNİ ÖNCE SÜRSEM?!!!İç sesim İtalik, ayrıca altı çizili. Biraz kendime geldikten sonra tüm sakinliğimle devam ediyorum. Sephora ve Pantone Universe işbirliğinden doğan müthiş bir koleksiyonla karşı karşıyayız. Asıl soru tam da bu galiba: Karşı karşıya kalabilecek miyiz?

























Ateş rengi bu koleksiyonda The Tangerine Tango Eyelash Curler, Tangerine Tango Lipstick ve Tangerine Tango Brush Set özellikle dikkat çekiyor. Markanın bu güzel koleksiyon için yarattığı şu dev standı da evimin ortasına yerleştirmek isterdim... Ürünlere buradan bakmak sizleri kesmediyse hemen şuraya tıklayarak başka muhteşemlikler de keşfedebilirsiniz. Mesela ten ve saç renginize göre diğer Pantone renklerinden ilham alarak düzenlenmiş bir kozmetik çöpçatanlığı servisiyle karşılaşabilir ya da yılın rengi Tangerine Tango'yu Sephora bünyesinde yer alan başka hangi markalarda ve ürünlerde bulabileceğinizi görebilirsiniz.











İç sesimden son bir Tangerine Tango duası:


LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN BU KOLEKSİYON TÜRKİYE'DEKİ SEPHORA'LARDA DA YERİNİ ALSIN. EĞER BU DİLEĞİM GERÇEKLEŞİRSE GECE MAKYAJIYLA YATAN 10 ARKADAŞIMIN DOĞRU YOLA DÖNMESİNİ SAĞLAYACAĞIM. SÖZ.Bir söz de size: Olur da bu dileğim gerçekleşmezse Tangerine Tango'dan esinlenmiş bir ürünler listesi, önümüzdeki hafta içinde 10dakika'daki yerini alacak.


Video da bonus.

Mis gibi kokmaya bir itirazı olan mı var? Evet, ben.



























Chloé imzası taşıyan parfümlerin sevilmediği bir dünya düşünebilir misiniz? Mesela Love'ın (özellikle ülkemizdeki) üç kadından biri tarafından sürüldüğünü ya da sürülmek istendiğini düşünüyorum. Nedir bu parfümleri bu kadar arzu edilir kılan? Temizlik ve sadelik olabilir mi mesela? Burnunuz Chloé ailesine aşina mı bilemiyorum ama Eau de Toilette, Eau de Parfum Intense, Love ve markanın son taze bombası L'Eau de Chloé'nin ortak noktası minimal şişelerde buluşan ıslaklık ve sıcaklık. Kadınsı bir parfümle mi karşı karşıyasınız yoksa bir Lolita olmak durumunda mısınız? Orasını bilemiyorsunuz. Bence Michel Almairac da bilemiyor. Kendisi L'Eau de Chloé'nin yaratıcısı.




























Hava kabarcıklı, ışıl ışıl bir limon notasıyla başlıyor Chloé'nin ilkbahar sabahı. Doğal yollarla damıtılmış gül suyu ve gül yaprakları devreye girdiğinde, meyve kokteyli yerine çiçek buketine razı geliyorsunuz. Çimenler yeni kesilmiş, güneş tam tepeye çıkmamış, nemli ve paçuli kokulu bir sabah bu ne de olsa...


Parfümün yüzü Camille Rowe-Pourcheresse. Fotoğraflar Camilla Akrans, video ise Mario Sorrenti tarafından çekilmiş. Chloé severler olarak beni topa tutabilirsiniz ama parfümle ilgili sevdiğim her şey burnuma değil gözlerime hitap ediyor. Zaten L'Eau de Chloé, yalnızca görsel açıdan değil, olfaktif olarak da sarışınlara ithaf edilmiş. 'Kolonyadan hallice' diyeceğim kaba bir tabirle.



























Marc Jacobs'ın parfümlerinde de aynı kolonyasal yaklaşıma rastlıyoruz. Ne Lola'yla ne Daisy ile yıldızlarım barışmıyor. Daisy'nin 'fresh' versiyonu piyasaya sürüldüğünde bu durumla bayağı dalga geçtiğimi de itiraf etmek istiyorum. Bir şişenin içine oksijen doldurup onu koklatsaydı bize Marc Jacobs? Yeterince 'hafif' olmaz mıydı?

Belki de haksızlık ediyorum. YS Uzac Pohadka, Shiseido Feminité Du Bois, Guerlain Samsara, Chanel Coco, Kenzo Jungle gibi odunsu, baharatlı parfümler kullanan ve onlardan aşağı kalan herhangi bir notaya 'hmmmh!' diyerek burun kıvıran biri olarak belki de bu konu hakkında fikrimin sorulmaması gerek. Fikrim sorulmuş muydu? Ondan da emin değilim ya...

Ama bakınız mesela şişeye söyleyecek sözüm yok. Şık, zarif, zamansız, ultra-feminen. Petronio Associates'in başarıyla yürüttüğü ambalaj/marka kimliği/kampanya stratejisine de şapka çıkarıyorum.














































































Markalar arası 10dakika molası: Gucci de büyük başarı yakalayan ve satış konusunda hiç zorlanmayan parfümü Flora'nın ilkbahar, yani 'hafifletilmiş' versiyonlarıyla karşımızda. Manolya, gardenya ve sümbülteber arasında beğendiğiniz kolonyayı seçin, bol bol sürün.


Ha bir de şu güzel videoyu lütfen seyredin.