30.3.12

Saskia & Kısa saç & Metalik makyaj







































Üçünü de çok sevdiğimi söylemek zorundayım. Her ne kadar saçlarımı uzatmaya çalışıyor olsam da kalbimin bir yanı hep bu kısa saçlarda, bu modern ve cool görüntüde, Saskia gibi kızlarda kalacak. Loewe defilesinin backstage'ine ait bu fotoğraftaki makyajı da ilk fırsatta denemek niyetindeyim.

29.3.12

Round 2






























Kaşlarım ve Esmeray Yıldırım'la ilgili şu yazım sizleri epey mutlu etmişti, ikinci ziyaretimin de detaylarını vereceğim o yüzden. Kaşlarım iki haftalık süre boyunca usturalanan noktalarda çıktılar, uzadılar, gözle görülür şekilde gürleştiler. Normalde ilk iki haftada kökler hemen uyarılmazmış ama sanırım ben, bu oyunda biraz önden gidiyorum. Esmeray yine ip, cımbız ve ustura yardımıyla kaşlarıma şekil verdikten sonra nasıl boyamam gerektiğini de hatırlattı bir kere daha. Bir sonraki randevumuz Nisan'ın ortasında. Yaz sonuna kadar benim kaşlar kendine gelmiş olur. Esmeray'ın izniyle cep telefonunu da paylaşıyorum, randevular için çekinmeden arayabilirsiniz. 05364708489

Bazen sarışın olmamak çok daha havalı bir şeydir






































Aslında bunun sarışınlık ya da esmerlikle alakası yok, ara renklerle alakası var. Yukarıda gördüğünüz Abbey Lee Kershaw, (bence son dönemlerde karşımıza çıkan en güzel) model. Model olmak = Hiç durmadan saç kesimi ve rengini değiştirmek. Aynı Sienna Miller'a yaptığım gibi onun için de bir Top 10 hazırlayacaktım, müthiş kemik yapısı sayesinde her modeli mükemmel taşıyor çünkü. Ama sonra şu üstteki fotoğrafa bakakaldım bir süre. Güzel bir saç modeli ve rengi bir araya geldiğinde o insanın çirkin olmak için yapabileceği çok az şey kalıyor şu hayatta.

Saçınızı boyatırken ya da röfle/balyaj gibi oyunlara girişirken, işte tam da bu 'ara renkler' konusu yüzünden aslınıza sadık kalıp, onun etrafında takılmalısınız. Şöyle renkler var mesela: Küllü kızıl kumral, dore kestane, küllü bakır, kumral karamel... Abbey Lee'nin bir alttaki fotoğrafında saçın hafif yeşermiş göründüğünü fark ediyorsunuz değil mi? Fotoğrafın da etkisi var tabii ama öyle bir ara ton tutturulmuş ki, göz ve ten rengi için özellikle yaratılmış gibi duruyor. (Ki aslında öyle yapılmış zaten...)

Eğer uzun saçlara sahipseniz ve kestirmek niyetindeyseniz, üstteki fotoğrafı print edin ve kuaförünüzün yolunu tutun. Abbey Lee, ekstrem bir örnek oldu ama o saç neredeyse her kadını havalı, modern ve feminen gösterecek bir model.



























Abbey Lee'nin başka halleri için devam ediniz.

27.3.12

Spor salonu = Makyaj sendromu































Spor salonu konusunda ultra çekimser bir insan(d)ım. Herkesin ortasında mekik çekmek, kullanmayı bilmediğim bir aletin etrafında kediler gibi dönüp, çeşitli düğmeleri kurcalayıp, sonra yanımda biten elemanın tek bir 'tık'la tüm olayı çözümlediğine şahit olmak, eğer vücudumdan memnun olmadığım bir dönemdeysem üzerime yapışan spor kıyafetlerini giymek (kocaman bir t-shirt'ün içine saklanmak daha da kötü bir fikir, söyleyeyim size...) ve soyunma odasına tahammül etmek. Bizde doğallık ve teşhircilik arasındaki ince çizgi, olumsuz tarafa doğru kayıveriyor hep.

22.3.12

Sienna Top 10































Vogue UK, güzellik bölümünde Sienna Miller'ın gelmiş geçmiş saç modellerinden oluşan bir galeriye yer vermiş. Hmmm... Biraz dedikodu yapmak için müthiş bir fırsat! Şu hayatta güzellik dedikodusu yapmaktan daha zevkli ne var, sorarım size...


Baharın gelişini kutlayalım!


































Bunu yapmak için Thakoon For NARS koleksiyonundan faydalanalım mesela... Thakoon'un İlkbahar/Yaz 2012 kampanyasından esinlenerek, defilede de boy göstermiş ojelerin her rengini bir tırnağımıza sürüp çıkalım dışarı. Yalnız kötü bir haberim var, François bu ojeleri internet satışıyla sınırlamayı uygun görmüş. Bu da demek oluyor ki şu sayfayı her gün tıklayarak durumu takibe almanız gerekiyor.


Takibe almadan, rahat rahat ulaşabileceğiniz, sizlere bir Sephora uzaklığındaki ürüne geçelim hemen. Renkli nemlendirici konusu, kış biter bitmez büyük önem kazanıyor biliyorsunuz. NARS da Pure Radiant Tinted Moisturizer ile bizim 'hafif bir şeyler arayanlar' kulübümüze katılıyor. Denemek için sabırsızlanıyorum. Çünkü:

- Yağsız bir formüle sahip.
- Cildi incecik bir tülle örtüyor. Bunu yaparken de ciltteki lekelerle ve hiperpigmentasyonla savaşıyor.
- Botanik özler kuru cildi nemlendiriyor.
- İçeriğindeki Kopara ve mineraller açısından zengin deniz suyu sayesinde, cildi daha yumuşak, daha pürüzsüz, daha parlak yapıyor.
- Güneş koruma donanımlı.


Bir başka marka, 'renkli nemlendiricimizi mutlaka deneyin, çok farklı' dese gülüp geçerim. Bunu NARS yaptığında ise bir durup düşünür, inceler, muhtemelen çok memnun kalıp hali hazırda Benefit You Rebel Lite ve Too Faced Beauty Balm'u müthiş bir memnuniyetle kullanıyor olmama rağmen onu da çantaya atarım. Bir renkli nemlendirici asla ziyan olmaz, inanın bana. NARS cilt makyaj kurallarını bozmayarak Pure Radiant Tinted Moisturizer'ın tüm renklerine coğrafi isimler vermiş. Kendi rengimin Alaska ya da ST. Moritz olduğundan şüpheleniyorum.


Videoyu da seyredin ki iştahınız iyice kabarsın.




20.3.12

"Ve Altın Küre'yi kazanan... 10dakika!" Şak şak şak!





































Şu an makyaj masamın üzerinde ışıl ışıl dikilen yeni Benefit ürünlerini sürdükten sonra Altın Küre, pek tabii ki de benim olacak. Bunun için jürinin yüzüme bakması ve elmacık kemiklerimdeki pırıltıyı görmesi yeter. Simsiz ve sıvı bir hile yaptığım için kimse sonucun 'içeriden gelmediğini' de iddia edemez. Evet, ne diyorduk?


Baharın gelmesi benim için üç şey ifade eder:
1. Kilo vermek ve sıkılaşmak lazım. Sekizden sonra yemeği kes, suya yüklen, sporu aksatma.
2. Cildin çıldırabilir, mevsim geçişleri zorludur. İçeriden ve dışarıdan besle.
3. Işılda.


İlk iki madde hakkında çabalamak, sonuncuya göre daha kolay. Çünkü eğer ki kutsanmış cilde sahip şanslı bir kişi değilseniz, abartmadan ışıldamak... Zor zanaat. Benefit'in yıllardır severek kullandığım High Beam'i her ne kadar ışıldatma konusunda başarılı olsa da, çok istediğim o gün ışığı görmüş, hafif renklenmiş etkiyi yaratmıyordu. Pembe bazlı bir cilde sahip olmadığım için biraz sahte kalıyordu. İşte Nisan ayında Sephora raflarındaki yerini alacak olan Sun Beam, üçüncü maddenin peşindeki bizler için yaratılmış. Şu sıralar allık yerine bunu kullanıyorum. Yeni Givenchy allığımla kombinlemeyi de denedim. O sonuçtan da memnun kaldım.










































Bir diğer yenilik de Benefit High Brow Glow. Kaş kemiğinin hemen altına sürdüğünüzde bakışlarınızı aydınlatıyor, kaşları yukarı çekmiş numarasına yatıyor. Böylelikle bakışlar tazeleşiyor, gençleşiyor. Esmeray Yıldırım'ın kaşlarımla yaptığı nokta oynamaların yarattığı farkı görünce, bu kalemi de heyecanla makyaj çantama yerleştirdim. Bir önceki versiyon High Brow'dan en önemli farkı, daha kaygan ve parlak bir yapıya sahip olması. Sürdükten sonra profilinize baktığınızda kaşınızın hemen altındaki ışığı görüyorsunuz.


İyi bir nem serumu, günlük bakım kremi, SPF, renkli nemlendirici, Sun Beam, High Brow Glow, maskara ve ruj. Hop! Kapıdan çıkış. Altın Küre'yi kapış.





























Işıldamak isteyen okuyucuya not: Benefit'in bu iki yeni ürünü Nisan ayında Sephora'da.

19.3.12

Gigi ya da Givenchy








Pazar sabahı, Gigi'de iç mimar Sinan Erül'ün tam karşıma yerleştirdiği şu illüstrasyona bakarken, daha önce hiç yemediğim türde bir French toast yiyip bir yandan da ılık kahvemi yudumlayarak Givenchy'nin ilkbahar/Yaz 2012 Instant Bucolique makyaj koleksiyonunu düşündüm. Nasıl düşünmeyebilirdim ki! Alttaki fotoğrafa bakacak olursanız çizim ve gerçek arasındaki ilişkiyi siz de görürsünüz.











Givenchy, son senelerde güzellik konusunda atağa geçti, ne mutluyuz ki bu hırslı hareket bizlere satın almak isteyeceğimiz makyaj koleksiyonları olarak geri döndü. Özellikle iş pudra, allık ve maskaraya geldiğinde, markanın kendini aştığını düşünüyorum.


Şimdi... 'Makyaj masamda ve yüzümde bahar havası estirmek isterim' diyenleriniz, pastel sevenleriniz, 'oyuncak bebek' makyajını seksi bulanlarınız varsa bu koleksiyon, sizler için. Prisme Blush Bucolic Rose No:1, Prisme Blush Bucolic Poppy No:2 (bundan bir adet edindim ve çok memnunum), dörtlü far Prisme Yeux Quatuor Bucolic Blossoms No:79 ve ciltte sağlıklı bir porselen etkisi yaratan pudra Prisme Visage Bucolic Blossoms No:1, pastel renklerde bir bahar hediyesi adeta.



























Yüzün alt bölümüne indiğimizde ise böğürtlen dudak dediğimiz, kırmızı pembeyle karşılaşıyoruz. Soldan sağa: Gloss Interdit Bucolic Poppy No:32, Rouge Interdit Bucolic Poppy No:54 ve koleksiyonun tek ojesi Vernis Please! Bucolic Poppy No:177. Yarı mat yapısıyla beni asla yarı yolda bırakmayan Rouge Interdit'e de göz koyduğumu itiraf ediyorum.






17.3.12

İlk klibinizi hangi şarkıya çekeceksiniz?




























Bugün gördüğüm bu fotoğraf beni kahkahalara boğdu. Sizlerin de yüzünde en miniğinden bir tebessüm oluşturabilmesi için hemen tanıştırma faslına geçmeliyim. Sağdan başlayalım. Daha önce 10dakika'da öve öve bitiremediğim (ve hâlâ da her satırını hak ettiğine inandığım) El İstanbul'un biricik Sedat Temur'u karşınızda. Saç, kendisine ait. Gözlükler, kendisine ait. O ifade, kesinlikle kendisine ait. Dergilerde görüp beğendiğimiz çoğu saç ve makyajda imzası bulunan Sedat'ın hemen yanındaki kişi ise... Benim teyzem! Saç, Yıldırım'a ait. Gözlükler ve ifade ise kendisine. Cumartesi gününün ilk saatlerini El İstanbul'da geçirip, Yıldırım'ın ellerinden çıkma güzel bir saç kesimiyle taçlandırılınca... Sedat demiş ki: "Sen kabardın, ben zaten kabarığım. Çok benzedik, haydi gel bu anı ölümsüzleştirelim!". İşte El İstanbul'u bu yüzden seviyorum. Yalnızca güzel saç kesmek, taramak, etkileyici makyajlar yapmakla yetinmiyor. Eğlenmeye de bakıyor. Beni de mutlu ediyor, teyzem Nükhet'i de.


Güzel hafta sonları 10dakika'cılar!

16.3.12

'Kaş' sizin için üç harfli bir kelime değil de önemli bir güzellik şifresiyse bu yazıyı okuyun

























Kaşlarımla ilgili her daim bir derdim vardı: Küçükken çok kalın ve şekilsizdiler, ergenlik döneminde 'tek kaş' sinyalleri almaya başlamıştım, ortaokulda bu işi ele almaya karar verdim, lisede kaşsızdım. Bu klişe gidişat, daha sonra cımbızlar ve açıcılarla küstürdüğüm kaşlarıma yazdığım özür mektuplarıyla devam etti. 'Yapmayın etmeyin' dedim, 'geri gelin ne olur' dedim. Badem yağı sürdüm, Bepanthen sürdüm. Cımbızı tamamen hayatımdan çıkardım. Olmadı. Kaş kontürü denen hileye başvurdum. Bir süre idare etti beni ama geçici bir çözümdü. Vardığım son nokta, gereğinden fazla ince bulduğum kaşlarımı Giorgio Armani'nin 2 numaralı kaş kalemiyle her sabah boyamak ve o kaş kalemini ne olursa olsun yanımda bulundurmak. 'Tı'. Yani dün itibarı ile bu zavallı durumu geçmişte bıraktım. Çünkü: Esmeray Yıldırım'la tanıştım. Bond, bir Türk kahraman olsaydı, Esmeray Yıldırım da (ismi yüzünden söylüyorum bunu) bir Bond kızı olmayı hak ederdi. Biraz uzatmama izin verin, çok heyecanlı!


ALL Dergisi Güzellik Editörü Deniz Tokgöz bana dedi ki: "Kaşları çok güzel bir kızla tanıştım, ne güzel kaşların var deyince bana, 'bu kaşları bu hale getirmek için ne kadar zaman ve emek harcadım bilemezsin' dedi. Kime gittiğini öğrendim, numarasını göndereceğim." Neeeee?!!!!! Nasıl sevindiğimi anlatamam. Yeni bir insan yeni bir umut!


O yeni insanın ismi Esmeray. Kendisini Bellevue Residences'ın içindeki Diba'da bulacaksınız. Ben koşa koşa tanışmaya ve kaşlarımı tanıştırmaya gittim. Bir dahaki sefere sizlerle bir masaüstü fotoğrafı da paylaşacağım. Şayet bizzat o masaya oturmuş olmazsanız ne kadar profesyonel bir kişiden bahsettiğimi anlayacaksınız.


Bir kere:

- Kaşlarımın kavis noktası yanlışmış.
- Kaşlarım 'bakış*'larımı olduğundan sert gösteriyormuş, çünkü burnuma yakın nokta çok aşağıdan ve gereksiz yere derinden başlıyormuş.
- Kaşlarımın şekli daha düz olmalıymış.
- Renk konusundaki tercihim ise doğruymuş. Kaşlarım saçlarımdan iki ton açık olmalıymış. (Neyse bari, doğru yaptığım bir şey bulabildik. Bu durum herkes için geçerli olmayabilir tabii...)



* 'Bakış', taşıdığı bir diğer anlamla, Esmeray'ın lügatında çok mühim bir kelime. Tanımını yapabilecek bilgiye ulaşınca paylaşacağım.






























Şu yukarıda gördüğünüz hareketin aynısını uyguladıktan sonra söyledi bana bunları Esmeray. Her iki haftada bir tekrarlanacak kaş seansımız için çizeceği rotayı, yani doğal kaş şeklime uygun iki farklı şekli bana önce kalemle ve kapatıcıyla çizerek gösterdi. İkimiz de aynı şekli beğendik.

Esmeray minnacık bir noktayla oynadıktan sonra bakışlarımın geçirdiği değişime inanamadım! Nasıl olabilir!?! 'Kaş yapayım derken göz çıkarmak' mecazi anlam taşıyan bir cümle değil demek ki. Kelimesi kelimesine 'kaşınla yanlış şekilde oynarsan gözlerinin ve bakışlarının güzelliğinden de olursun' demek.

Esmeray'ın malzemeleri cımbız, ip, ustura, kaş kalemi ve kontür. Kontür, başvurduğu son çare. Boşlukları, kaşı usturayla güçlendirip kendi kendine çıkmasını sağlayarak dolduruyor. Ustura işlemi yapıldıktan sonra kan dolaşımının hızlandığını siz de fark edebiliyorsunuz. Bu arada, kaşları çok güzel ve doğal Esmeray'ın. Benim için uzman kişinin kendi vaziyeti çok önemlidir. Eğer ki incecik çizilmiş, kontürlü kaşlara sahip olsaydı, o koltuğa hayatta oturmazdım.




























Cımbızı ele almak ya da almamak, işte bütün mesele bu. Esmeray'la tanışıp kaşlarınızı ona emanet ettikten sonra cımbızla olan tüm ilişkinizi kesiyorsunuz. O çıkan minik kaşlara, sizi rahatsız edebilecek pütürlere umut ve şefkatle yaklaşmak konusunda terbiye ediyorsunuz kendinizi. Kaşınız biraz incelebilir, doğal bir kalınlığa ulaşması için bazı durumlarda (mesela benimkinde) önce biraz incelmesi gerekebiliyor. Bu dönemi kaş kalemleri ya da farlarıyla atlatabilirsiniz.


Mesela ben şu çok beğendiğim kaşlara bakarak, bir gün benim de böyle kaşlara sahip olacağımı hayal ederek avutacağım kendimi.
























Rooney Mara'nın ayrık ama kalın, kavisi tam doğru yerden verilmiş kaşlarını çok beğeniyorum.



























Natalie Portman, dümdüz kaşları olmasa tüm güzelliğini kaybederdi bence. Çok zor bir yüze ve kocaman bir kafaya sahip kendisi. Ama işte kaş yapısı gözlerinin ve hatta elmacık kemiklerinin ortaya çıkmasını sağlayarak durumu kurtarıyor. Şu alttaki fotoğrafını da çok beğendim.






















Birbirine eşit olmayan kaşları çok karakteristik ve hoş buluyorum. Bakınız Kate Winslet. Kaşları seksi, sert ama çok feminen!




























Doğal kavisiyle kaşlarını çok beğendiğim ve bence onlara çok iyi bakan bir başka isim de Beyoncé.



























Catherine Deneuve'ü bu listeye almadan edemezdim. Ne de olsa NARS'ın bir sezonunda Amber Valletta, bu ikonik yüz ve kaşlardan esinlenerek poz verdi.























Hmmm... Yazının sonunda sizlere bir de dedikodu. Hakkında 'kaş nakli yaptırdı' haberleri çıkan Berrak Tüzünataç da Esmeray'a teslim etmiş kaşlarını. Her şey doğal. Nakil yok. Eğer Facebook'ta Esmeray Yıldırım diye ararsanız bir sürü güzel örnekle karşılaşacaksınız zaten.


Bana soracağınızı bildiğim bir soruya da cevap vereyim önden. Kaş seansının ücreti 50 TL. Şunu da ekleyeyim hatta. Esmeray'a kaş aldırmaya gitmeyin. Kaşınızın şekliyle ilgili bir derdiniz varsa ya da dolmayan bir boşluktan şikayetçiyseniz, ifadenizin değişmesi gerektiğini düşünüyorsanız... O halde hiç durmayın. Bir taksi çağırın.


Adres: Diba/Bellevue Residences
Nispetiye Mahallesi, Aydın Sok. No:9 Beşiktaş İstanbul
Tel: 0 212 274 90 91

14.3.12

Kick-ass Backstage!































Nerede? Jean Paul Gaultier'de. Evet evet, 'moda haftası' konusunun artık geçmişte kalmış sıkıcı bir şeye dönüştüğünün farkındayım. Ama JPG defilesinde, şu sıralar en sevdiğim birkaç detay bir araya gelince buraya taşımadan edemedim. Bir kenara not etmiş olmak istedim.

Detay#1: Müziğini dinleyen, kitabını okuyan, umarsız pozlarıyla defilenin en güzel karelerini bizlere podyum arkasında veren model. (Hani birazdan tüm dünyayı saçı, makyajı, çıktığı defilenin tasarımcısının ona giydirdiği elbiseyle etkileyeceğini, tavlayacağını, sokakları değiştireceğini, kadınların onun gibi olmak için kapı kapı dolaşacağını bilmiyormuş edasında takılan...)

Detay#2: Islak ve dağınık eyeliner. Seksi makyaj böyle bir şey işte. Akışını ve dağılışını hep kontrol altında tutmak istediğimiz ama bunları yapamadığımızda daha güzel olan...


Detay#3: Siyah saç-kumral kaş ikilisi. Kaşlar saçlardan en az bir, en çok üç ton açık olmalı. Ben orta karar takılmayı ve iki tonda durmayı tercih ediyorum.


Detay#4: Allıksızlık. Son zamanlarda göz kalemi ve eyeliner'ın olduğu yerde allığa da tahammülüm yok. Çok çabalamışız, fazla boyanmışız gibi duruyor o zaman. Bunu da istemeyiz, öyle değil mi?





Utana sıkıla kullandığım bir ürün






















Eskiden bu tip ürünleri satın alan ve onları çantasından ayırmayan insanlarla çok dalga geçerdim. Dudak dolgunlaştırıcı serum mu? Hadi siz de oradan! Dudak dolgunlaştırıcı lipgloss'mu? Ha ha ha! Mat ruj gibi şık bir şey varken lipgloss'a kim bakar? Sonra, mat rujun zaman zaman dudakları ne kadar ince ve kuru gösterdiğini fark ettim. Bunu piyasadaki her mat ruj için söyleyemeyiz, ne de olsa Chanel, Sephora ve NARS'ın çok güzel mat rujlarına da yer verdim daha önce burada. Ama bir dudak parlatıcısının yarattığı üç boyutlu etkiyi, o dudakları sanki yüzden dışarı doğru ittiren ıslaklığını, ayrıca tazeleme rahatlığını inkar edemeyiz. Ben edemem. Artık edemiyorum.


İşte 10dakika'nın 'Make Up Your Mind Beauty Weekend'inde keşfettiğim, keşfettikten sonra da müptelası olduğum bir ürün Too Faced Lip Injection Extréme. Ambalajı fazlasıyla kız işi ve pembecik. Ama etkisi şahane. Dudağınıza sürüyorsunuz. Sıradan, şeffaf bir parlatıcı gibi dudağı parlatıyor. Birkaç saniye sonra dudaklarınızda (bence çok keyifli) bir yanma ve ferahlama hissi duymaya başlıyorsunuz. Eğer dayanıp da aynaya biraz bekledikten sonra bakarsanız, dudaklarınızın bir beden büyüdüğünü görüyorsunuz.



Bu şişirme operasyonunu sizler için gerçekleştirecek iki diğer ürün de aktarlardan kolaylıkla bulabileceğiniz zencefil ve tarçın yağı. Ben yine de Too Faced'i tavsiye ediyorum. Bir keresinde tarçın yağını biraz fazla kaçırıp 'arı sokmuş dudaklarla' kalakalmıştım.


Bir de şöyle bir soru sorabilirsiniz tabii kendinize: "Dudaklarımın şişirilmeye ihtiyacı var mı?" Benim bu soruya cevabım 'kesinlikle hayır'dı. Oysa ürünü kullanmaya başlayınca fark ettim ki Angelina Jolie bile dudaklarının olduğundan azıcık daha şişkin görünmesine bir şey demez. Nude renkleri tarcih ediyor olabilir ama kendisini hiç mat rujla gördünüz mü? Her daim ıslak parlatıcılar sürüyor.

Too Faced'in bu çapkın ürününü siz de bir deneyin sonra karar verin derim.






12.3.12

Lütfen! Lütfen! Lütfen! Yaz gelsin artık!!







































Şöyle Brigitte Bardot edasında şapkalarımızı takıp, kendimizi güneylere vurup, bol bol koruma faktörü sürerek güneşlenelim. Mart ayının kış taklidi yapmasına her daim sinir olmuşumdur, baharsın sen bahar. Bunu bir hatırlarsan çok sevineceğim sevgili Mart.


Miss Bardot ve Audrey Hepburn, bizlere iki farklı kadın tipi olarak sunulur hep. Dergilerin 'geçmişle barışık' konularında şu sorunun altı çizilir çaktırmadan: "Audrey Hepburn gibi zarif, narin ve kırılgan mı olmak isterdiniz yoksa Brigitte Bardot gibi umarsız, seksi ve neşeli mi?" Nedense Marilyn Monroe, Raquel Welch, Elizabeth Taylor gibi isimler bu gizli yarışa dahil edilmezler hiç. Ne var ne yoksa bu iki kadın arasındadır...


Audrey Hepburn bana hep daha özel, daha farklı gelmiştir. Amma velakin son günlerde Brigitte Bardot ile ilgili seyrettiğim bir belgeselde, siyah beyaz görüntülere bakarken 'Ve Tanrı kadını yarattı' cümlesinin Bardot'nun üzerine ne kadar hakkıyla yapışmış olduğunu fark ettim. 'Kadınlığının son raddesine kadar farkında/ama yine de umurunda değil dünya' izlenimini veren çok güzel bir dişi ve kişi kendisi. Ayrıca gerçek bir hayvan dostu.

Neyse... Sizleri bu Bardotmania'mla sıkmayacağım. Brigitte Bardot'nun en meşhur makyaj malzemesi, hiç kuşkusuz siyah kohl/kajal/göz kalemi. Plaja giderken bile bu seksi malzemeden vazgeçmemiş. Geçen hafta El İstanbul'da Yıldırım ve Sedat'la 'siyah göz kalemi' üzerine konuşuyorduk. Ben siyah göz kaleminin Türk kadınları tarafından (aynı maskara gibi) yanlış kullanıldığını, göz kalemi denince tek tercihin siyah olması gibi bir yanılgıya düşüldüğünü iddia ettim. Sedat (başarılı bir makyör olarak) siyah kalemin diğer tüm renklerden sıyrıldığını söyledi. Brigitte Bardot'nun şu üstteki fotoğrafına bakınca Sedat'a hak vermedim değil hani...


İşte yaz mevsimini çılgınlar gibi, dört gözle beklemeye başladığım, gelişi için gün saydığım bu vakitte siyah kajallar tüm ihtişamıyla karşınızdalar!



Givenchy Magic Kajal Eye Pencil
Pudralı yapısına rağmen, parlak, yarı ıslak bir görüntüye sahip. Kolay kolay yerinden kıpırdamıyor, akmıyor.































NARS Soft Touch Shadow Pencil/Aigle Noir
Ürünlerinin isimlerine Marlene Dietrich, Audrey Hepburn, Rita Hayworth'tan esinlenerek isimler koyan ama Brigitte Bardot ile arası pek iyi olmayan François Nars, Aigle Noir'ı Miss Bardot'ya ithaf edebilirmiş aslında... İçinde altın pırıltılar barındıran, granit siyah.




























Sephora Smoky Kohl
Kajal, oryantal bir malzeme. Bu yönüyle diğer tüm kalemlerden seksapel konusunda 3-0 önde. Yani şunu çantasından çıkarıp tazeleyen bir kadının, buram buram Samsara, sandal ağacı yağı ya da misk koktuğunu hayal edebilirsiniz.




























Benefit BADGal Kohl Pencil
Benefit, bu 'jumbo kohl' işinde de bir öncü. Bunu itiraf etmek gerek. Hem eyeliner hem göz kalemi olarak kullanılan bu malzemeyi ilk onlar yarattı. Hâlâ en iyilerden biri olmayı sürdürüyor BADGal.


































Brigitte Bardot'yu saygıyla anan bir dergi çekiminde Claudia Schiffer, hiç de fena bir dublör olmadığını kanıtlıyor. (Kaşsızlığa dikkat!)



9.3.12

Yeni maskaralar hakkında bir vecize

Fırçanın boyutu ne kadar küçülür ve incelirse, maskaranın etkisi o kadar artıyor.


O yüzden kendinize maskara alırken fırçasının küçük, sert ve ayrık dişli (siz ne demek istediğimi anladınız, hani maskara fırçasının, eskiden fırça kılıyla yapılan ama şimdilerde plastik bir yapıya bürünen o mini mini çıkıntıları) olmasına dikkat edin.

Son zamanlarda favorilerim:

- Chanel Inimitable 30 Noir Brun
- Diorshow New Look 694 Brown
- YSL Shocking 04 Sea Black
- Benefit They're Real! Black
- Sephora Outrageous Volume Mascara Ultra Black

8.3.12

Self Service No:36








































Self Service, 36. sayısıyla yeni sezonun makyaj trendlerinden ikisine yer veriyor, hem de iki farklı kapakla. Birincisi, 2000 senesinden başlayarak benim de denemiş ve o zamanlar çok sevmiş olduğum kaşsızlık. Bir diğeri de makyaj ajandamızdan asla çıkmayacak olan kırmızı ruj. Ancak bu yeni kırmızı, mat değil. Parlak ve iddialı. Bir süre önce 10dakika'da yazdığım YSL Rouge Pur Couture Glossy Stain gibi... Kaşı denemek cesaret ve kusursuz bir kemik yapısı ister, parlak kırmızı ruj ise tarafınızdan hemen şu saniyede denenebilir.




7.3.12

Göz kapaklarına fazla mesai
































En üstten en alta doğru ilerleyelim: Lanvin, Dior ve Dries Van Noten. Her ne kadar Dior'cum diğer iki 'sert' makyajın yanında pek sakin pek hanım hanım kalmış olsa da, beni 'True Blood' dizisine götürüp getiren kızıl saçlı modelin göz kapakları da oldukça meşgul. Gül kurusu, vizon, kahve gibi renklerin güzel yanı, tüm yoğunluklarına rağmen daha fazlasına yer bırakıyor olmaları değil mi zaten? Lanvin'de Karlie Kloss'un kemikli yüzüne çok yakışan o deforme olmuş eyeliner'ı, maskarayı elimle ve fırçayla kirpik diplerinden yukarı doğru taşıra taşıra sürüp sonra homojen şekilde dağıtarak elde etmeyi denedim. Fena olmadı. Dries Van Noten'deki 'C vitamini' konulu makyajı ise şimdilik denemeyi düşünmüyorum. Teşekkürler.


6.3.12

Pembe domuzu bana getirin!!!

























'Alice In Wonderland'deki kötü kraliçeyim ben. Çay saatini çoktan geçtik, 'Alis' ortalarda görünmüyor. İnternette gezinirken bu müthiş tatlı makyaj çantalarına rastladım. Domuz ve ördek arasında kararsız kaldım. Hemen şuraya tıklamanız ve bu komik çantalar dışında başka güzelliklerle kendinizi meşgul etmeniz gerekiyor.



























'Make Up Your Mind' Baby!!






















Geçtiğimiz hafta sonu Sephora Astoria'da gerçekleşen 'Make Up Your Mind Beauty Weekend'in nasıl işlediğini anlatabilmek için çok sevdiğim arkadaşım Deniz Yeğin İkiışık'ı örnek göstereceğim sizlere.

1) Makyaj çantanızı içindeki hiçbir malzemeden utanmadan (eskimiş fırça, sonuna kadar gelinmiş minik tüpte hafiften renk değiştirmiş kapatıcı, abes bir markanın abes bir allık rengi, 2000 senesinde satın alınmış ve nasıl olduysa bozulmamış ruj) önüme seriyorsunuz. Kullanmakta ısrar ettiğiniz ürünler, sizin için bir tehlike teşkil etmedikçe onlara karışmıyorum. Kafanızda soru işaretleri yaratan ya da henüz tanışma fırsatı bulamadığınız ürünlere yöneliyoruz.

2) Benimle geçirdiğiniz 45 dakikalık sürenin ardından sepetiniz şu alttaki hali almış oluyor.






















3) '10dakika seçti' köşesinin oraya, yüzünüzde kendi seçtiklerinizle şöyle kibarca kurulup poz veriyorsunuz. Ben de Deniz'inki gibi çok beğendiğim bir yüz ve bir sonuçla karşılaştığımda onu izin almadan burada çat! diye kullanıyorum.





















Deniz'in sepeti şu ürünlerle doldu: Yeni kestirdiği saçları için bakım ürünleri ve kâkül sorunsalını çözecek yuvarlak bir fön fırçası, yüz temizliği için Strivectin-SH Replenishing Cleanser, Benefit Hello Flawless Oxygen Wow fondöten, tırnakları için Essie'nin tüm bakım/baz ürünleri, Chanel Inimitable maskara, Ambre göz kalemi, Rouge Allure Velvet No39 La Somptueuse ruj, Sephora Super Supreme Body Butter, Sephora Makeup Cleansing Oil. Günün sonunda (izinsiz paylaşamayacağım, o kadar uzun boylu değil artık) eve gittiğinde kendisini yeni pişmiş kurabiyelerle karşılayan kocasının yanağına kırmızı bir öpücük kondurduğu fotoğrafı paylaştı benimle. Çok hoşuma gitti, kırmızı ruj romantik bir anlam taşımayacak da ne yapacak zaten? Bu arada Deniz ve ablası Pınar'ın yarattığı Rumisu'yu da bir ziyaret edin.






















Gelelim Sephora Astoria Mağaza Müdürü Sevda Hanım'ın herkesi etki altında bırakan kıpkırmızı dudaklarına! Sephora Cream Lipstain Always Red, bu güzel dudaklarla buluştuğunda (flu fotoğrafta bile) göz kamaştırıcı bir manzara yaratıyor. Herkes bu rujdan birer adet edindi. Ben de bu ürünle yeni tanışmış oldum.























Benefit'in yenilenen standı da sıklıkla ziyaret ettiğimiz ve önünde saatler geçirdiğimiz bir nokta oldu. Yıldız ürünler Hello Flawless Oxygen Wow fondöten, Hello Flawless pudra ve You Rebel renkli nemlendiriciydi. Çok ilgi gören bir başka renkli nemlendirici de Too Faced Beauty Balm Tinted Moisturizer oldu. Extreme Lip Injection da tüm kadınların dudaklarını zencefil ve baharatlarla hafifçe yaktıktan sonra yarattığı şişkinlik/dolgunluk hissiyle mutluluk verici bir yanılgıydı bizler için. Minnettar kaldık.



Sephora'nın yenilenen vücut serisindeki ürünleri burada kısa bir paragrafla harcamak istemiyorum, o kadar iyiler. Bir sonraki sefere!