24.8.11

Beach Bun(ny)



























Kim ister pırıl pırıl, parlak ve temiz saçlı olmayı?! Şöyle bir saç dururken... Yazın en güzel yanı, deniz ve güneşin saçta bıraktığı o yarı kirli, yarı dağınık, fazlasıyla seksi doku bence. Kadında da erkekte de bu, böyle. 'Beach hair' (yani plaj saçı) dediğimiz, kuzenim Alison'ın başarıyla modellik yaptığı bu konsept, modelden ziyade dokuyla ilgili. Ben en çok tam tepede topuz yapılmış halini seviyorum. Aradaki renkler güneş ve tuzdan bir ton daha açılmış, denizden arta kalanlar sayesinde her tel yerli yerinde, durması gerektiği noktada duruyor. Bir yandan da saçta kirlilik, serserilik ve kaygısız bir tavır var.


Bu saçı elde etmek için,

PLAJDA:
Denize girin. Çıkın. Asla duş almayın. Saçınıza nemlendirici yağ sürmeyin. Taramayın. Kendi haline bırakın. Günün sonunda, şöyle bir tepeden toplayın.

Not: Balyaj ve röfle gibi işlere kalkışmış olanlar, bu modeli daha iyi taşıyor. Bir de ara renkleriniz bir ton daha açılsın istiyorsanız saçınıza limon sıkın ve sonra güneşe çıkın.


ŞEHİRDE:
Duş alın. Saçınızı havluyla nemli kalana dek hafifçe kurulayın. Ambalajında 'matte paste', 'clay', 'messy hair' gibi kelimelerle karşılaştığınız bir saç ürününü, parmak uçlarınızla saça yedirin. Saçınızı asla fazla bastırmayın. Sağa sola dağılan telleri inatla kafanızın üzerine yapıştırmaya çalışmayın. Aynı The Beatles'ın söylediği gibi: 'Let it be'.


Not: 'Beach Hair' konusu yabana atılacak bir şey değil. Koskoca markaların en çok satan ürünleri, şampuan reklamlarında gördüğümüz o manzaranın (hani kız başını salladığında saçları parlak yıldızlar halinde omzuna dökülür) tam tersini yaratmayı hedefliyor. Siz de deneyin. Yaz bitmeden...


H-A-I-R!!!!!!!!!!!





























Patrick Demarchelier objektifinden, 'Hippi Yeah!'. Vogue Germany, Mayıs 2010. İşte ben saç diye buna derim.