25.7.11
Bir seyahate 'götürmediğiniz' şeyler
Bazı konularda hiç akıllanmıyoru(m)z. (Ben akıllanmıyorum.) Yakın bir arkadaşımın düğününe gitmek üzere valizimi hazırlarken heyecan içinde ama yine de ekstra dikkatli ve planlıydım. Her elbiseye uygun aksesuar? Alındı. Çeşitli şarj aletleri? Alındı. Saçım için Bıttım sabunu? Alındı. (Bıttım sabununa bak! Mardin'in bağrından kopuyor ve kendini Lausanne'da buluyor.) Guerlain Terracotta, Sephora pudra? Alındı. Kirpik kıvırıcısı? Alındı. Maskara? Aslında sürmeyi düşünmüyorum ama alayım haydi yanıma... Kırmızı ruj? Dudağımdaki uçuklarla doğru bir kombin olmayabilir, bırakayım.
Ve işte büyük hata! İsviçre'nin tertemiz ve medeni havasından olsa gerek, (bir de Asiviral içtiğim için, hello!!!) uçuklarım geçiveriyor ve Ayça'nın düğün günü ben kendimi şunlardan yalnızca bir tanesini edinebilmek uğruna Ouchy'deki tek eczanede buluyorum. Kan kırmızısı, portakal kırmızısı, bordo, narçiçeği, parlak kırmızı, pembe kırmızı... İç geçiriyorum! Benden kilometrelerce ötede, evimde, odamdaki makyaj masamda tam tamına 25 adet kırmızı ruj bulunuyor. Krem, mat pudra, parlatıcı, sıvı... farklı farklı dokularda çeyrek asır adedinde kırmızı ruj! Oysa ki Lausanne'da bir kırmızı rujun onda birine bile sahip değilim. Ben bir hiç miyim Lausanne'da?...
Daha önce hiç kullanmadığım bir markanın, bir daha da kullanacağımı sanmadığım bir rujunu, hak ettiğinden çok daha büyük bir bedel ödeyerek satın alıyorum.
Ve kendi kendime söz veriyorum: Bir daha hiçbir seyahate kırmızı rujsuz gitme. Nokta.
Not: Gelin, çok güzeldi. Bir Grace Kelly'di adeta. Beyaz eldivenleri, zarif topuzu, mutlu gülümsemesi ve ışığıyla hepimizi güzelleştirdi. Hayatının en özel gecesinde Coco Mademoiselle kokmayı tercih etmişti, bu usturuplu seçim de gözümden kaçmadı. Ayça'ma bir de buradan ömür boyu mutluluklar!