8.5.11
Dünyanın tüm makyaj eşyalarına sahip olsaydım (ki çok da uzak değilim) yine de annemin masasından bir şeyler araklardım
Aynı fiziksel özelliklerimiz gibi makyaj alışkanlıklarımızın da genetik olduğunu düşünüyorum bazen. Anneannem süslü bir kadınmış, kız kardeşi Birsen onun bir basamak üzerindeymiş. Bugün, kaşlarını boyamadan ve kırmızı rujunu sürmeden bir adım atmaz dışarı. Annem, annesi ve teyzesi kadar olmasa da makyaj ve bakım konularında heyecanlı, cesur ve beni kıskançlık krizlerine sokacak kadar kaygısızmış. Sanıyorum bu hali, kendine güvenmesinden ve kendisiyle fazlasıyla barışık olmasından geliyor. Teyzem Nükhet de büyük teyzem Birsen'in bir devam filmi olarak kabul edilebilir makyaj konusunda. Geçtiğimiz haftalardan birinde profesyonel bir makyözden ders aldı, sanki çok ihtiyacı varmış gibi...
Klasikle klişe arasında gidip gelen bir 'annemden öğrendiğim makyaj tavsiyeleri' yazısı yazamayacağım çünkü annem bana makyaj konusunda hiçbir şey öğretmedi. Hatta ve hatta bu konuda ona annelik yapan kişi ben oldum hep. Makyaj fırçalarını temizlemesi gerektiğini, serumun nemlendiriciden hemen önce kullanıldığını, parlak ve simsiyah saçlarıyla kırmızı rujun muhteşem bir tezat yarattığını... o da beni hep dinledi. Canım Sephora'ya gidip yeni ürünler keşfetmek istediğinde, mesela NARS'ın yeni sezon koleksiyonu raflarda arz-ı endam ettiğinde, benimle o heyecanı paylaştı hep. Ne şanslıyım ki biz birlikte alışveriş yapmaktan çok keyif alan bir ikiliyiz. Birlikte olmaktan, yanyana durmaktan...
Annemin eski resimleri ilk elime geçtiğinde, kendisinin güzelliği bana bütünüyle aktarılmadığı ve arada bazı minik kesintilere uğradığı için biraz üzülmüştüm. Kocaman siyah gözleri, minicik burnu ve etli dudakları 'aynısının tıpkısı' şeklinde bana transfer olsun isterdim. Eğer bir pazarlık şansım olsaydı varisleri geri verip... şey... evet... o burnu alırdım!
Annemden bana miras kalmadığına en çok üzüldüğüm şey ise, işte tam da bununla ilgili. Kendiyle barışık olması. En büyük güzellik hatalarını yaptığı zamanlarda bile (ne yapabilirdi ki, 80'li yılların 'power woman'larından biriydi o) kendini sevmeye ve dolayısıyla hatasını başka kimsenin yapamadığı bir rahatlık ve mutlulukla taşımayı bilmiş annem. Hata örnekleri: Perma, tüm göz kapağını kaplayan buz mavisi far, sedefli ruj, kat kat kat saç kesimleri. Tüm bunları, ancak kendine fazlasıyla güvenen bir kadının yapabileceği şekilde terse çevirmiş, hata olmaktan çıkarmış, herkeslere de kabul ettirmiş.
Bugün, ben kırmızı ruj sürdüğümde kenarı taşsa ya da göz kalemim aksa deliye döner ve hemen bu durumu düzeltmek isterim. Annem, hiç oralı olmaz. Benim onun üzerinde çeşitli düzeltmeler yapmam gerekir.
Küçük burundan da vazgeçtim, keşke yalnızca bu özelliği bana geçseymiş...
Hepinizin anneler gününü kutluyorum. Bu özel günü, bilerek ve isteyerek küçük harflerle yazıyorum. Deliye her gün bayram misali, anneler günü de yılın tek bir gününe ait değil çünkü.
Ama madem bugün, hepimiz annelerimiz, kendimiz ve eğer varsa çocuklarımızla ilgili düşünceler içindeyiz... öyleyse şunu da buyurun:
BU HAYATTA ALABİLECEĞİNİZ EN TARAFSIZ, İÇTEN VE SAMİMİ YORUMLAR, ANNENİZDEN GELİR.
Dolayısıyla siz evden çıkmadan hemen önce anneniz 'bence bu ruju sürme' dediğinde, aynaya ikinci kere bakma ihtiyacı duymadan onu silmenizde fayda var.
(Siz de hatalarınızı çok şık şekilde taşıyan şanslı kadınlardansanız, arabaya binince hemen tekrar sürersiniz.)