15.4.11
Drew Barrymore kızıla, Amerika şaşkına döndü
Bugün People.com'da (evet, tabii ki her gün tıklıyorum, beni yargılamayın lütfen, bir çeşit meditasyon gibi düşünün) şöyle bir kutu ve başlığa rastladım: "Drew Barrymore'un stylist'i: Neden kızıla gittik". Tabii ki People gibi derin ve felsefi bir sitede, 'E.T' ile tanıyıp çok sevdiğimiz bir zamanın çocuk yıldızı Drew Barrymore'un saç değişimini yakından takip edebiliyoruz. Bu konunun başlığa taşınması garip değil. Garip olan, bundan önceki yıllarda da bakır kızıl olarak tabir edilebilecek bu sıcak ve feminen rengin, Barrymore tarafından zaten tercih edilmiş ve neredeyse tüketilmiş olması. Yani şaşıracak bir şey yok.
Bakınız işte. Kanıtım da üstte. Bu eski fotoğrafta (en az beş sene veriyorum) Barrymore, bana kalırsa şimdiki saç renginden de güzel bir ballı kızılla mutlu mutlu gülümsemiş. Renk yolculuğu şöyle devam etmiş:
Saçtaki kızıl tamamıyla yok edilmiş, bal biraz yeşermiş ve sarıya doğru istikrarla ilerlenmiş. Barrymore'un stylist'i diyor ki People'da: "Dramatik bir değişiklik söz konusu olduğunda, tek seansta hayalinizdeki renge kavuşamazsınız. Saç, derece derece renk değiştirir. Mükemmel sonuca ulaşmak için zamana ihtiyacı olur." Çok doğru demiş.
Barrymore'un yeşil baldan sonraki durağı, platindi. Ben W kapağında gördüğüm şu halini de pek beğenmiştim. Zaten omuz boyundaki küt kesim, öyle bir saç ki neredeyse her kadını hem çok feminen ve seksi hem de çok kişilikli ve modern yapıyor. Hele alttaki fotoğrafta gördüğünüz şu 'yataktan yeni çıkmış' (Amerikalıların 'bed hair' diye tanımladığı, hatta ve hatta çeşitli saç ürünlerini aynı şekilde vaftiz ettikleri, o kutsal saç hali) saçlar, bence turnayı gözünden vuruyor.
Gelelim Barrymore'un kızıldan bir önceki saçına. Daha önce 10dakika'da bahsettiğim ombre hair'in başarılı temsilcilerindendi kendisi. Ancak bu akımın 'boyasını çoktan akıttığını', artık eski ve sevimsiz bir şeye dönüştüğünü kabul ediyorum ben de. Zaten ombre hair, geçici bir hevesten öteye gidemez sanki... yapay ve zorlama bir hali var. İşte Drew Barrymore, sinema ekranına yansıyan en güzel yüzlerden birine sahip olmanın tadını, bir bukalemunu kıskandırırcasına renk değiştirerek çıkarıyor. Şu ana kadar da renk anlamında başarısız bir deneyine rastlamadık.
Not: Şu yukarıda yazdıklarım kesinlikle dedikodu sayılmaz. Ayrıca sayılsa bile güzellik dedikodusunu artık burada da yapamayacaksam... nerelere gideceğim bilmiyorum...
"Spring's coming and we're blooming"
XOXO Mag ve Marc Jacobs Daisy Eau So Fresh, bir araya gelirse ortaya şahane kokulu ve şahane dokulu bir pazar günü çıkacağı kesin. Sadece davetiyede yazan 'bahar geliyor ve biz çiçek açıyoruz' cümlesi bile beni ikna etmeye yeter zaten. O kadar hazırım ilkbahara!
Bu da demek ki 10dakika'cılar, Pazartesi gününü keyifli güzellik havadisleri ve manzaralarıyla karşılıyor olacağız.