3.3.11

Milano'dan kalanlar: Marni, Missoni, Armani ve Dolce






































Milano Moda Haftası'ndan kalan şu görüntüleri israf edemezdim! Marni'de benim 'üşümüş makyaj' olarak adlandırdığım mor ve gül kurusu tonları hakim. Bu rengi uygularken dikkatli olmak lazım, yanlış bir ton seçtiğinizde yorgun ya da hasta görünebilirsiniz. Bir de 2011/2012 kış sezonunda allık konusunda bir seçim yapmak zorunda kalacağız gibi görünüyor. Allık şöyle söylüyor sanki: "Should I stay or should I go?" Marni, tercihini allıksızlıktan yana kullanmış ve ne yalan söyleyeyim... yanak çevresindeki bu temiz görüntü hoşuma gitti.








































Gelelim Missoni'ye. Missoni, bana göre bu bölümün şampiyonu. Gözlerdeki ve kaşlardaki çıplaklıkla tezat oluşturan koyu kırmızı dudakları ve alt kirpik çizgisi boyunca incecik çekilmiş lacivert kalemi beğendim. İçinde kiremit tonları barındırmayan, kahverengiye dönük bir bronzlaştırıcı pudrayla ortaya çıkarılan elmacık kemikleri, bu makyajın tek ağır ve yapay öğesi olmuş. Şu alttaki modelin göz yapısına ve kaş çizgisine de dikkatinizi çekerim. Bu tip yüzlere yapılan makyaj daha da etkileyici oluyor...








































Giorgio Armani de favorilerimden biri oldu. Göz çevresi özellikle iddialı... Üst ve alt kirpik hattını çevreleyip göz kenarında yolları ayırmaya karar veren o eyeliner! Tüm göz kapağını kaplayan doreli pembe... Pembenin bu içine altın tonları katılmış versiyonunun harika bir baz rengi olduğunu düşünüyorum, doğru tonu bulabilirseniz pembe tazelik demek.


























Koleksiyonundaki modelleri ve tasarımları kadın/erkek olarak ayıran Dolce & Gabbana, makyajda da aynı rotayı izlemiş. Üstte tipik bir Barbie ile karşılaşırken, alttaki fotoğrafta Natasha Poly'nin tomboy hallerine tanık oluyorsunuz. Kahverengi tonlarının başrolde olduğu bu makyajda, elmacık kemikleri abartılı şekilde vurgulanmış. Benim en hoşuma giden detay, en alttaki fotoğrafta gördüğünüz ıslak topuz oldu.




Bu banyoda makyaj tazelemenin keyfi bir başka





















Biz makyaj yapıyorsak banyolarımız ve odalarımız neden yapmasın? Mesela sık sık kullanma şansı bulduğum şu yukarıdaki banyo gibi bizi geçmişe, Hollywood'un altın dönemlerine götürmesin? Eyeliner ve rimel sürerken Katharine Hepburn'e bir bakış atabilirim ya da kaş çizgimi abartarak uzatmaya cesaret edebilirim. Çünkü yapılmış, güzel olmuş ve şu an bu banyonun duvarlarını süslüyor. Rujumu da sürdükten sonra Frank Sinatra'ya bir öpücük veririm belki, kim bilir... 'The Lady is a Tramp' der mi acaba arkamdan?