29.9.11

Peridot






















Her ne kadar Chanel'in bu metalik rengi ismini Peridot taşından alıyor olsa da, tırnağa sürüldüğünde daha ziyade 'yeşil altın' tadında. Sanıyorum kendisini tırnaklarım yerine masa üzerinde taşımayı tercih edeceğim. Öta yandan kız kardeşleri Quartz (altına dönen, metalik bir taupe) ve Graphite (metalik füme, kopkoyu gümüş) dönem dönem manikür çantamdaki yerlerini alacak.



Sonbaharın renkleri






Sonbahar rengi dendiğinde aklıma hemen bordo, mürdüm, kahverengi, haki ve diğer solgun ama dolgun renkler gelir. Mürdüm ve şarap kırmızısı konusuna önümüzdeki günlerde değinmek durumunda kalacağım hatta çünkü Sephora'da öylesine güzel rujlar keşfettim! Neyse, dağılmayalım. Sephora Sonbahar-Kış 2011 makyaj koleksiyonunda turkuaz ve mavi gibi ('The Devil Wears Prada'da Anna Wintour taklidi yapan Meryl Streep'in uzun bir moda vaazı verdiği sahneyi hatırlayın, 'cerulean blue'! İşte o mavi!) renklerle karşılaşınca içimi bir mutluluk kapladı. Yanlış anlamayın, koyu sonbahar renklerine kavuştuğumuz için seviniyorum. Mesela gözüme dağıtarak adeta bir far haline getirdiğim Crayon Jumbo'nun Purple, Taupe ve Kaki renklerinden birer tane edineceğim. Ama It-Blue far ve Myrtille ojeyle mavilenmeyi de planlıyorum. Bir de kendimi Rothko sanaraktan yarattığım makyaj tablosunda, sol üstte duran Romantic Rose allık da listemde. Apricot Sheen'i (sağ taraf) benim yanaklarıma yakışmadığı için sizlere hediye ediyorum.

Elie Saab'ın debut parfümü aynı elbiselerine benziyor




















Dün Sephora'da kokladığım bu kokunun, aynı bir zamanın Narciso Rodriguez'i gibi (ben de dahil olmak üzere) farklı tarzlara sahip milyonlarca kadını mest edeceğini düşünüyorum. Klasik bir güzelliğe, tam kıvamında bir feminenliğe ve her parfümde aradığımız o zamansızlığa sahip. Kendime hemen bir şişe edindim. Bu satırları okurken bazı gözlerin hafifçe kısıldığını ve dudakların büzüldüğünü görür gibiyim. Evet, bir bestseller'la karşı karşıyayız. Bu da demek oluyor ki sizden başka binlerce kadın, önümüzdeki kışı bu parfümle geçirecek. Chloé Love'ın başına gelen Elie Saab'ın da başına gelecek. Ama bu durum 'istikrar' denen mucizeyle çözülür, merak etmeyin siz. Bir bakmışsınız, herkes gitmiş... Elie ve siz kalmışsınız.


Notalar, yasemin (öylesine güzel bir yasemin bu!!!), portakal çiçeği, sedir ve bir çeşit gül. Sedir, diğer parfümlerde yaptığı gibi acıya dönmemiş, tatlı bir sakinlikte. Yasemin, baskın. Elie Saab'ın parfümü, bir rüzgardan ziyade ılık bir meltem tadında. Tene karışıyor, ara ara ortaya çıkıyor.


Türk kadınlarının kışı görür görmez ballı kaymaklı kokulara, buram buram vanilyalara büründüğünü düşünürsek, Elie, bizler için harika bir 'es' tasarlamış. Daha doğrusu bugüne kadar başka çok güzel klasiklere de imza atan Francis Kurkdjian'a tasarlatmış.
























Milano: Ciao Belle!







































İtalyan kadınını, diğerlerinden (New York- Paris ve Londra'daki hemcinslerinden) ayıran şeyle, 'Eat Pray Love'da Julia Roberts'ın Roma hakkında öğrendiği en önemli kelime, eş anlamlı. S-E-K-S. (Böyle de Türkçe yazarım!) Hemen üstte gördüğünüz Roberto Cavalli kadını (makyajı favorim) ve bir altta gördüğünüz Dolce&Gabbana kadını, İtalya'nın en baharatlı, en cilveli, en sıcak görünümlerini taşıyor. Kırmızı ruj düşmanı erkeklere bir rahat nefes aldıran pembe ve dolgun dudaklar, yanaklarda belli belirsiz bir gölge, upuzun kirpikler ya da doğal tonlara bürünmüş göz kapaklarıyla bir adım öne çıkan bakışlar... Seksi işte!









































Fendi (hemen altta) ve Jil Sander'deki topuz (uzun saçın enseye doğru kıvrılıp içeri taranması ve o şekilde tutturulması, yani uzun saçtan küt model yaratmak) aynı geçtiğimiz yazın chignon'u gibi, 2012 yazında sıklıkla göreceğimiz bir model olacak anlaşılan... Fendi'deki alüminyum folyo makyajını çok cesur buldum. Uygular mıyım? Hayır. Güzel uygulamış birini görsem şapka çıkartır mıyım? Butttt of corrrrrrrrrrs! (İtalyan aksanıyla)





























Missoni'nin (altta) şeftali göz makyajını çok taze ve yazlık buldum. Ama kahverengi gözlere pek uygun olduğunu düşünmüyorum. Maviler ve yeşiller, siz önden buyurun. Versace ise (en altta) aynı pembeliğe bir doz kahverengi eklemiş ve biz esmerleri sevindirmiş. Hani çantasında binlerce makyaj malzemesi olan, onların hepsini kullanan, yine de makyaj yaptığı hiç belli olmayan bir kadın vardır ya... İşte önümüzdeki yazın İtalyan kadını, o sakin ama ultra-seksi sularda yüzüyor. Avlanmaya hazır bir köpekbalığı edasında...




Gucci: Rakunmania!




























Öyle bir makyaj vardır, rakun makyajı... Göze sürülen kömür karası far, alta ve üste abartılı şekilde uygulandığında, ortaya (çok etkileyici olmakla birlikte) bir rakun makyajı çıkar. İşte Gucci, göz çevresinden kaşları yok ederek (2000'lerin başında hayatımıza girmiş bir görüntü) bol bol siyah eklemiş ve rakunları podyuma salmış.

Gündüz ışığı için fazla iddialı (ve hatta korkutucu) olduğunu düşündüğüm bu makyaj, dozu biraz azaltılarak gece kullanılabilir. İlk yapmanız gereken göz kapağını toz pudrayla kaplamak. Daha sonra koyu füme, granit, mat bir farla karanlık tarafa geçiş yapacaksınız. Ardından, altta gördüğünüz kohl'lardan birini kullanarak, bu rengi koyultacak, dokuyu ise daha parlak bir hale getireceksiniz.


Üstten alta doğru: Sephora Smoky Kohl Eyeliner (Guerlain'in oryantal kajal'ına bir alternatif), Benefit BadGal Smoldering Black Eye Pencil, NARS Soft Touch Shadow Pencil Aigle Noir (içinde dore pırıltılar barındıran çapkın bir siyah)






22.9.11

Dior ne diyor?







Charlize Theron'un güzelliğine söyleyecek söz yok, zira kendisi bu dünya üzerindeki en güzel 'iri' kadın olabilir. Dior'un son yıllarda çıkardığı en iddialı parfüm de hiç kuşkusuz J'Adore. Ancak bu yeni reklamı çok zayıf buldum. Ayrıca Marilyn Monroe'nun 'Jadoğğğğğ'la yakından ilgilenmesi detayını Chanel'e atılan çok karaktersiz bir taşlama olarak algıladım. Oysa ki Marilyn'in 'yatağa girerken sadece Chanel No:5 giyerim' demesi bir reklam kampanyası değildi, o amaçla çıkmamıştı ağzından. Böylesine efsaneleşmiş bir konseptle uğraşmamak daha akıllıca olmaz mıydı?


Burberry Prorsum: Şah 'mat'


























Herkesin şapka çıkardığı Arizona Muse hakkında pek heyecanlanamıyordum açıkçası... Burberry Prorsum'daki şu halini (üstte) görene kadar. Doğru şekilde uygulandığında mat göz farı ya da göz kapaklarına sürülen koyu renkte, mat bir pudra, başka hiçbir malzemenin yapamadığını yapıyor; gözde hiç makyaj yokmuş numarasına yatarak tüm dikkati göz çevresine çekiyor. İşte Burberry Prorsum'da bu hilenin güzelliğiyle karşılaşıyoruz. Yüzde herhangi bir parlaklık yok ancak ölü bir matlık da yok...


























Yeni sezonun henüz deneyemediğim onlarca ürünü banyo rafımda dizilmişken, elim Burberry koleksiyonundan bir şey satın almaya gidemedi ama tüm makyörlerin öve öve bitiremediği bu ürünlere de göz atmak istiyorum. Aynı Arizona Muse gibi onlar da bir anda listemin üst sıralarına çıkabilir...




























Şu üstteki kareye de bayıldım!





Her ne kadar Burberry kendi makyaj koleksiyonunu çıkarmış olsa da benim sizlere tavsiyem NARS'tan Portobello Duo Eyeshadow olacak. Mat ekru ve mantar rengini bir araya getiren bu ikili, muhteşem bir gölge yaratıyor.





















Eğer bu kadar mat bir görüntü hoşunuza gitmiyorsa, illa ışık ve pırıltı istiyorsanız, o işi de aynı doğallıkla yapabilen François'nın Calanque farını denemelisiniz. Geçtiğimiz yazın bu üçlü farı, halen bulunabiliyor Sephora'da ve NARS'ın kendi mağazasında.



21.9.11

Americana Part ll






































Hoşgeldin 'The Fifth Element', hoşgeldin Leeloo. Narciso Rodriguez'den alıştığımız stiline ufak çapta bir başkaldırı... Ne kadar sevdim emin değilim. Saçlar, bugüne kadar tüm modellerin saçlarını 'pixie'leyen ve 'crop'layan, kısa saç modasını uzun boynu ve zarif hatlarıyla catwalk'a ilk taşıyanlardan Stella Tennant ve Erin O'Connor'ın yakın arkadaşı Eugene Souleiman'a (bildiğiniz Süleyman işte) emanet. Makyaj ise Shiseido'nun koleksiyonlarından sorumlu olan Dick Page'e. Page, New York Moda Haftası'ndaki çoğu defilenin makyaj guruluğunu yaptı yine bu sene.





























Oscar De La Renta'da makyaj adına pek de önemli bir hareket göremiyoruz ancak ben Afro taklidi yapan bu saçlara bayıldım! Dün kuaförde, saçları doğal olarak bu şekilde duran bir kız fön çektiriyordu. İçim acıdı gerçekten. Kıvırcık saçları zig-zag tarama tekniği denen bir ustalıkla bu hale sokmak mümkün. Bir de eski usul perma taraklarıyla saçınızı taramayı ve sonra yumuşak bir spray'le kabartmayı deneyebilirsiniz.





























'Interview With The Vampire'daki Kirsten Dunst'ı hatırlattı bana şu yukarıdaki kız.




3.1 Phillip Lim'de uygulanan makyaj, benim favorilerimden biri. Üst kirpik çizgisini geniş bir aralıkla, yukarıdan takip eden o gümüş rengin çok orjinal bir dokunuş olduğunu düşünüyorum. NARS ürünleriyle yapılan makyajda far olarak Carioca Cream Eyeshadow (açık mavi) ve Lili Marlene Cream Eyeshadow (küllü gri) kullanıldığına bahse girerim.






























Ralph Lauren'in göz altı bölgesini her daim yanlış aydınlatmayı başaran Türk kadınına öğretecek çok şeyi var. Bu sade ve aydınlık makyaj, klasik olmakla birlikte oldukça etkileyici görünüyor. Lilaya ve beyaza kaçan, yüzde tabaka gibi duran kapatıcılar yerine pembenin en açık tonunda ya da nötr tonlarda incecik bir pudrayla yapılmalı bu iş.




























Rodarte'nin dumanlı makyajına dikkat dikkat! Koyu indigo, altın rengiyle bir araya geldiğinde ortaya işte böyle bir manzara çıkıyor. Özellikle alttaki resimde gördüğünüz gibi yeşil gözlere çok yakışan bir makyaj bu.








Thakoon'da Mozart vari kuru şampuanla spray'lenmiş ve renklendirilmiş saçlarla karşılaşıyoruz. Guido Palau'nun dokunuşuyla uzun at kuyrukları ve balık sırtı örgülere bürünen hacimli ve oldukça kuru görünümlü saçlar, catwalk için gösterişli bir seçenek ancak gerçek hayata uygulanması pek de tavsiye edilmeyebilir. Dramatik şekilde kalınlaştırılmış kaşlar, mat karamel ve ekruyla renklenen gözler ve doğal tonlardaki allık, Thakoon makyajını oluşturuyor.

































Vera Wang, prenses hallerinden ödün vermiyor. Pembe tonlarıyla yaratılmış, romantik ve sade bir makyaj söz konusu. Gencecik, pürüzsüz bir cilde sahip olmanın dışında yapmanız gereken pek de bir şey yok aslında.





20.9.11

Americana Part I


























Lenny Kravitz, 'American woman stay away from me' diyor. Neden böyle diyor, anlamıyorum. New York Moda Haftası'na şöyle bir göz atacak olursak (iki farklı bölümle göz atacağız sevgili 10dakika'cılar) 2012 İlkbahar/Yaz sezonunda karşımıza çıkan Amerikan kadınının, dönüşmek istediğimiz her şey olduğunu görüyoruz. Bu durum, onların klasiğe sığınan ve bu anlamda pek de cesur görünmeyen ruh halleri için geçerli değil ancak saç ve makyaj konusunda harikulade ilham kaynaklarıyla karşı karşıyayız. 'Komşu kızı' olarak küçümsediğimiz o kavram, sofistike bir virajla rotamızı değiştiriyor ve bizi New York'un tam kalbine götürüyor; modern Amerikan kadınının, her şeyden önce kendi rahatlığını ve konforunu düşündüğü, kendini kabullendiği ve sevdiği, hepimizin gitmek istediği o yere...



Anna Sui ile başlıyoruz. Üstte gördüğünüz gibi, Sui, Veronica Lake'in kült saç modeliyle pembenin tazeliğini birleştirmiş. Önemli bir geceye hazırlanan çoğu kadının kuaföre götürüp göstermek isteyeceği fotoğraf da hemen altta.





























Calvin Klein'daki makyaj o kadar sade, o kadar yok gibiydi ki...




























Ben daha ziyade şu güzel ayakkabılarla ilgilenmeyi tercih ettim.




























Carolina Herrera için de aynı şey söylenebilir. Karamel ve bronzla çerçevelenen gözler, pembenin soğuk ve duru bir tonuyla belirginleştirilmiş dudaklar... Grace Kelly'e zarif bir selam çakan o at kuyruğu...





























'E hani olmak istediğimiz her şeydi bu kadın?' dediğinizi duyar gibiyim. İşte (en azından benim) olmak isteyebileceğimiz kadınlardan biriyle Donna Karan'da karşılaşıyoruz. Merhaba Rouge Noir, nasılsın? Her ne kadar kışsal etkiler taşıyor olsa da bu şarap rengi dudaklarla allıksız ve pürüzsüz tenin yarattığı kontrasta bayıldım ben! Tırnaklara dikkat!




























Derek Lam, sarı, dore ve turuncu gibi sıcak tonları kullanarak, gözlerde yumuşak bir gölgelendirme yapmış. Estée ürünleriyle bugüne kadar yapılan en modern ve gösterişli makyajlardan biriyle karşı karşıyayız. Hemen altta gördüğünüz platin, S&M etkileri taşıyan bu at kuyruğu, önümüzdeki yaz uzun saçların sıkı sıkı toplanacağını işaret ediyor.































Seneler önce sıçradığı güzellik dünyasından her daim çok keyif aldığı, her halinden belli olan Diane Von Furstenberg, tam kıvamında nemlenmiş pırıl pırıl bir cilt (Benefit You Rebel Tinted Moisturizer) ve gölgelendirilmesi gereken yerlere bronz bir dokunuşla (NARS The Multiple Laguna) bizleri 'Makyaj 101' dersine çağırıyor. Cildinizle ve yüzünüzle ne yapacağınızı bilemez bir halde misiniz? Sadeleşin. Göz kaleminin olmadığı yerde, maskaranın daha da önem kazandığını unutmayın.
































Marc by Marc Jacobs, hedeflediği Lolita kitlesi için doğal tonları tercih etmiş elbette. Öte yandan tırnaklar çıldırmış, renklenmiş vaziyette. Şu alttaki fotoğrafta dikkatimi en çok çeken şey, kaşlar oldu. Eğer güzel bir kaş şekline sahipseniz ve vakti zamanında kaşlarınızı yolmamış o şanslı kadınlardansanız, onları taradıktan sonra şeffaf bir kaş jeliyle belirginleştirmeyi deneyin. Farkı göreceksiniz.






























Benim en beğendiğim görüntülerden biri, tabii ki Michael Kors'a ait. Kendisi birkaç sezondur ne kılık kıyafet, ne de saç/makyaj anlamında hayal kırıklığına uğratıyor bizleri. Her şey kusursuz. Her şey tam kıvamında. Her detay sonuna kadar kullanılmış ve değerlendirilmiş ama hiçbir şey fazla değil. Allık, başrolde. Pembeden şeftaliye dönen sıcak tonlar, bronzlaştırıcı pudra tadında kemikleri belirginleştiriyor. Böylesine dominant bir allığa yoğun bir far ya da ruj eklemek, makyajın modern görüntüsünü baltalayacaktır. Michael'ın kitabına uyun siz de.









































İlk bölümümüz burada bitiyor. Yarın Oscar, Vera ve Ralph'te sıra. 'Americana' hadisesinin demirbaşlarında yani... See you later, alligator(s).