28.10.10

Cumhuriyet Kadınları




















Onların güzelliği bir ayrıdır. Belki de muhteşem şeyler başarmış, inanılmaz zorlukların üzerinden gelmiş, hem kendi hem de ülkelerinin geleceği için yepyeni bir sayfa açmayı, her şeyi (ama her şeyi) değiştirmiş olmanın coşku ve ateşinden gelir bu güzellik... Ya da belki hoş, sofistike, ileri görüşlü bir liderin yanında yer almanın verdiği gurur yansımıştır yüzlerine... Onun için de güzelleşmek istemişlerdir. Bir de 20'li ve 30'lu yılların getirdiği estetik kuralları var: Kadınlar kendilerine özen göstermek durumundalar. Bu da onların önemli vazifelerinden biri. O sıralar...

Biz modern Cumhuriyet kadınları da bugünü, aynı Mustafa Kemal Atatürk'ün eşliğinde şık bir baloya katılan o kadınlara benzeyerek kutlayalım. Güzel bir elbise giyelim, bordo rujlarımızı sürelim. Kadın olmanın, özgür olmanın tadını çıkaralım. Shiseido Makeup Perfecting Lipstick Bordeaux ve Nars Sheer Lipstick Captiva, bu görev için kendilerini feda etmeye hazır!





Saç konusunda hiç yanılmayan (e bizi de) hiç yanıltmayan kadınlar

NO:1
KATE MOSS























Bu kadının kestirdiği, boyattığı, bir moda çekimlik kuşandığı bir saçı beğenmediğiniz oldu mu? Benim giydiği bir kıyafeti beğenmediğim zamanlar oldu ama saç ve makyaj konusunda (Pete Doherty'le başlayan tozlu dumanlı dönemi dışında) ne denediyse beğendim. Hangi saçı kestirdiyse ben de aynısına sahip olmak istedim. İki problem vardı bu arzularımla ilgili: Kıvırcık saçlı olmam ve Kate Moss'un yüzünün sol tarafında kalan elmacık kemiği toplamının benim tüm elmacık kemikimsi özelliklerimi kat be kat geçiyor olması...

Yukarıda gördüğünüz Coco Mademoiselle zamanında kestirdiği şu kısa saç modeli mesela... Reklam kampanyasındaki versiyonla başlayıp sonra soldaki resimde gördüğünüz ara boya gelmişti o saç. Ve ara boy, asla şekilsiz görünmemişti!























Sonra bu Françoise Hardy esintili saçları! O renk! O parlaklık! Kabul etmek gerekiyor ki sektörün en iyi kuaförleri bu kadının saçlarına imza atabilmek için çıldırırken, Bayan Moss'un Bayan Messy'e dönüşebileceğini düşünmek saçmalık olurdu... Ama asla platine gitmiyor olması... Sarısının rengini biraz koyu, biraz ballı ve aynı anda biraz da küllü muhafaza edişine... İmrenerek bakıyorum. Uzaktan uzaktan...























Bu Brigitte Bardot halleri de hoştu çok. O sıralar moda olan 'Bed Hair' (yataktan yeni kalkmış şuh kadın saçı) akımının harika bir temsilcisi, daha doğrusu o akımı başlatan kişiydi Kate Moss. O akımı Brigitte Bardot ismindeki bir seks tanrıçasından ödünç alan isimdi diyelim ya da... Daha gerçekçi olmak ve Kate'i çaresizce (saçlarını kıskanıyorum ya hani... yazının şu noktasında artık imrenmeyi geride bıraktım, onun kötü kız kardeşi 'kıskanma'ya geçtim) karalamak adına bu detayın üzerine üzerine basabiliriz.








W'da yer alan bir moda çekiminde muhteşem buklelerle çıkmıştı karşımıza ve bence bu halleri de çok hoştu. Modern bir diskodaydık ve Kate'le yaptığımız 'kıvırcık saç dansımız' hiç bitmesin istiyorduk. Diana Ross, saç modelini Kate'e bırakıp şarkısına devam etmeliydi. Öte yandan Kate Moss'un doğumgünü saçını (hani şu maskeli balo olarak kutlanan gecenin hatırası, sağdaki foto) W kıvırcığı kadar beğenmemiştim. Ama burun da bükememiştim.

Listem çok uzun. Kısacık saçlarını uzatırken Gucci kampanyasında platin ve okside bir Marilyn Monroe saçıyla karşılamıştı bizi Kate. Ama Marilyn'in daha grunge bir haliydi o. O dönemde de saçları milyonlarca kadın tarafından taklit edilmişti...

Aslında Kate'in yanılmamasının en büyük sebebi (şimdi bu yazıyı yazarken fark ettiğim üzre) daha önce başkaları tarafından denenmiş ve etkisi onaylanmış modelleri tercih ediyor olması! Olabilir mi? Kısa saçları Mia Farrow'dan, kaküllü versiyon François'dan, yandan ikiye ayrılmış tepesi hafifçe kabarık model Brigitte'den, kıvırcık Diana, orta boy Marilyn derken... İkonların ikonlaşmış saç modelleriyle yeniden tanıştırıldığımızdan eminim artık.

Bir rahat nefes...

O nefesin hemen ardından gelen yeni bir iç çekiş...

Ne fark eder ki! Güzel mi? Hem de çok! O modelleri birer birer denemek ister miydim? Evet!

Bu hafta bu konuya, saçları konusunda hiç yanılmayan hatta Kate'den farklı olarak saçlarını bir adım öne geçmekte ustaca kullanan bir kadınla devam edeceğiz.

Tahmin eder miydiniz? Kimdi bu Rapunzel?

27.10.10

Maskara Top5: Sizi 'maskara' etmeyecek maskaralar

Deniz Demirtaş'tan şöyle bir soru (ve yorum) gelmişti: "En iyi rimel nedir şu dünyada? Güzel kıvıran, uzatan ve hacim veren... Bence bu üçü aynı anda bir ütopya... :D Aynı mükemmel erkek gibi!" Haksız değil. Ne maskara ne de erkekler konusunda. Güzellik dünyası, aşka göre daha toleranslı çünkü piyasada harika maskaralar olduğunu biliyorum. O konuda güvendeyiz.

Daha önce de burada yazdığım gibi kirpik kıvırma konusunda bir maskaradan medet ummak, evli bir erkeğin bir gün karısını bırakacağı yalanına inanmaya benziyor. Kirpikleriniz düzse, onları kıvırmak için bir kirpik kıvırıcısına ihtiyacınız var. Hatta kıvırıcıyı kullanmadan onu fönle ısıtmanızda fayda var, etkisini arttırmış olursunuz. Bir diğer numara da maskarayı nasıl sürdüğünüzde gizli. Çoğu kaliteli maskaranın topaklanma yapması ya da istenen etkiyi vermemesi kadınların genelde maskaralarını yanlış sürmelerinden kaynaklanıyor. Bir kat asla yeterli değil. İki kattan azına razı gelmemelisiniz maskara pazarlığında!

İyi bir maskara bulduğumda onu değiştirmekten hoşlanmıyorum. Taa ki iyi bir marka, muhteşem bir yenilikle karşıma çıkana kadar... Gece ve gündüz parfümleri gibi gece ve gündüz maskaralarım olduğunu da itiraf etmeliyim. Şu an dört farklı markanın dört farklı maskarasını kullanıyorum. Aşağıda listelediğim top5'imde şu an kullandığım, artık kullanmadığım ama her gün hasretle andığım ve her an geri dönebileceğim, bir de kesinlikle deneyeceğim maskaraları topladım. Deniz, senin için. Ve bu konuyla ilgilenen tüm 10dakika'cılar için!


YVES SAINT LAURENT MASCARA SINGULIER EXAGGERATED MASCARA















'Singulier' kelimesine dikkatleri çekmek isterim. Mascara Singulier, kelimenin her anlamıyla 'singulier' bir maskara. Eşi benzeri görülmemiş, tek. Kirpikleri tek tek ayırıyor. En dipte kalan incecik tüy-kirpikler bile bu maskaradan kaçamıyor ve kendilerini olağanüstü fırçaya teslim ediyorlar. Eğer iddialı bir makyaj yapmamışsam, hani şu 'maskaramı sürdüm çıktım' etkisini yaratmak için Mascara Singulier Exaggerated Mascara'yı tercih ediyorum. Bir de aynı maskaranın klasik versiyonu var. Ama bu all-black etki çok daha hoş bence. Ne zamanki gözlere yoğunlaşıyorum ve ağır bir göz makyajı yapıyorum, işte o zaman daha hafif bir maskara tercih ediyorum.



BENEFIT BAD GAL LASH MASCARA





















Bu da bomba etkili maskaralardan biri. Benefit'in fırçası 'jumbo' boy ve kalınlıkta. Tek kat sürdüğünüzde bile etkisini gösteren nadir maskaralardan biri. Topaklanmıyor. Kirpik üzerinde kurumuyor. bir de ambalajı çok güzel. Adından dolayı da olabilir ama bu maskarayı sürdüğünüzde kendinize ve kirpiklerinize olan güveniniz artıyor. Sanki bir bakışınızla dünyayı yerinden oynatabilirmişsiniz gibi...


CLINIQUE HIGH DEFINITION BRUSH THEN COMB MASCARA




















Her zaman bir köşede bulunduracağım bir maskara Clinique'inki. Günlük, kullanımı çok rahat, dozunu ve etkisini benim ayarlayabildiğim bir maskara. Fırçasının bir tarafıyla maskarayı sürüyorsunuz, diğer tarafıyla kirpikleri tarıyorsunuz. Böylece maskara sürdüğünüz kesinlikle belli olmuyor. Belli olsun istediğinizde, ikinci ve hatta üçüncü kata kadar sıfır topaklanmayla çıkabiliyorsunuz.


GIVENCHY PHENOMEN'EYES MASCARA















Givenchy, Phenomen'eyes'ı piyasaya sürdüğünde, markanın ambalaj ve fırça farkıyla öne geçmeye çalıştığını düşünmüştüm. Maskaranın kalitesiyle ilgili ciddi şüphelerim vardı. Ayrıca Givenchy, daha çok parfümleriyle tanınan (o sırada makyaj konusundaki devrimlerini yeni başlatmıştı) bir markaydı. Haksız da değilmişim aslında... Çünkü piyasadaki en minik ve en garip fırçalı maskaralardan biri, onlara ait. Ama bu minik bombayı denemenizi şiddetle tavsiye ediyorum. Sürümü çok kolay. Yuvarlak yapısı sayesinde kirpik çizginizin en dibinden başlayabiliyorsunuz sürmeye. Fırçanın yapısı yüzünden parça parça sürmek zorunda kalıyorsunuz, bu da her bölüme aynı özen ve dikkati göstermenizi sağlıyor. Sonuç her daim 'phenomenal' oluyor.



CHANEL EXCEPTIONNEL MASCARA





















İşte bu da denemek için sabırsızlandığım, (markanın maskara konusundaki iddiası malumunuz...) henüz maskara stoğumu bitirmediğim için elimi uzatamadığım bir ürün... Son dönemlerde, markaların 'kirpik ayrımı'na çok özen gösterdiğini fark ediyorum. Eskiden hacimli ve pofuduk fırçalar revaçtayken, bugün teknoloji yardımıyla incelmiş, çift taraflı ya da formu beklediğimizden farklı maskara fırçalarıyla karşı karşıyayız. Yeni olan her şeyi denemekte fayda var. Alışkanlıklarımızı değiştiren ürünlere (Givenchy bölümüne bakınız) her zaman şans vermeliyiz bence. Chanel'in bu maskarasını, şimdiden, markanın beni hiçbir zaman hayal kırıklığına uğratmamış olmasına da güvenerek, listeme aldım. Siz de rahatlıkla makyaj çantanıza atabilirsiniz.



BAZI MASKARA NOTLARI:
-Maskaranızı her ay değiştirmelisiniz. Maskara, bakteri konusunda en hassas ürünlerden biri.
-Maskaraların içindeki vitaminlerden, keratin yapısından bahsetmedim çünkü bir maskaranın kirpiklerinize bakım yapmasını beklemek, güzellik dünyası için bile pembe bir hayal... Her gece makyajınızı temizledikten sonra temiz bir maskara fırçasını, badem yağına batırın. Sanki maskara sürüyormuş gibi uygulayın. Kaşlarınıza da sürebilirsiniz.
-Waterproof (suya dayanıklı) maskaraları tavsiye etmiyorum. Kirpik dökülmesine sebep olabiliyorlar. Ama eğer illa da bu tip bir maskara kullanmakta ısrarcıysanız, maskaranızı doğru temizleyiciyle temizlemeniz şart. Gözlerinizi zorlamayacak, yağ bazlı bir temizleyici tercih etmelisiniz. 'Waterproof maskara için' yazısını, doğru temizleyicilerin üzerinde göreceksiniz.
-Sarışınlar, günlük makyajlarında kahverengi maskarayı tercih edebilirler. Yeşil ve bal rengi gözler için mürdüm maskara da iyi bir seçim.

25.10.10

Why So Serious?






















Geçtiğimiz kış başlamıştı 'siyah dudak' akımı. Her ne kadar İstanbul'da örneklerini görme şansımız olmadıysa da moda başkentlerindeki etkisi büyüktü. Joker'le ilgili başlığım kafa karıştırmasın. Aslında taşıyabilen bir kadının üzerinde çok beğeniyorum bu görüntüyü. YSL'nin siyah gloss'u, özellikle kırmızı rujla karıştırıldığında muhteşem sonuçlar veriyordu. Beni bu kadar koyu bir ruj sürmekten alıkoyacak iki durum var: 1) Rujun dişime bulaşması: "Dişinde bir şey var." Siyah olduğu için kimse rujun dişine bulaşmış da diyemez... Ne olduğu tespit edilemeyen, belirsiz bir leke... 2) Dudak kenarında, ruj etkisini kaybettikten uzun saatler sonra bile varlığını sürdürecek olan 'çerçeve'. Belki de bu yüzden YSL, mat ruj yerine bir gloss piyasaya sürmeyi tercih etmişti. 


























Siyah deriden, kocaman gümüş yüzüklerden ve Goth akımından vazgeçmeyen Lagerfeld'in Chanel koleksiyonu için başka planları vardı. Mat, yoğun, fazlasıyla cesur rujlar... Doğrudan doğruya makyaj koleksiyonu oluşturmuyordur tabii ama eminim, markanın her birimiyle insanı çileden çıkartacak bir titizlikte ilgileniyordur Mr. Lagerfeld. Granit rengiyle kaplı göz kapaklarına eşlik eden Rouge Noir... Bu sezon, Rouge Coco serisinde 'Rouge Noir' rengini bulmak mümkün. Sanıyorum Chanel makyaj koleksiyonundan hiç eksilmeyecek bir renk kendisi. Markanın o zamanki göz bebeği Lily Allen da (altta) Rouge Noir'lı dudaklarıyla izlemişti Chanel defilesini. Eğer kuzguni saçlara sahipseniz ve bir de üzerine açık renk gözlü doğmuşsanız, tüm bunlar da yetmiyormuş gibi güzel bir ağız yapısına da sahipseniz Rouge Noir, sizin imza renginiz olmalı. Çok az kişinin sürmeye cesaret edebildiği bu rengi, hemen sahiplenmelisiniz.























Leighton Meester (ortadaki foto) ve Rachel McAdams da (bir üstte) geri kalmamışlar siyah dudak akımından... Peçeteye numaranızı yazdıktan sonra bir de öpücük mü konduracaktınız? Kesinlikle hayır! O senaryonun başrolünde kırmızı ruj olmalı. Dün, bugün, daima...

24.10.10

Teşekkürler!

























60 kişi olmuşuz! Benimle birlikte 61! Neden 50 değil de 60'ta böyle bir teşekküre gerek duydum bilmiyorum... Sanırım saatlerin '50'yi 10 geçiyor' olması daha da hoşuma gitti. Bir kısmınız bana mail aracılığıyla ya da Facebook'tan mesajlar atıyor ve araştırma gerektiren sorular soruyorsunuz. Çok mutlu oluyorum. Bunun için de ayrıca teşekkürler! Sevgili Deniz Demirtaş, lütfen hatta kal. En iyi maskaralar top5 önümüzdeki günlerde, burada olacak!

Sephora'nın diğer her kırmızı rujun önünde tuttuğum, iki kere yenilediğim, eğer yarın öbür gün biterse tüm NARS, Chanel ve Fred Farrugia kırmızılarına rağmen bir yenisini satın alacağım rujuyla yazdım 60'ı. Fred'ciğimin ultra-cool 'palette'ini de anmadan edemedim.

Kıpkırmızı rujlu, harika bir hafta diliyorum hepinize!

22.10.10

Amberden kırmızıya doğru

























Venüs'ün doğuşuyla başlayıp Rita Hayworth gibi bir efsaneyi yaratan, Jessica Rabbit'le çizgi film dünyasının bile seksapelini arttıran, her sarışın ve esmerin 'acaba ben de bir gün dener miyim' diyerek göz kırptığı bir hadisedir kızıl saç. Doğal mucizeler listesinde yeri, üst sıralardadır. Kendini daha 'kadın' hissetmek için sarışın olan birine, içten kahkahalarla güler kızıllar. Sonra da arkalarını dönüp giderler. Bir kızılın yapmaması gereken tek bir şey varsa o da kırmızı ruj sürmektir. Eğer Rita'yla yarışmıyorsa tabii...

21.10.10

Oh Bambi!






Tüm modacılar ve fotoğrafçılar peşinde. Bana sorarsanız Charlotte Casiraghi'nin asaleti ile Brooke Shields'in 'Blue Lagoon' günlerine bir doz da Aborjin kemik yapısı eklerseniz, moda ve güzellik dünyasının tozunu dumanına katan bir Bambi Northwood-Blyth elde edersiniz. Kalın kaşların hayatımıza yeniden girişinin sorumlusu da kendisi olsa gerek... Biraz agresif ve androjen bir yüzü var aslında Bambi'nin. İsmiyle tezat.




Bir de böyle bir fotoğrafına bakalım... Her ne kadar kalın, cesur ve kendini kaybetmiş kaş akımının sadık bir destekçisi olsam da Bambi'ninkiler biraz abartılı geldi bana. Belki de simsiyah olduklarından. Bu kız sinirlendiğinde ve kaşlarını çattığında yanında olmak istemem açıkçası... Kampanyalar diyarına da ayak basar çok yakında. Önümüzdeki yaz kendisini bol bol görmeye hazırlanalım ve kaş kalemlerimizi çantamızdan ayırmayalım en iyisi. Bambi'yi kızdırmak iyi bir fikir olmayabilir... Bambi, ormanların kraliçesi...























Harper's Bazaar da bu konuya dikkatleri çekmiş ve 'Avustralyalı Süpermodel' döneminde olduğumuzu bizlere bir kere daha hatırlatmış. Bir itirazı olan?