31.7.10

Kalıcı mı gidici mi?



Chanel İlkbahar/Yaz 2010 defilesinde, modellere yapılan vücut makyajı, dövme olarak piyasaya sürüldü ve her kadına 'Karl beni kutsal C'lerle damgaladı' deme şansını kazandırdı. İncecik zincirlerin, Chanel logosunun, kanat ve kuş figürleriyle vücuda sarmalandığı bu sahte dövmeler, markanın bu seneki güzellik fenomeni Particuliére oje kadar sükse yaptı. İstanbul sınırları içinde logolanmış Türk kızlarına rastlayamadım ve bu duruma da şaşırdım biraz. Hep beklediğimiz mucizenin bu olduğunu sanıyordum...



Dövme yaptırmak isteyenler, işe bu tip havalı bir vücut makyajıyla başlayabilir ve dövmenin hangi boyutta, hangi şekilde, vücutlarının hangi yerine daha çok yakıştığını risk almadan deneyebilirler. Kalıcı dövmelere sahip bir kadın olarak, Chanel gibi tayyörlü bir markadan böyle bir fikir çıkmasını dahiyane, dövmeleri ise son derece estetik buldum. Yıllar yıllar sonra torunlarımız geçmiş zamanın catwalk fotoğraflarına baktığında bizim modaya şöyle bir göz kırptığımızı düşünecekler. Siz Chanel'lendiniz mi? Lütfen fotoğraflarınızı paylaşmaktan çekinmeyin öyleyse!

30.7.10

Fashionista mısın yoksa Coralista mı?



'Fashionista' teriminden ne kadar hoşlanmıyorsam Benefit'in 'Coralista' yaklaşımına o kadar bayılıyorum. Belki de bazılarınızın zaten bildiği ve hatta müdavimi olduğu gibi, Coralista, mercan renkli bir allık aslında. Markanın, mizah dolu, flörtöz duruşu ve koleksiyon haline getirilesi vintage görünümlü ambalajları dikkate alınacak olursa, mercan (coral) markanın ana rengi olarak da kabul edilebilir. Benim için Benefit'in rengi mercandır! İşte bu kadar!

Bugün ben de aynı Naomi Watts ve Cate Blanchett gibi, mercan renkleri kullandım makyajımda. Anladım ki aynı anda hem taze hem de çarpıcı bir görünüm yakalamanın sırrı bu renkte gizli. Baştan aşağı Benefit ürünleriyle yaptım bu işi: Posie Tint'le yanaklarımı hafifçe pembeleştirdim. Posie Tint, Benetint'in kremsi yapılı kız kardeşi. Pembesi daha hafif, biraz daha mercana dönük... Daha sonra Coralista ile elmacık kemiklerimi belirginleştirdim, rengi biraz daha yoğunlaştırdım. High Brow ile, kaşlarımın hemen altını fark edilecek şekilde aydınlattım, bu minik dokunuş, gözlerimi daha parlak ve büyük gösterdi. Göz ve kaş arasındaki mesafe sihirli bir şekilde uzadı sanki! Normalde parlatıcılarla aram pek iyi değil ama Ultra Shines serisinden Spiked Punch'ın rengine ve kokusuna dayanamadım. İyi ki hemen reddetmemişim, dudakta toplanmıyor ve yapış yapış olmuyor. Biraz parlak görünen bir ruj sürmüşüm gibi oldu. Tüm bu sadelik ve tazeliğe birkaç kat Bad Gal maskara ekledim ve işte şimdi... Alttaki fotoğraflara kendiminkini de eklemeye hazırım! Mercan, yalnızca sarışınlara ait değilmiş meğerse...






Benefit'in sloganlarını not defterime yazıyorum. Sayfaları çevirirken onlarla karşılaşmak keyifli oluyor. Sizinle de paylaşmak istedim. Buyrunuz:


SO GRIN AND WEAR IT!!!
(Kahkaha en iyi kozmetiktir, sırıtın ve taşıyın)

28.7.10

Kevyn Aucoin için beş dakikalık güzellik duruşu!



Kevyn Aucoin, şov dünyasında en az aktris, şarkıcı ve modeller kadar ünlü olan ilk makyörlerden biriydi. Julia Roberts'ın buğulu gözleri, sert ve maskülen hatlarıyla zaman zaman korkutucu olabilen Tina Turner'ın pastel makyajı, Jennifer Lopez'in seksi debut klibi 'If You Had My Love'daki doğal güzelliği Aucoin'e emanet edilmişti. Sex and The City'nin ilk sezonu boyunca Carrie'nin göz kapaklarını vazelinle ıslatmayı ve parlatmayı akıl eden de kendisiydi. Bugün, ardında güzel bir marka bırakmış olan Aucoin'in üç makyaj kitabı bulunuyor. 'Making Faces', 'Face Forward' ve 'The Art of Make Up'. Ben sizin yerinizde olsam alttaki iki kitaba Amazon'dan ya da yurt dışına seyahate giden bir arkadaş vesilesiyle ulaşırdım.







Sağdaki pürüzsüz ve ışıl ışıl görüntü, soldaki şu ürkütücü tabloyla elde ediliyor. Koyu renkle boyanmış yerleri, yüzünüzde gölgelendirmeniz gerekiyor. Açık renkler ise aydınlatılması gereken bölgeleri gösteriyor. Birkaç denemeden sonra bu tablo hafızanıza kazınıyor ve kendinizi ustaca 'makyaj' yaparken buluyorsunuz!





Kevyn Aucoin, doğal görünümlü makyajın efendilerinden biriydi ama teatral gösterilerden de hoşlanıyordu. Andy McDowell'ı (hemen üstte) Cleopatra'ya, Tori Amos'u (en üst solda) Botticelli tablosundaki Venüs'e, Isabella Rossellini'yi (en üst sağda) ise Barbra Streisand'a dönüştürmüştü.
Kitaplarınıza ulaşana kadar, şu incilerle idare edin:

-Mükemmel bir yüz sıkıcıdır. Bir yüzü güzelleştiren onun kusurları ve başka hiçbir yüze benzemeyen doğal hatlarıdır.
-Makyaj saklamak için değil ortaya çıkarmak içindir.
-Parmaklarınızı kullanmaktan korkmayın. En iyi kontrol edebildiğiniz fırça elinizdir.
-Işık ve gölge... Anahtar kelimeler! Fondöten ve pudranın gücünü küçümsemeyin. Makyaj çantanızda yüz renginizden iki ton koyu ve iki ton açık pudra bulundurmalısınız. Elmacık kemiklerini gölgelendirmeden makyajınız bitmiş sayılmaz.
-Rujunuzu iki kat sürdükten sonra bir pamuğu dudaklarınıza bastırarak fazlasını alın. Üzerine biraz pudra uygulayın. Daha sonra yeniden bir kat ruj daha sürün. Özellikle kırmızı, mürdüm ve bordo gibi iddialı tonlarda, bu düzen rujunuzun kalıcılığını ve etkisini arttıracak.
-Burnunuzun yüzünüze bir numara büyük olduğunu düşünüyorsanız, kenarlarını koyu pudra ile gölgelendirip, üstünü yarı-saydam, ışıklı bir pudra ile aydınlatın.
-Hiçbir şey yüze iyi yerleşmemiş makyaj kadar itici olamaz! Karıştırmaktan, yerleştirmekten, makyajı yüze iyice yedirmekten asla vazgeçmeyin!
-Ustaca gölgelendirilmiş bir çene kemiği, sizi 10 yaş geriye götürebilir.
-Her zaman cilt renginize yakın tonda bir farı, baz olarak tüm göz kapağına uygulayın.
-Hayatta hiçbir şeyi fazla ciddiye almayın. Güzelliği bile!


Genç yaşta hayata veda eden Kevyn Aucoin'in adı, bugün, ödüllü markasıyla yaşıyor. http://www.sephora.com/ adresini tıklayarak muhteşem ürünlere şöyle bir göz gezdirebilir, kitap siparişinizin yanına onları da ekleyebilirsiniz.

Ebelemece sobelemece dantellemece!



Sephora'nın modayı yakından takip eden bir kozmetik markası olması çok hoşuma gidiyor. Hele bir de bu durum benim de gardırobuma yansıyorsa... Siyah dantelin dönüşü Domenico Dolce ve Stefano Gabbana tarafından havai fişeklerle kutlanırken, plastik malzemeler ve şeffaflık altın çağını yaşarken yukarıda gördüğünüz çanta da Sephora mağazalarında sizleri bekliyor. Benim hoşuma gitti; altındaki minnacık yazı, genel havayı bozmuyor. Tek başına çok eğlenceli ve şık duruyor ama benim en sevdiğim numara, onu hasır çantalarımla ikinci bir kılıf gibi kullanmak. Dolce&Gabbana koleksiyonundaki danteller size fazla cesur geliyorsa, işi aksesuarlara bırakın. Kırmızı rujunuzu sürmeyi de unutmayın!

26.7.10

Bizi ambalajıyla tavlayan, kalitesiyle kendine aşık eden ürünler

Güzellik dünyasında bir kitap kabına bakarak yargılanabilir pekala çünkü aslında o, bir kitap değildir! Too Faced'in The Quickie Chronicles (adına ayrıca bayılıyorum!) serisinden The Bathing Beauty ve The Tropical Tease makyaj paletlerini satın alıp bir süre kütüphanemde dekor olarak tutmuşluğum var, itiraf ediyorum. Güneşte yanmakla bile elde edilemeyen o sahte ve muhteşem bronzluğun, The Tropical Tease'den geçtiğini fark edip, paletteki far ve allığı son tozuna kadar kullanmıştım daha sonra...





Bakınız işte, yukarıda renkleri de görmek mümkün. Yaz aylarının Brigitte Bardot'su, Ava Gardner'ı ya da Elizabeth Taylor'ı olabilmek için tek ihtiyacımız bir Quickie!




Guerlain'in sürmesini elime aldığımda burnuma bir çöl esintisi geldiğine ve o esintinin de Samsara koktuğuna yemin edebilirim. Daha şık, egzotik ve kadınsı bir ürün var mı şu güzellik evreninde, sorarım size! Sürme dediğin geceden bile siyah olur ama ben, bu bronz rengi şiddetle tavsiye ediyorum. Kahverengi gözlere bir parlaklık, yeşil gözlere muhteşem bir yumuşaklık ve buğu kazandırıyor. Tam bir Leyla olmak ve Mecnun'a göz kırpmak için!






İşte hiç ihtiyacım olmadığını bildiğim (kadınlar neden göz kremine ihtiyaç duyduklarını itiraf edemezler?) halde, lens kutusu görünümüne tav olup satın aldığım Eyeliplex-2. Çok akıllı bu Eyeliplex; bir kutucuktaki krem göz çevresini geriyor ve anında lifting yapıyor. Diğer krem ise göz çevresini nemlendiriyor. Denedim, sanki minik bir estetik operasyon geçirmişim gibi göz çevrem sıkılaştı ve parladı bir anda. Yapmayı hep hayal ettiğim gibi, maskara ve ruj kullandım o gün sadece.





Yüzümüz için Capri-Sun! Cargo'nun modern ambalajlı sıvı fondöteni, sanılanın aksine akmıyor, damlamıyor. İncecik bir yapısı var. Dün size bahsettiğim yüz kokteylinin içine damlatmak için ideal.







Benefit Bathina, bir vücut balsamı. İçinde gözün ayrıştıramayacağı kadar incecik ve minnacık ışıltılar var. Çarpıcı bir bacak dekoltesini, çapkın bir göğüs dekoltesini ya da asil bir sırt dekoltesini objektiflere hazırlamak için en kolay ve pratik ürün. Bir de muhteşem kokuyor. Bathina'nın klasik ambalajı yenilendi ve İtalyan sofraları kıvamında kırmızı pötikarelendi. Ben karton kutusunu da atamadım, bir köşeye yerleştirdim.

25.7.10

Pazartesi kokteyli

MİDENİZ VE VÜCUDUNUZ İÇİN: Portakal, kivi ve elma




CİLDİNİZ İÇİN: Koruma faktörü, nemlendirici ve parlaklık veren bir aydınlatıcı


Bugün, sabah kokteylimde Shiseido Pureness serisinden Matifying Moisturizer'ı, Benefit'in Moon Beam'ini ve Clinique'in aynı zamanda cildi renklendiren koruma faktörünü karıştırdım. Yüzüme uyguladım. Cildim karma olduğu için her zaman su bazlı, yağsız bir nemlendirici kullanmak durumundayım. Fazla mat görünümü engellemek için bir parça aydınlatıcı baz uygulamak güzel bir çözüm oluyor. SPF 25 ise, cilt kokteylimin vazgeçilmez malzemesi! Hepsini avucuma döküp, aşağıdaki karışımı elde ediyorum. Ne sünger, ne fırça... Parmak darbeleriyle cildime yediriyorum.




Ve ışıl ışıl bir ciltle, evden dışarı atıyorum kendimi.
İyi haftalar!

23.7.10

Fred Farrugia'yı hangi kült ürünle tanımıştık?



Fred Farrugia, kendi makyaj markasını yaratmadan önce Lancome için (o'nun tepesinde şapka da var ama işte bu klavyeyle mümkün olmuyor) kozmetik dünyasının en çok satan ürünlerinden birine imza atmıştı: Juicy Tubes. Dudak parlatıcılarla aramın hiç iyi olmamasına rağmen, bu meyve kokulu, yumuşacık dokulu, dudakta toplanmayan ve iz yapmayan mucizeyi kullanmaya heves etmiştim bir aralar... Farrugia, makyaj sihirbazlığına FF ile devam ediyor ve bizim için yeni 'numaralar' göstermekten vazgeçmiyor.

Çılgıncasına istiyorum!!!!


1947 yılında, illüstratör Rene Gruau tarafından Christian Dior'un ilk Couture defilesi için yapılmış bu çizim. Nasıl kullanabilirim, kullanmaya kıyabilir miyim, böyle bir suç işleyebilir miyim bilmiyorum... Tek bildiğim bu Couture makyaj ürününün, masamın üzerinde yer almasını istiyor olduğum! Dünyada yalnızca 200 tane bulunacakmış. Bir tanesi bana kalmaya gelir mi?

21.7.10

Bu defileleri ve bu kızları hatırladınız mı?


Alice Roi defilesinde Vicky Andren: Kemerli burnu ve alışılmamış güzelliğiyle Vicky, 2000'li yılların aranan modellerinden biri oldu bir süreliğine.



Carolina Herrera defilesinde Eugenia Volodina: Dumanlı göz akımını en iyi taşıyan modellerden biriydi Eugenia. Mürdüm ve gri tonlarıyla yaratılan bu 'soft duman', bugün en çok tercih edilen görünümlerden biri hala...



Anne Klein defilesinde Anouck Leperé: Naturel makyajı en iyi taşıyan yüzlerden biri olan Anouck, bugün de tarzını değiştirmedi. Etkileyici kemik yapısı ve duru güzelliğiyle onu şimdilerde dergilerden ve defilelerden ziyade Jefferson Hack'in kolunda görüyoruz.



Anna Sui defilesinde Dewi Driegen: 2000'li yılların platinlerinden biri... Bugün, kendisini bir Mario Testino çekiminde yeniden görmek hoş olmaz mıydı?

20.7.10

Batman & Robin


İşte bu iki ürün bir araya geldiğinde ortaya çıkan şeye biz güzellik dünyasında "mucize" diyoruz! Nasıl mı? Şöyle: Maskara fırçasını, (topik şekerlerine benzeyen o yuvarlak şey, evet) sıvı eye-liner şişesinin içine sokup iki saniye bekliyorsunuz. Sanki rimel sürüyormuş gibi kirpik diplerinden uçlara doğru ilerliyorsunuz. Sonra bir kat maskara... Gerekirse bir kat daha...

Bu numarayı en başta sadece gece çıkacağım zaman uyguluyordum ama sanırım tiryakisi oldum, artık gündüz de yapıyorum. Sıcak, nem, yaz... Hiç fark etmiyor.

Minnie Mouse'a değil Brigitte Bardot'ya benzemek istiyorsanız, haydi siz de karıştırın!

19.7.10

Öteki yoldan gitmek...



... söz konusu bir ruj olduğunda bile heyecan verici ve keyiflidir. Karla's Closet isimli blog'u, yazarı Karla da kısa saçlı olduğu için listeme eklediğimi itiraf etmeliyim. Yarın öbür gün saçlarımı uzatmak istediğimde kendisi bana rehber olur diye düşünmüştüm. Neyse... ruj diyorduk...

Herkes yazın kırmızı, nar çiçeği, cart pembe gibi tonlara yönelirken bordo ya da vişne çürüğü gibi alternatif tonları, beyaz tenleriyle birleştiren kadınlar, bana çok cesur ve hoş geliyor. Koyu renkler, her ne kadar vamp kabul edilseler de, dudaklarımızın doğal rengine çok daha yakın bir yerlerde duruyorlar.

Karla şöyle yazmış son son:
"Son zamanlarda farklı ruj tonları deniyorum ama çoğu cilt rengime uymuyor. Bu fotoğrafta sürdüğüm rujla aşk yaşıyorum ama! İsmi Crush, Sephora'dan."

Fotoğraftaki ruju ben de çok beğendim. Bir sonraki rujum kesinlikle "rouge" olmayacak!

Takip etmek isteyenleriniz için: http://www.karlascloset.blogspot.com

Bizi zorlayan güzellik halleri



-En yakın arkadaşınızın parfümünü çok beğenmeniz, soluğu en yakın parfümeride almanız, kokuyu denemeniz ve o ana kadar hiç yüz vermediğiniz o kokunun sizin üzerinizde çok daha iyi durması.
-Saçlarınızı omuz hizasında kestirmeyi beklerken kulak hizasında, kabarık ve kontrol edilemez bir bob kesimle 'saç saça baş başa' kalmanız.
-Önemli bir davet öncesinde bıyık ya da kaş aldırırken yüzünüzün tahriş olması ya da yanması. (Böyle bir durumda hangi ürünün mucizeler yarattığını yazmıştım gerçi...)
-Sürekli manikür ve pediküre gittiğiniz yerde, sürekli manikür ve pedikür yaptırdığınız kız o gün hasta olduğu için başka birini denemek zorunda kalmanız ve sonuçtan süper memnun kalmanız. Bir sonraki sefer, sadık tırnak elçinize bu durumu nasıl açıklayacağınızı kara kara düşünmeniz.
-Bir arkadaşınızın gazına gelerek denemeden onlarca makyaj ürünü satın almanız ve hiçbir tanesinin size yakışmaması.
-Sürdüğünüz fondötenin ne kadar kırmızı olduğunu çekilen fotoğraflara bakınca fark etmeniz.
-Saç spreyini gözünüze ya da ağzınıza sıkmanız, tadını dilinizde hissetmeniz.
-Hevesle kullanmayı beklediğiniz, yeni açılmış pudranızın yere düşüp 456.786.789 parçaya ayrılması.
-Perma yaptırmaya karar vermeniz.
-Sınırlı sayıda üretilen bir ürüne aşık olmanız, onu stoklamanız ama yine de eninde sonunda bitmesi ve artık kalmaması. O hiç yokmuş gibi davranmak zorunda kalmanız.
-Bordo rujunuzun dişlerinize bulaşmış olması ve kimsenin size bir şey söylememesi ya da söyleyememesi.
-Odunsu notalarla bezeli parfümünüze hemcinslerinizden şöyle bir yorum almanız: "Sevgilim böyle koksun isterdim!"
-Saç boyasını gereğinden fazla beklettiğiniz için saçınızın akaju ya da soğan kabuğu rengini alması.
-Doğal sarı saçlarınız güneşten hafifçe açılmışken ani bir kararla kuaföre gitmeniz ve esmer olmanız. Sonra da acı ve pişmanlık içinde hüngür hüngür ağlamanız.
-Ofiste zarf ya da benzeri bir malzemeyle uğraşırken tırnağınızın içine siyah bir parçanın kaçması ve yanınızda törpü olmaması.
-Deodorantınızı evde unutmanız. (Tanrı Express serisini korusun!!!)
-Sohbet halindeyken birinin bacağınıza dokunması ve elini bir iğneye batırmış gibi tepki vermesi ve hemen çekmesi.
-Çok sıcak bir yaz gününde vücut peeling'i yapıp, duş alıp, losyon üzerine losyon, krem üzerine krem, yağ üstüne yağ sürüp kaymak gibi, mis kokulu bir cilde sahip olmanız ve sonra sokağa çıkıp deliler gibi terlemeniz.

-Tüm bu maddeleri çok ciddiye almanız, her şeyin sürekli mükemmel olmasını beklemeniz.

18.7.10

Liv Tyler'ın güzellik sırrını okudum, uyguladım, tavsiye ediyorum



Liv Tyler'ın Givenchy ile olan anlaşması devam ediyor. İlk olarak Aerosmith videolarında karşımıza çıkan bu Françoise Hardy esintili güzel kadını, daha sonra Bertolucci'nin 'Stealing Beauty'sinde seyretmiş, doğal güzelliğinin kameraya ne kadar yakıştığını bir kere daha fark etmiştik. Meğerse Tyler, en çok uyguladığı güzellik numaralarından birini bu filmin setinde öğrenmiş. InStyle'da okudum, uyguladım, şimdi size de göğsümü gere gere tavsiye ediyorum.
Bir de unutmadan şu görüşümü paylaşayım: Her ne kadar Givenchy kampanyaları şık, zarif ve oldukça Parizyen bir görüntü sergiliyor olsalar da, Liv Tyler'ın sağda solda çekilen doğal pozları çok daha güzel görünüyor. İşte, kanıtı da alttaki fotoğraflar.




Tyler, InStyle'da şu talimatları veriyor: "Fondöten ve biraz allık uyguladıktan sonra transparan bir pudra sürün. Ardından yüzünüze gül suyu sıkın ve üzerine birkaç saniyeliğine kağıt mendil koyun. Cildiniz sanki hiç makyaj yapmamış gibi görünecek."
Bunu okuduktan sonra bir adım daha ileri giderek kendi gül suyumu kendim yapmaya karar verdim. D.I.Y Rose Water! Türk markaları birbirinden kaliteli ve güzel gül suları piyasaya sürüyor. Aklıma ilk gelenler arasında Rosense ve Otacı var. Ancak evde yapılmış gül suyunun kokusu da etkisi de bir başka oluyor. Buyrunuz tarifi! Önceden uyarayım, oldukça zahmetli ve zaman isteyen bir işe girişiyorsunuz.




Malzemeler:

7-8 goncanın yaprakları (kırmızı ve pembeyi tercih edebilirsiniz, ben aralara sarı yapraklar da karıştırdım)
4-5 mum
Su
Buz (küp halinde ya da ezilmiş)

Ne yapacaksınız?
Orta boyda bir kabın içini tepesine kadar gül yapraklarıyla doldurun. Üzerine yine tepesine kadar su doldurun. Mumları yakın. Kapla mumlar arasına metal bir bariyer yerleştirin. Ikea'da satılan versiyon, ideal. Uzun bir süre bekleyin. Su, kaynamaya başlayınca buzlukta hazır beklettiğiniz buz küplerini kabın içine boşaltın. Mumları söndürün. Gülleri kendi halinde beklemeye bırakın. 10 dakika sonra, gül yapraklarını sudan çıkarın. Eğer çok uzun süre bekletirseniz güller acı bir koku yaymaya başlıyor. Gül suyunu yüzünüze püskürtebilmek için Sephora Express serisinden sprey plastik şişe edinebilirsiniz.

Ben yapınca ne oldu?
Liv Tyler'ın bu tavsiyesi benim de listeme girdi. Makyaj, taze ve doğal görünüyor. Cildim karma olduğu için kullandığım matlaştırıcı fondötenler, zaman zaman fazla mat ve kuru bir görünüm oluşturuyorlar. Gül suyu, bunu engellemenin en doğal yoluymuş! Yüzümde kalan güzel koku da cabası.

16.7.10

Yoğun istek üzerine turuncu ruj araştırması


Birkaç gün önce arkadaşım Naz Dipçin (Süper Dergisi Moda Editörü), bana bir mail atıyor ve diyor ki: "Kendime turuncu bir ruj arıyorum, şu an kullandığımdan artık çok sıkıldım. Sence?" Aradığı, neon bir turuncu. İçinde sarı ve sıcak kırmızı tonları barındıran bir renk. Ben de soluğu Sephora'da alıyorum ve işte böylece "turanj" araştırmam başlıyor.

FRED FARRUGIA SEMI MATTE LIPSTICK-MATTE LIP POWDER 05
Aklımdaki ilk marka Fred Farrugia. Makyaj alışkanlıklarımızı tamamen değiştiren bu çılgın adam, bana kalırsa sezonun en güzel turuncu rujunu üretmiş. İkili sette satılan Semi Matte Lipstick ve Matte Lip Powder, birlikte sürüldüğünde olağanüstü bir kalıcılığa kavuşuyor. Ortaya çıkan renk, tupturuncu!!! Mat ama asla kuru bir görüntü yaratmıyor. Beyaz ambalajıyla iPod'ları anımsatıyor, onu çantadan çıkarmak haklı bir gurur sebebi olabilir!


GIVENCHY ROUGE INTERDIT FRUITY ORANGE
Givenchy'nin henüz makyaj krallığında hak ettiği tahta oturamadığını düşünüyorum. Ürünleri çok kaliteli, renk skalası etkileyici, metodları yenilikçi. Adı gibi rengi de portakal bu rujun. Yapısı biraz daha ince ve parlak, bir parlatıcı gibi durmuyor yine de. Turuncunun şiddetinden birazcık çekinenler denemeli.


NARS VELVET MATTE LIP PENCIL RED SQUARE

NARS'ın ikonlaşmış ürünlerinden biri. Her ne kadar kırmızı çağrışımlar yaratsa da, Red Square, kırmızıyla turuncu arasında duran, güçlü ve yoğun bir nar çiçeği. İster dudağınıza kat kat sürüp koyulaştırın, ister yumuşak hareketlerle sürüp parmaklarınızla yayarak pastelleştirin.

SEPHORA COLLECTION ROUGE R06

Kaygan ve yumuşak bir yapısı var bu rujun. Kokusu ve tadı çok güzel ama sizi sürekli yalanarak, rujunuzu yemeye ikna edecek kadar değil. Sephora'nın rujları, başka birçok markanın önüne geçiyor. Aradığınız her tonu bulabiliyorsunuz. Yukarıdaki ruj dışında iki farklı turanj ton daha buldum ama sanırım en çok bunu beğendim.

SHISEIDO PERFECT ROUGE OR418

İşte size mükemmel ruj! Daha tatlı, birazcık bal kabağına kaçan bir turuncu. Perfect Rouge serisi, başka birçok kozmetik devinin de uyguladığı 'tek kişilik orkestra' serilerinden biri; renk veriyor, nemlendiriyor, ince yapısına rağmen dudağı terk etmiyor. Markanın kozmetiğe bakışındaki ciddiyeti, ürünlerine isim yerine numara vermesinden de anlayabilirsiniz. Shiseido'ya bir koca alkış, Perfect Rouge OR418 çantaya!


YSL ROUGE PUR NO:21

YSL, henüz neon ruj trendi başlamamışken bu rengin bir benzerini piyasaya sürmüştü üç sene önce. O zaman da çok başarılıydı, şimdi sanki daha da turunculaşmış ve yoğunlaşmış. Mat ve güçlü bir ruj. Bir kat sürdükten sonra peçeteyi dudaklarıma bastırarak fazlalığı aldım ve üzerine bir kat daha sürdüm. Dişleri daha beyaz, gülümsemeyi daha parlak gösteriyor. Turuncudan mı yoksa YSL'den mi kaynaklanıyor bu durum, bilemiyorum... Mutlaka deneyip kendiniz görün derim.